31 Ekim 2011 Pazartesi

İsrail'den çok tehlikeli hareketler

İsrail'den çok tehlikeli hareketler

ngiltere merkezli stratejik araştırmalar kuruluşu Trident’in hazırladığı rapora göre, İsrail nükleer silah kapasitesini artırmak için yoğun bir çalışma yürütüyor.


İngiliz gazetesi Guardian’ın yayımladığı raporda, İsrail’in Jericho 3 roketlerinin menzilini artırdığı belirtiliyor. İsrail böylece kıtalararası roket kapasitesine sahip olacak. Kıtalararası roketlerin menzili genellikle 8 bin kilometre oluyor.
İsrail ayrıca, denizden ateşlenen kruz roketlerinin kapasitesini de denizaltılardan ateşlenebilecek şekilde geliştiriyor. İsrail’in halihazırda üç denizaltısı bulunuyor, bunun dışında şu an iki tane daha Almanya’da inşa ediliyor. İsrail’in denizaltıları ile nükleer saldırıda “ikinci vuruş” kapasitesi elde etmeyi amaçladığı belirtiliyor. Buna göre, bir saldırı durumunda İsrail’in karada depoladığı nükleer silahları zarar görse bile denizde gizli noktalarda bulunan denizaltılarındaki silahlarla cevap verebilecek.
kaynak/mynet/com

BDP'den ilginç iddia

BDP'den ilginç iddia



BDP, sürdürülen askeri operasyonda öldürülen teröristlerle ilgili ilginç bir iddia ortaya attı.



BDP Eşbaşkan Yardımcısı Avukat Meral Danış Beştaş, Çukurca’nın Kazan Vadisi’ndeki operasyonlarda öldürülen 24 PKK’lının kimyasal silahla öldürüldüklerini ileri sürdü. Beştaş, cesetler üzerinde yapılan incelemede, kurşun izine rastlanmadığını, bunun da kimyasal silah iddiasını güçlendirdiğini kaydetti.


Halen Malatya Devlet Hastanesi morgunda bekletilen ve 24 kişi olduğu açıklanan PKK’lıların cenazeleri üzerinde inceleme sürerken, BDP, operasyonlarda kimyasal silah kullanıldığı iddiasını gündeme getirdi. İddiaya karşı suskun kalınmasının ülkeyi kaosa sürüklemek isteyenlere hizmet ettiğini belirten Beştaş, 29 Nisan 1997’de yürürlüğe giren sözleşme ile kimyasal silahların kullanımı ve stoklanmasının tamamen yasaklandığını anımsattı. Beştaş, hükümete otopsi raporlarının sonucu sordu.
kaynak/mynet/com

Kızının bekâretini satışa çıkardı...

Kızının bekâretini satışa çıkardı

ABD'nin Utah Eyaleti'nde yaşayan 33 yaşındaki anne, 13 yaşındaki kızının bekâretini 10 bin dolara (17 bin 500 TL) satışa çıkardığı gerekçesiyle tutuklandı.Küçük kızın kimliğini korumak için annenin adını açıklamayan polis, genç kadının kızı için çok sayıda erkekle pazarlık yaptığını belirledi.

İÇ ÇAMAŞIRLI FOTOĞRAFLARINI ERKEKLERE SATIYOR!
Polis, küçük kızın erkeklere iç çamaşırlı defile yapmaya zorlandığını da tespit etti. Kızının iç çamaşırlı fotoğraflarını erkeklere satan anne, erkek arkadaşı sayesinde yakayı ele verdi.

Sevgilisinin cep telefonundaki pazarlık mesajlarını gören genç adam hemen polisi aradı. Eve baskın düzenleyen polisler kadını tutuklarken, küçük kız devlet korumasına alındı. 5 Aralık'ta yargı önüne çıkacak kadının 30 yıl hapis cezası alması bekleniyor.
kaynak.mynet.com

Evi şaşırdı yengesine tecavüz etti!


Edirne'de yaşanan tecavüz olayı duyanları hayrete düşürdü.

Edirne’nin küçük bir ilçesinde 6 ay önce yaşanan olay iddiaya göre şöyle gelişti: Bir düğüne giden E.D., aşırı alkol aldı. Gece yarısından sonra ise evine döndü. Ancak, alkolün etkisiyle evinin kapısını karıştırdı ve bitişikte bulunan amcasına ait daireye girdi. Ardından da yatak odasına geçip, yengesi N.D.’nin yanına yattı.
Yatmadan önce uyku hapı aldığı öğrenilen N.D. ise sabah uyandığında yanında eşinin yeğeni E.D.’yi gördü. Üzerinde şalvarı ile iç çamaşırının olmadığını da gören N.D. “Namusum elden gitti, sen ne yaptın?” diyerek feryat etti.
"BANA İFTİRA ATIYOR"Bir okulda temizlik görevlisi olarak çalışan N.D., zorla cinsel saldırıya uğradığını iddia ederek şikâyetçi oldu. Yengenin şikâyeti üzerine tutuklanan 2 çocuk babası E.D. ise ifadesinde “Biri amcam, diğeri yengemdir. Aile içinde böyle terbiyesizlik yapacak biri değilim. Akraba olduğumuz için birbirimize gider, geliriz. Olay günü yengemle amcam yatıyordu. İçeri girip, çocuklarının nerede olduğunu sordum. Rahatsız etmeden çıkıp, gittim. Yengeme tecavüz etmedim. Daha sonra, çalıştığı okula giderek yengeme neden iftira attığını sordum. Suçlamayı kabul etmiyorum” dedi. Ancak savcılık, E.D. hakkında dava açtı.
"SOKAĞA ÇIKAMIYORUM"N.D. ise olayın ardından temizlik görevlisi olarak çalıştığı okuldan atıldığını öne sürerek şunları söyledi: “Uyku problemim olduğu için uyku hapı almıştım. E.D.’nin yanıma yattığından haberim yoktu.
Rüyamda cinsel ilişkiye girdiğimi gördüm. Rüya zannettim. Gözlerimi açtığımda yanımda yatanın eşimin yeğeni olduğunu gördüm ve çıplak olduğumuzu fark ettim. ‘Ne oldu, sen ne yaptın?’ diye sorduğumda ‘Galiba bir şeyler oldu yenge’ cevabını verdi. Şimdi utançtan sokağa çıkamıyorum.”
kaynak/mynet/com

Hasdal a Surpriz Ziyaret

Hasdal'a sürpriz ziyaret

Genelkurmay Başkanı Necdet Ozel, Hasdal Cezaevi'nde tutuklu bulunan bazı general ve amiralleri ziyaret ettiği öğrenildi.


Bugün akşam saat 17.00 sıralarında Hasdal Askeri Cezaevine giden Özel'in burada yaklaşık 2 saat kaldığı ve "Balyoz Davası" kapsamında tutuklu bulunan Muvazzaf Orgeneral Bilgin Balanlı'nın da aralarında bulunduğu bazı tutuklu askerlerle görüştükten sonra cezaevinden ayrıldığı öğrenildi. İstanbul'da bulunan Özel'in, günlük programındaki boşluktan faydalanarak cezaevine ziyarette bulunduğu ve ziyaretin önceden planlanmadığı öğrenildi.


Öte yandan, cezaevinde Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Korgeneral Nejat Bek, Korgeneral Mustafa Korkut Özarslan, Korgeneral Mehmet Eröz, Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Koramiral Deniz Çora, Korgeneral Korcan Polatsu gibi isimler tutuklu bulunuyor.
kaynak.mynet.com

Mardin'de karakola roketatarlı saldırı yapıldı





Mardin'e bağlı Sultanköy Karakolu'na PKK'lılar tarafından roketatarlı saldırı düzenlendiği öğrenildi. Bölgeye askeri birliklerin sevk edildiği bildirilirken ölü ya da yaralı sayısı konusunda henüz bilgi verilmedi.


kaynak.mynet.com

ABD'den Filistin tepkisi

ABD'den Filistin tepkisi

ABD, Filistin'in üyelik başvurusunun kabul edilmesinin ardından BM Bilim, Eğitim ve Kültür Teşkilatı UNESCO'ya verdiği mali desteği kestiğini açıkladı.


ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland, gazetecilere yaptığı açıklamada Washington'un Kasım ayında yapmayı planladığı 60 milyon dolarlık mali desteği durdurma kararı aldığını söyledi.
Kararın BM organlarına kaynak sağlamakla ilgili kongre kısıtlamaları çerçevesinde alındığını belirten Nuland, UNESCO'nun İsrail ile bir barış anlaşması imzalanmadan Filistin'i bir devlet olarak tanıdığını ileri sürdü.

Nuland, UNESCO'nun kararını "üzüntü verici, zamanından önce alınmış ve kapsamlı, adil ve kalıcı barışın sağlanması hedefini baltalayan" bir karar olarak niteledi.
Sözcü, ABD'nin UNESCO üyeliğini devam ettireceğini sözlerine ekledi.
Merkezi Paris'te bulunan UNESCO'da bugün yapılan oylamada Filistin'in üyelik başvurusu kabul edilmişti. Ad okunarak yapılan oylamaya UNESCO'nun 185 üyesinden 173'ü katılmış, bunlardan 107'si ''evet'', 14'ü ''hayır'' oyu verirken, 52'si ''çekimser'' kalmıştı.
kaynak.mynet.com

Korucudan çok tartışılacak itiraf!

Korucudan çok konuşulacak itiraf!

1993 yılında beri koruculuk yapan yaklaşık 60 çatışmaya girmiş bir korucu PKK terörüyle ilgili çok çarpıcı açıklamalar yaptı...


Hakkari Çukurca'da 24 askerin şehit olduğu saldırıların başladığı noktada, korucuların mevzilerini terk ettiği yolundaki iddialar sayıları 85 binden 55 bine düşürülen korucuları bir kez daha kamuoyu gündemine getirdi.

 
38 yaşındaki Seyit Ayhan, 1993 yılında boşaltılan ve PKK ile 60 kez çatışmaya giren Siirt, Pervari'deki bir köyün korucubaşı. Ayhan'ın dedeleri köye 750 yıl önce yerleşmiş. Arap ama Kürtçe de biliyor. İki eşinden, 14 çocuğu var. “Allah'ın izniyle çocuklarımı okutacağım” diyor. Otomobili, Pervari'de geçtiğimiz günlerde gerçekleşen karakol baskınında 3 roket yediği için kullanılmaz halde.
 
Hürriyet'te yer alan habere göre; Yaşadığı köyde, 54 kişiden oluşan 4 timi var. Gönüllülerle 80'i buluyor. Kış basana kadar gece 2 tim sürekli nöbette. Bağı, bahçeleri var, ailesinin eskiden 4 bine yakın hayvanı da varmış. Ancak PKK korkusunun hayvancılığı bitirdiğini söylüyor. Kimse gidip dağda hayvan otlatamıyor. “Şu an hepimiz tetikteyiz” diyen Ayhan, şunları anlatıyor:
 
Şerefsizler yanlış yolda
Bazı şerefsizler yanlış yola gidiyor. Bütün korucular hain gibi gösteriliyor. Benim korucum olmasaydı, bölgemizde koruduğumuz karakol defalarca baskın yiyecekti. Hainlikle suçlananlar, çatışma görmemiş, şehit vermemiş, ortada duran kişiler. PKK'ya siper olmayayım diye kendini belli etmiyor. Nedeni hiçbir güvencenin olmaması. Devlet aradaki çürükleri ayıklayıp, korucuların maaşları yükseltip, sigortasını yaparsa görün bakın o zaman.
 
KORUCUNUN TECRÜBESİYLE ASKERİN TECRÜBESİ BİR
Keşke Çukurca'daki mevzilerde biz olsaydık. Herkes kendi bölgesini korusa, PKK bölgeye gelemez. PKK koruculardan korkuyor. Korucunun tecrübesiyle askerlik görevi için orada bulunan çocuğun tecrübesi bir değil. PKK benim köyümün sınırlarına girerse kendini ölü bulur. Geçenlerde 2 korucu şehit oldu. Diğeri, 2 teröristi düşürdü. Ancak, arkadaşların endişesi şu. 55 yaşındaemekliolduğumuzda üzerimizde ne silah kalır, ne bir şey. Şehre gittiğimizde vuruluruz. Devlet hem maddi, hem manevi desteğini esirgemesin. Bir ara bir terörist teslim oldu ve bize, ‘Bir korucu 10 teröriste bedel' dedi.
 
Açılım sürecinde PKK şımardı, güç kazandı. PKK komple teslim olacaksa bu iyi birşey. Ama PKK silah bırakmaz. Açılım sürecindeki gevşeklik bize sıkıntı yaptı. Hiçbir arama noktası kalmadı. PKK korkusundan gidip gelemiyoruz.
 
PKK Kürt düşmanı
Devlet gücünü gösterdiğinde PKK çöküyor. PKK Kürt düşmanı. Kürtleri bitirdiler. PKK yüzünden bu kadar köy yakıldı. Devlet yapmış diyorlar. Ne devleti? İçindeyiz. Bir parça ekmeği olmayanlar, PKK yönetimine girdi, bina sahibi oldu, en pahalı sigaradan içiyor.
 
BDP KAN ÜZERİNDEN OY ALIYORLAR
Bu kan dökülmese, BDP milletvekilleri Meclis'e giremez. Kan dökülmesinden oy alıyorlar. O vekiller Kürt temsilcisi değil, para pul peşindeler. Oyların yüzde 50'sini tehditle, zorla aldılar. Devlet gücünü göstersin. Göstermezse, PKK palazlanıyor. Biz burada kimin PKK'lı olup olmadığını biliyoruz. PKK'cılara ‘Bakın Suriye'ye. Ne yaparsan yap, hiçbir şey senin değil.Türkiyedevleti dimdik ayakta' diyoruz.
 
Şarjörü hanım dolduruyor
1993'te köyler boşaltıldı. PKK, biz çıktıktan bir gece sonra köyümüzü yaktı. Yollara mayın koydular. Tek aile kaldık, 24 kişi. Köyümüzü kimseye vermeyeceğiz, dedik. Teröristler, caminin içinde ateş yakıp banyo yapmışlar. Duvara da “Kurtarılmış bölge” yazmışlar. Çatışmalarda 2 mermi babamın göğsüne değdi. Babam ‘Köyü terketmeyin' dedi. Köye girmemize komandolar karşı çıktı. ‘Bahçe sulayacağız' diye girdik, kaleye yerleştik, çıkmadık. 1 yıl sonra şehirdekiler tek tek döndü. Şimdi köyün nüfusu 1000'e yakın. 2 amcam şehit. 17 yaşında korucum, defalarca yaralı kurtardı, yaralı taşıdı. Hanım, çatışmada benim yanımda şarjörleri dolduruyor, ben ateş ediyordum. Güneydoğu'da doğan her çocuk silahla tanışıyor. Batı'dan gelen, silahı ilk kez asker olunca görüyor.
kaynak.mynet.com

Tayyyip Erdoğan neden 3 çocuk istiyor?

Erdoğan neden 3 çocuk istiyor?

Başbakan Erdoğan'ın sık sık yaptığı 'en az 3 çocuk' çağrısının bilimsel açıklaması, Bakan Suat Kılıç'tan geldi.


Bakan Kılıç, şehre yapılması planlanan yeni stat için aday arazileri inceledi.  2011-2012 akademik yılı törenle açılan Gaziantep Üniversitesinde ilk dersi Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç verdi. Kılıç konuşmasında, Başbakan Erdoğan'ın, yeni evlenen çiftlere yaptığı en az 3 çocuk çağrısına da değindi.

Kılıç,"Türkiye'deki bilimsel verilere göre, nüfusu bugünkü gençlik oranlarıyla tutabilmenin yolu her ailede asgari 3 çocuğun olmasıyla mümkün..." şeklinde konuştu. Kılıç, Başbakan Erdoğan'ın çağrısının belirli kesimlerden sıkı eleştiriler aldığını, hatta 'tipik muhafazakar erkek davranışı', 'çok çocuk talep ediyor' şeklinde 'sözüm ona' sosyolojik bilimsel değerlendirmeler yapanların bile olduğunu vurguladı.

"3'TEN FAZLA OLURSA GENÇLEŞİRİZ"

Dünyada nüfus grafiklerinin, demografik yapıların çan eğrisi gibi zirve noktasından geriye dönmeye başladığını, dünya nüfusunun yaşlandığını ve en hızla yaşlanan nüfusun Avrupa Birliği üyesi ülkelerin nüfusu olduğunu bildiren Kılıç, şunları anlattı:

''Türkiye'deki bilimsel verilere göre, nüfusu bugünkü gençlik oranlarıyla tutabilmenin yolu her ailede asgari 3 çocuğun olmasıyla mümkün. Yani üç olduğunda çok genç bir nüfus olmayacağız sadece mevcut nüfus istatistikleri, mevcut yaş grafiklerini varlığını muhafaza etmiş olacak. Bu sayı üçten fazlaya gittikçe de Türkiye nüfusu bugünkü gençlik grafiklerinden daha genç bir noktaya taşınmış olacak.

Tabii çok çocuk kalabalık bir nüfus, genç ve dinamik bir yapı tek başına yetmez. Eğer ki bu nüfusu iyi eğitebilirsek, iyi öğretebilirsek geleceğe iyi hazırlayabilirsek işte o zaman yeniden tarihin belirli sahnelerinin gelecekte tekerrür edeceğine tanıklık edebileceğimiz yeni bir zaman dilimine giriyor olacağız.''

"DİNLEMEDİLER AMA YİNE DE YAPACAĞIZ"
Bu arada, Bakan Kılıç'ın konuşamsı öncesi bazı öğrenciler salondan ayrıldı. Kılıç'tan bu duruma ilişkin şu değerlendirme geldi:

''Her ne kadar akademik yıl açılışlarına hiç yakışmayan ve bağdaşmayan bir şekilde, bir kısmı benim konuşmam öncesinde salondan ayrılmış olsa da Gaziantep Üniversitesi öğrencilerinin çok gerekli bir ihtiyacı olduğuna inandığım spor tesislerinin tamamlanması konusunda üniversite Rektörümüzün Gençlik ve Spor Bakanlığından beklentilerini ne ise o beklentilerin tamamını da Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak ivedi ve hızlı yöntemlerle karşılamaya hazır olduğumuzu yine burada hem öğretim görevlileri hem de öğrencilerin önünde ifade ediyorum.''
kaynak.mynet.com

Esad 'ın kaderi Erdoğan'ın ellerinde

Kaderi Erdoğan'ın ellerinde

Haaretz gazetesinde yayımlanan bir yorumda "Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın kaderinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ellerinde olduğu belirtildi.


Yorumda,  Suriyeli muhaliflerin Türkiye'nin desteğiyle ülkenin kuzeybatısındaki bazı kentleri ele geçirmeleri halinde, Esad'ı ayakta tutan dengelerin alt üst olacağı görüşü savunuldu.

Anshel Pfeffer imzalı yorumda, askerleri her gün onlarca sivili katletse de Beşar Esad'ın iktidarını koruduğu, çünkü NATO'nun, Arap Birliği ile Birleşmiş Milletlerin, yanına İran ve Hizbullah'ı almış olan ve Rusya ve Çin'in diplomatik desteğine sahip olan Esad'a müdahaleden kaçındıkları belirtildi.
Muhalif saflarına geçen askerlerin ve ordu içindeki ayaklanmaların bile Esad'ın ülke üzerinde demir yumrukla yürüttüğü iktidarına ancak ufak tefek hasarlar verebildiğini ve Alevi toplumun ileri gelenlerinin Esad'a bağlılığı sürdükçe başarısızlığa mahkum olduğu kaydedilen yorumda, Alevi liderlerin de şimdilik destek verecek başka bir alternatif göremediklerine işaret edildi.
"Ancak Esad'ın, muhaliflerinin sivri bir hançer doğrulttukları zayıf bir tarafı var. Esad'ın geleceğini ellerinde tutan kişi, askerleri son dört ay boyunca sessiz ve kararlı bir biçimde iki ülke arasında bir tampon bölge oluşturmuş bulunan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dır."
Geçtiğimiz hafta Türk Dışişleri Bakanlığı'nın dünyadaki belli başlı medya kuruluşlarını, Özgür Suriye Ordusu'nun lideri olan Albay Riyad el-Esad'la söyleşi yapmaya çağırdığı ifade edilen yorumda, içinde Suriye Ordusu'ndan kaçmış birçok askerin de bulunduğu özgür Suriye ordusunun daha şimdiden sınırın güneyindeki Suriye birliklerine karşı operasyonlar düzenlemeye başlamış bulunduğu ifade edildi.
Yorumda daha sonra şöyle devam edildi:
"Her ne kadar Özgür Suriye Ordusu Esad rejimi için ciddi bir tehdit oluşturamasa da, Türkiye'nin de desteğiyle sınır boyunda küçük bir üs bölgesini genişletmeye başlamış bulunuyor.
Bu arada Esad'ın ordusu ile, artık giderek silahlı asilere dönüşmekte olan protestocular arasındaki kanlı çatışmalar Suriye'nin kuzeybatısındaki üç kentte, Idlib, Hama ve Humus'ta yoğunlaşmış bulunuyor.
Haritaya bir bakılacak olursa, Bu üç kenti birleştiren çizgi, Türk sınırına dik açı yapıyor ve önümüzdeki hafta ya da aylarda etrafında asilerin kontrolünde bir bölgenin kurulabileceği bir mihver oluşturuyor.
Eğer Türkiye bu faaliyetlere sponsor olmaya devam ederse, Suriye söz konusu bölgeyi geri almakta çok zorlanacaktır. Ve eğer sağlamlaşırsa o hat, Suriye'yi Akdeniz'deki yegane limanları olan Lazkiye ve Tartus'tan ayıran bir kamaya dönüşecektir ki, bu da Esad'ın iktidarı için stratejik bir tehdit demektir. Tıpkı Libya'da ayaklanmanın asilerin Bingazi'yi ele geçirmeleriyle ivme kazanmış olduğu gibi, Itlib, Hama ve Humus'un düşmesi de Esad hanedanının sonunu hazırlayacaktır. Bunların hepsi, tümüyle Erdoğan'ın tutumuna bağlı.
kaynak.mynet.com


Karayılan'dan Barzani-Türkiye iddiası

Karayılan'dan flaş Barzani-Türkiye iddiası

PKK'nın iki numarası olarak gösterilen Murat Karayılan Türkiye ile Barzani arasındaki görüşmelerle ilgili gündemi sarsacak bir iddia ortaya attı.


PKK'nın iki numarası olarak gösterilen Murat Karayılan'dan şok iddia. Karayılan, Barzani Ailesi'nin gazetesi olan Rudaw gazetesine verdiği demeçte, Mesut Barzani'nin PKK ile Türkiye'nin masaya oturması için çaba sarfettiğini öne sürdü.


Barzani Ailesinden Neçirvan Barzani'nin kontrolünde olan Rudaw gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Murat Karayılan, Mesut Barzani’nin Türkiye’de ki Kürt sorunun siyasi yöntemlerle çözülmesi için çaba gösterdiğini belirterek “ Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani Türkiye’de Kürt sorunun siyasi yöntemlerle çözülmesi için çaba gösteriyor. Bizde sorunun siyasi bir yöntem ve diyalogla çözülmesini istiyoruz.” dedi.
Türkiye ile yapılan görüşmeler ile ilgili olarak Murat Karayılan “son birkaç yıl için Türkiye ile PKK arasıda görüşmeler oldu ve şuanda Mesud Barzani ile onun dışında bir çok kişi görüşmelerin, siyasi sürecin yeniden başlaması için çalışıyorlar.” iddiasını öne sürdü.

Türkiye ile İran’ın ortak operasyon yapmasına ihtimal vermeyen PKK lideri “Şuanda PJAK ile İran arasında ateşkes var ve iki tarafta ateşkesi sürdürecek. Biz bu durumdan memnunuz” dedi.
kaynak.mynet.com

Pkk 'nın Derin Planı!

Çukurca'nın ardındaki çok derin plan!




İstihbarata göre Çukurca saldırısının arkasında Suriye kökenli Fehman Hüseyin'in planı vardı. Plan, Türkiye'yi çıkmaza sokmayı ve Esad sonrası Suriye'de PKK-Kürt bölgesi oluşturmayı kapsıyor.


İstihbarata göre Çukurca saldırısının arkasında Suriye kökenli Fehman Hüseyin'in planı vardı. Plan, Türkiye'yi çıkmaza sokmayı ve Esad sonrası Suriye'de PKK-Kürt bölgesi oluşturmayı kapsıyor.

İLK HEDEF
Sabah Gazetesi'nde yer alan habere göre PKK'nın Suriye kökenli etkin ismi Fehman Hüseyin'in talimatı ile gerçekleştirilen Çukurca saldırısının ilk hedefi Türkiye'yi sürekli terör baskısı altında tutmak.
İKİNCİ VE ASIL HEDEF İSE...
İkinci hedef ise Beşar Esad sonrasında Suriye'nin Türkiye-Irak sınırındaki Kürt bölgesini de içine alacak yeni bir Kürdistan oluşturmak. Bunun için Fehman Hüseyin'e bağlı gruplar Suriye'de Kamışlı'nın da içinde yer aldığı Al Hasakah ile Deyr ez Zor bölgelerinde yoğun faaliyet içinde bulunuyor.
Fehman Hüseyin belirlenen stratejiye uygun olarak Çukurca saldırısı öncesinde 28 Temmuz ve 19 Ağustos tarihlerinde iki kritik görüşme gerçekleştirdi. Zap bölgesinde yapıldığı tahmin edilen görüşmelerde bazı Suriye kökenli Musevi Kürtlerin de yer alması anlamlı bulundu. Görüşmeye katılan bu isimler Suriye'deki Kürtleri bu plan etrafından bir araya getirmek için çalışma yapıyor.
Suriye'de tutuklu bulundukları hapishaneden kaçan veya salıverilen çok sayıda Suriye kökenli PKK'lı da Türkiye-Irak-Suriye sınır üçgeninde yoğunlaşıyor. Resmi kayıtlara giren bir iddiaya göre ise Fehman Hüseyin ve Murat Karayılan'a bağlı bazı isimler Çukurca saldırısı öncesinde İngiliz istihbaratından emekli üç isim ile sıkı bir görüşme trafiği yürüttü. PKK'lı teröristlerin Çukurca öncesinde çok profesyonel saldırı ve teknik destek aldığı da bütün ayrıntıları ile kayıtlara girdi.
TEMO SUİKASTI YORUMU
Stratejinin ana hedefini ise Suriye lideri Beşar Esad sonrası Suriye'de PKK-Kürt bölgesi oluşturmayı hedefleyen "Alternatif Kürdistan" planı oluşturuyor. Buna göre Mesut Barzani'nin Irak'ın Kuzeyindeki Kürdistan yönetiminden sonra Suriye'nin Kuzey ve Kuzey-Doğusunda Al Hasakah ile Deyr ez Zor bölgelerini kapsayacak yeni bir Kürdistan bölgesi oluşturulacak.
PKK'nın etkin olacağı bu bölgelerde tutuklu bulundukları hapishaneden kaçan veya salıverilen bir çok Suriye kökenli PKK'lı da silahlı olarak bulunuyor. Alternatif Kürdistan Sünni nüfusun bulunduğu Irak tarafındaki El Anbar bölgesindeki bazı yerleri de içeriyor.
Türkiye sınırının hemen karşısında bulunan Kamışlı'da 8 Ekim 2011'de öldürülen Kürt siyasetçi Mişel Temo'ya yönelik saldırı da planın bir parçası olarak yorumlanıyor. Saldırıda Temo'nun oğlu Marcel da yaralanmıştı. Temo ölümünden bir süre önce "Suriyeli Kürtler Suriye'den ayrılma niyetinde değiller... Yine de, bir Kürdistan fikri, rüya gibi olurdu" sözleriyle dikkat çekmişti.
'ÇIKMAZA SOKMA' STRATEJİSİ
Fehman Hüseyin'in planının bir ayağını oluşturan "Türkiye'yi sürekli çıkmazda tutmak" stratejisine göre Türkiye'ye yönelik saldırılar sürekli olarak devam edecek. Bu amaçla Çukurca saldırı öncesinde yoğun hazırlık yapıldı. Teröristler, daha sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nin operasyonları sonrasında yerle bir edilen Kavaklı bölgesi ile Kazan Vadisi'nin de yer aldığı Hakkari-Şırnak hattı üzerinde konuşlandı.
14 Temmuz tarihli Silvan saldırısı sonrasında daha hızlanan konuşlanma işlemi ekim ayının ilk haftasına kadar sürdü. Bu süre içinde Kuzey Irak ve Suriye sınır bölgesinden 150 militanın bölgeye giriş yaptığı belirlendi. Haftanin ve Zap bölgesinde yoğunlaşan PKK'lı sayısının ise 800 dolayında olduğu bunlardan 500'ünün Fehman Hüseyin'e bağlı olduğu belirtiliyor.
"Saldırının çok uzun süreli ve ayrıntılı gerçekleştirildiği açık" tespitinin yapıldığı istihbarat bilgi notlarında teröristlerin saldırı öncesi ve sonrasında yerel destek aldıklarının altı çiziliyor. Raporlara göre bölgeye sızmalar büyük gruplar halinde değil, 2'şer 3'er gruplar halinde ve ağırlıklı olarak gece gerçekleşti.
Plana uygun olarak Türkiye içine sızan bu gruplar belirlenen köylere yerleştirildi. Saldırı için birden çok yer ismi gündemde tutuldu ve saldırının asıl noktası böylece gizlendi. İnsansız Hava Araçları'nın görüntü alamaması için de havanın kapalı olduğu gün saldırı gerçekleştirildi.
Nitekim Genelkurmay'ın açıklamasında ifade edildiği gibi 19 Ekim gece yarısı 01.10'da başlayan saldırıdan 15 saat sonra İHA'lar görüntü alabilmişti. Plana uygun olarak PKK özellikle son 6 ay içinde yoğun bir silahlanma gerçekleştirdi. Uzun menzilli silahların yanı sıra C-3, C-4 plastik patlayıcı, A-3, A-4, Bixi makineli tüfek, havan topu, roketatar ile 10 kilometre mesafeli Docka uçaksavar ve mermisi alan PKK'nın silahları Irak'ın yanı sıra Suriye ve İran üzerinden sağladığı belirtiliyor.
kaynak.mynet.com

En Çok Okunan Haberler

Google Arama