6 Ocak 2012 Cuma

Silikon firması müfettişleri atlatmış

Silikon firması müfettişleri atlatmış

Fransa'da sanayi tipi silikonu üreten firmanın 13 yıl boyunca, sağlık müfettişlerinin denetimi sırasında hatalı silikonları sakladığı ortaya çıktı. Yüzlerce kadınsa, riskli silikonları çıkarttırmak için soluğu doktorda alıyor.

NTV

İSTANBUL - Fransa'da patlak veren silikon skandalı büyüyor. Riskli silikon üreten PIP şirketinin, 13 yıl boyunca yapılan sağlık denetimlerinde, Avrupa güvenlik müfettişlerini kandırdığı ortaya çıktı. Müfettişlerin fabrika ziyaretlerinde uygunsuz silikonların saklandığı belirlendi.
Fransız Sağlık Bakanlığı, Avrupa Birliği'nden, bu tip skandalların bir daha yaşanmaması için yeni kurallar zinciri oluşturmasını istiyor.
Bakanlık ayrıca, sağlığa zararlı silikonları çıkarttıran kadınların sayısında artış olduğunu da duyurdu.
Sağlıklarını kaybetme korkusu yaşayarak, soluğu doktorda alan kadınlar hem üretici firmaya hem de hükümete öfkeli. Şirketin sahibi Jean Claud Mas ise silikonların sağlığa zararlı olmadığını savunuyor.
Bu arada Venezuella ve Brezilya'da riskli silikonların çıkarılması ameliyatlarında masrafları devlet karşılayacak.
Riskli silikonların, dünya genelinde 400 bin ila 500 bin adet satıldığı tahmin ediliyor.

Uludere olayında flaş gelişme

Uludere olayında flaş gelişme


Uludere olayında flaş gelişme

Şırnak Valiliği Tugay Komutan vekiliiçin uzaklaştırma istedi


Şırnak Valiliği İçişleri Bakanlığı'na başvurarak 35 kişinin hayatını kaybettiği olayla ilgili olarak tugay komutan vekili Albay Hüseyin Onur Güney için hakkında görevden uzaklaştırma talebinde bulundu. 
 
 
Uludere'nin Irak sınırında 28 Aralık gecesi düzenlenen hava operasyonunda 35 köylünün ölmesi üzerine Şırnak Valiliği kriz masası kurupolayla ilgili idari soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında valiliğin başvurusu üzerine İçişleri Bakanlığı'ndan gelen 3 müfettiş kentte çalışmalara başladı.

Şırnak Valisi Vahdettin Özkan, İçişleri Bakanlığı'na başvurarak soruşturma kapsamında Şırnak'in Uludere İlçesi Gülyazı Köyü'nde bulunan Gülyazı Alay Komutan Vekili Jandarma Albay Hüseyin Onur Güney'in görevden uzaklaştırılmasını talep etti.mynet

Ulaştırma Bakanı'na ağır itham!

Ulaştırma Bakanı'na ağır itham!


Ulaştırma Bakanı'na ağır itham!


Yeni Şafak Gazetesi bugünkü baskısında Binali Yıldırım hakkında ağır ithamlarda bulundu.


İşte Yeni Şafak'ın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkındaki o haberi:
 
TAV'a 800 milyon dolara satılan İDO, özelleştirilmeden 6 ay sonra belediyeden görmediği ilgiyi Ulaştırma Bakanı Yıldırım'a bağlı Kara Ulaştırma Genel Müdürlüğü'nden gördü. TAV'ın İDO'su 'süper genelgeyle' değerini üçe katlarken şehiriçi ve şehirlerarası yolcu taşıma ayrıcalığına sahip oldu.
 
2011 başında TAV'a 800 milyon Dolara satılan İDO, belediye elinde görmediği 'ilgiyi' ilginç biçimdc özelleştirmeden sadece 6 ay sonra Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a bağlı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü'nden gördü. Mart'ta yapılan özelleşme sonrası Eylül'de Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü'nün özel bir genelgesiyle sınırsız imtiyaza kavuşan TAV'ın İDO'su daha önce sadece denizde gemilerle yolcu taşıyabilirken "süper genelge yetkisiyle" beraber, denizde-karada - şehir içinde yolcu taşıma yetkisine bir nevi bedavaya kavuştu.
 
40 LIMANDA 40 TERMİNAL
Genelgeyle 40 limanda 40 terminal işlctme hakkına da kavuşan TAV'a tanınan imtiyazların Istanbul Büyükşehir Belediyesini de en az 1.5 Milyar Dolar kaybetmesine neden oldu. İDO ihalesinde çarpıcı gelişme. Istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı olarak çalışırken, sadece deniz ulaştırma yetkisi olan ÎDO, 800 milyon Dolar'a özelleştirme sonrasında "ultra imtiyazlarla" donatıldı. Havaş'ı da bünyesinde tutan TAV'ın 8(K) milyon Dolar'lık ihale bedeliyle 30 yıllığına işletme hakkı alan TAV'ın İDO'su, ihaleden sadece 6 ay sonra Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü'nün özel genelgesiyle değerini üçe katladı.
 
İBB 1.5 MİLYAR $ KAYBETTI
TAV'a gemi ile yolcu taşıma yetkisinin yanı sıra 40 limanda 40 ayrı terminal kurarak, şehir içinde de yolcu taşıma yetkisi vererek, şirket değerini 3 kat arttıran genelgeyle, Istanbul Büyükşchir Belediyesi'nin de en az 1.5 milyar Dolarlık kaybına neden olduğu anlaşıldı. 
 
Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü'nün hazırladığı 2011/15 YOLCU başlıklı genelge IDO'yu alan TAV'a 'ultra imtiyaza" yol açtı. "Kombine Taşımacılık" adı altında Denizyolu-karayolu, karayolu-denizyolu tüm taşımacılık faaliyetlerinde yetkilendirilen TAV, Türkiye'de limanların bulunduğu 40 ayrı ilde taşımacılık yapmak için Terminal açma yetkisine kavuştu. 3 sayfalık genelgenin 4. Maddcsinde, "taşımada kullanılacak taşıtların söz konusu marinanın iskele ve limanlarda bu işe elverişli alan tahsisi yapması şarttır" ifadeleriyle TAV, nerede liman varsa o illere yeni terminal açma yetkisine kavuştu. 
 
Minibüs, otobüs, taksi ve toplu ulaşımı saf dışı bırakarak 'tekel' hakkı veren genelgede "Belli bir zaman tarifesine uymaksızın, deniz yolu taşıma aracının kalkış ve varış saatlerine göre, aynı taşıtla yolcu grubunun herhangi bir yerleşim yerinden alınarak  marina, iskele ve limanlara götürülmesi" ifadelcriyle şehir içi ulaşım hakkı da TAV'a verilmiş oldu.
İDO'YU ÇOK İYİ BİLİRLER
İDO Ihalesi ve sonrasında gelen Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü'nün genelgesiyle en fazla İstanbul Büyükşehir Belediyesi!nin zarara uğradığmı belirten belediye kaynakları ise genelgenin neden daha önce çikarılmadığını anlamaya çalışıyor. Genel Müdürlüğü'nün genelgesiyle TAV'a verilen imtiyazın boyutlarını en fazla Ulaştırma Bakanı Binali Yıldmm'ın bilebileceğini söyleyen aynı kaynaklar, "Ulaştırma Bakanı Yıldırım, özelleştirmeyle TAV'ın işletmeye başladığı İDO'yu en iyi bilen isimlerden biri. 3 Kasım 2002 seçimleriyle birlikte AK Parti'den millervekili olmadan  önce İDO Genel Müdürlüğü koltuğunda oturuyordu. Kendisine bağlı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü'nün bu genelgesinin kimin işine yaradığını sonuçlarınm da ne olacağını en iyi kendisi bilir" ifadelerine yer veriyor.  
 
ŞEHİRLERARASI FİRMALARA DARBE
Ulaştırma Bakanlığı'nın genelgesiyle Şehirlerarası otobüs firmaların da bir darbe daha vurulmuş oldu. Otobüs firmalarını bitirmeye yönelik bir karar, TAV elindeki İDO'ya sadece şehir içi değil, aynı zamanda şehirlerarası yolcu taşıma yetkisi de vermiş oldu. Kararla birlikte sadece minibüs, taksi işletmecilerinin değil, aynı zamanda otobüs işletmecilerinin de olumsuz etkileneceğini belirten otobüs işletmecileri, Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı Kara  ulaştırması Genel Müdürlüğü Genelgesi'nin 'kabul edilemez' olduğunu belirtiyor."mynet

Azer Bülbül hayatını kaybetti

SİYAD'a damga vuracak

Azer Bülbül hayatını kaybetti


ANTALYA’da sanatçı Azer Bülbül bir otel odasında ölü bulundu. Sanatçının ölümü üzerine polis, olay ile ilgili olarak soruşturma başlattı

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Şarampol Caddesindeki bir otelde konaklayan ünlü sanatçı Azer Bülbül, kendisini cep telefonu ile arayan ve ulaşamadığı için otele gelen menajeri tarafından odasında ölü bulundu. Otel yetkililerinin çağırdığı 112 ambulansı ekipleri Bülbül’ün solunum yetmezliğine bağlı ölmüş olabileceğini bildirdiği öğrenildi.

Bülbül’ün bir süredir Antalya’daki bir barda sahne aldığı öğrenildi.
kaynak.milliyet.com.tr

Bahçeli: Vahim hadise

Bahçeli: Vahim hadise


Bahçeli: Vahim hadise


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk Türk ordusunu terörle aynı kategoriye sokanların bölücü emellere katkı verdiklerini ve hain hedeflerine hizmet ettiklerini asla unutmamaları gerektiğini bildirdi


Bahçeli, “TSK’nın ve mensuplarının terör örgütü kurmanın üssü olarak takdim edilmesi önü alınamayacak kriz ve kaoslara meydan verecektir. Şayet terörün kanlı ortakları, işbirlikçileri ve karanlık yüzleri görülmek isteniyorsa Kandil’e, İmralı’ya, siyasi bölücülere ve Irak’ın kuzeyine bakılması yerinde olacaktır” dedi.


Bahçeli "Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanması"

hakkında yazılı açıklama yaptı. Genelkurmay Eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un internet andıcı isimli darbe plan ve hazırlığı kapsamında tutuklanmasının Türkiye’nin karşılaştığı en önemli sorunlarından birisi olduğunu belirten Bahçeli, “Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin zirvesinde iki yıl görev yapan bir şahsiyetin, terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten dolayı böylesi bir yaptırıma maruz kalması çok vahim bir hadise olarak gündeme damgasını vurmuştur” dedi.

-“TSK BÜYÜK BİR ZAN VE TÖHMET ALTINA ALINDI”-
Suçu kesinleşmeden hiç kimseye suçlu muamelesi yapılamayacağının yürürlükteki hukuk kaidelerinin en önemlilerinden biri olduğunu hatırlatan Devlet Bahçeli, “Masumiyet karinesi esas alınarak tutukluluğun hak kayıplarına ortam hazırlamaması, peşin hükümler ve önyargıların sürecin yönünü ve içeriğini tayin etmemesi esas olmalıdır. Artık iyice şirazesinden çıkan darbe soruşturma ve iddialarının nerede duracağı ve kimleri kapsamına alacağı belirsiz ve şaibeli bir duruma gelmiştir. Bu sarsıcı gelişmeyle birlikte millet ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir zan ve töhmet altına alınmıştır” dedi.

-“TSK’NIN TERÖR ÜSSÜ OLARAK TAKDİM EDİLMESİ ÖNÜ ALINAMAYACAK KAOSLARA MEYDAN VERECEKTİR”-
Uzayan mahkeme safahatlarının hala bir sonuca ulaşamamasının gerçek anlamda darbeci ya da darbe niyetli kişilerin sağlıklı ve tarafsız bir şekilde ayıklanamaması büyük bir karamsarlık ve kargaşa ortamına davetiye çıkardığını da kaydeden Bahçeli şöyle devam etti:
“Milliyetçi Hareket Partisi, AKP’nin müdahale ve tesiriyle iyice siyasileşen yargı süreçlerinden son derece rahatsız olup, önüne gelenin terör örgütü kurmakla itham edilmesini çok tehlikeli ve marazi bir gelişme olarak görmektedir.
Bölücü terörle mücadelede eşsiz kahramanlıklar sergileyen TSK’nın en üst mevkilerinde bulunmuş komutanları terör ve örgüt kavramlarıyla ilişkilendirmek ve asıl fail gibi sunmak ayıp ve vebal olarak AKP’nin lekeli siciline eklenecektir.
TSK’nın ve mensuplarının terör örgütü kurmanın üssü olarak takdim edilmesi önü alınamayacak kriz ve kaoslara meydan verecektir.
Bu itibarla Türkiye bu sancılı, sisli ve puslu süreçten süratle çıkmalı ve gerçek anlamda bir normalleşmeye kavuşmalıdır.”
Bununla birlikte milletin işleyen yargı süreçlerinin sonuçlanmasını ve adaletin ortaya çıkarılmasını acilen beklediğini, herkesin bundan böyle elini vicdanına koyup düşünmesi gerektiğini kaydeden Bahçeli, “Terör ürettiği suçlamasına maruz kalan ve hükümeti devirme planlarının merkez üssü haline geldiğiyle itham edilen TSK’nın; milletimizin, son yurdumuzdaki güvenliğini, birliğini ve bekasını nasıl sağlayacağı iyi analiz edilmeli ve ahlaklı bir muhasebesi yapılmalıdır. AKP Hükümeti, meseleyi kendi kin ve geleneksel öfkesi çerçevesinde görmekten uzaklaşmadığı sürece, ihtilaflar ve ayrılıklar kemikleşecek, Türkiye büyük bir tuzağın içine çekilecektir. Öncelikle bu buhranlı sürece son verilmesi ve geciken adaletin adalet olmadığını herkesin, bilhassa AKP Hükümeti’nin anlaması büyük bir gereklilik ve aciliyet haline gelmiştir” uyarısı yaptı.

-“TERÖRİST GÖRMEK İSTİYORSAN KANDİL’E BAK”-
Bahçeli MHP’nin kökleşen sıkıntı ve sorun yumağından çıkılması için aklıselimin tercih edilmesinde ve tarafsız bir bakışın hâkim olmasında sonsuz yararlar gördüğünü bildirdi. “Unutulmamalıdır ki, konumu ve görevi ne olursa olsun, hiç kimsenin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şerefli mensuplarını terör örgütü üyesi ya da yöneticisi gibi göstermeye hakkı ve haddi yoktur” diyen Bahçeli açıklamasında şöyle dedi:
“Etnik terörle başarılı, etkili ve kahramanca mücadele veren TSK’ya aziz milletimiz içtenlikle destek olmakta ve bağrına basmaktadır.

Bilinmelidir ki, Türk ordusunu terörle aynı kategoriye sokanlar bölücü emellere katkı verdiklerini ve hain hedeflerine hizmet ettiklerini asla unutmamalıdırlar.
Şayet terörün kanlı ortakları, işbirlikçileri ve karanlık yüzleri görülmek isteniyorsa Kandil’e, İmralı’ya, siyasi bölücülere ve Irak’ın kuzeyine bakılması yerinde olacaktır.”
ANKA

Başbuğ tek kişilik koğuşta kalıyor

Başbuğ tek kişilik koğuşta kalıyor


Başbuğ tek kişilik koğuşta kalıyor


"Savcılara ilk fırsatta gelip ifade vermek isteğimi söyle"


İnternet Andıcı soruşturması kapsamında tutuklanan Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un, yerleştirildiği Silivri 5 nolu cezaevinde tek kişilik geçici koğuşta kaldığı öğrenildi.


Başbuğ'un avukatı olan İlkay Sezer, Başbuğ'u oğlu ve kızının ziyarete geldiğini söyledi. İlkay, Başbuğ'un psikolojik durumunun gayet iyi olduğunu belirtirken mahkemenin Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulması için yazı yazma kararı aldığı ilk gün kendisini arayarak, "Savcılara ilk fırsatta gelip ifade vermek isteğimi söyle" dediğini ifade etti.
Aynı cezaevinde ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davası sanıkları arasında yer alan emekli Tuğamiral Alaettin Sevim, emekli albaylar Dursun Çiçek ve Fuat Selvi de bulunuyor.

Emekli Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' belgesinde ıslak imzası bulunduğu iddia ediliyor.

L TİPİ’NİN ÖZELLİKLERİ


Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün internet sitesinden alınan bilgiye göre, L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumları, büyük kentlerdeki eski ceza infaz kurumlarının yerlerine ya da kapasite yetersizliğine çözüm amacıyla uluslararası standartlara uygun olarak yeni alanlarda inşa edildi.

Bireysel odaların 12,45 metrekare, açık avluların 65,19 metrekare, ortak yaşam ünitesinin 56,59 metrekare şeklinde düzenlendiği, 7 kişinin bir arada bulunduğu bir ünitenin, toplam 208,93 metrekare olduğu L Tipi kapalı ceza infaz kurumlarında, hükümlü ve tutuklu odalarında 100x125 santimetre boyutlarında camlı pencereler bulunuyor.

Hükümlü ve tutuklular, ünitelerde bulunan bireysel odalarında kaldıkları bu tip cezaevlerinde, gündüzleri açık tutulan odaların kapıları gece belirli bir saatten sonra kapatılıyor.

Hükümlü ve tutukluların, gündüzleri 7 kişilik ortak yaşam alanında ve avluda bir araya gelebildiği, 7 kişilik 61 ünite, 3 kişilik 4 oda, 40 adet tek kişilik oda sistemine uygun olarak projelendirilen L Tipi kapalı ceza infaz kurumları, koğuş sisteminden kaynaklanan güvenlik zafiyetlerini büyük ölçüde azaltıyor.

Günlük hizmetlerin (sayım, hastane, ziyaret, duruşma, tahliye, görüş vb.) kayıt altına alındığı, personelin idari blok ile hükümlü ve tutuklu bloklarına geçişlerinin kontrol altında tutulduğu ve tüm sirkülasyonun organize edildiği bir ana kontrol merkezinin bulunduğu kurumda, giriş-çıkışların kontrolü ve izinsiz girişleri engellemek üzere göz biyometrisi ile duyarlı kapı ve X-Ray cihazı kullanıyor.

Türkiye'de 8'i Silivri'de olmak üzere 19 tane L tipi kapalı ceza infaz kurumu bulunuyor. mynet

'Kıbrıs müzakerelerinde sona gelindi'

'Kıbrıs müzakerelerinde sona gelindi'

KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun Özel Temsilcisi Kudret Özersay, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için sürdürülen müzakere sürecinde artık son aşamaya yaklaşıldığını söyledi.

AA

Özersay, müzakere sürecinin farklı evrelerden ve aşamalardan oluştuğuna işaret ederek, ''Artık son aşamaya daha da yaklaşıyoruz. Bir süre önce de açıkladığım üzere 'son aşama' aslında kendi içinde farklı unsurları barındıran bir süreçtir. Belirli bir tarih ya da toplantı değildir, içerisinde pek çok unsurun yer aldığı bir süreçtir. Bu unsurların bir bölümü Türk tarafının, bir bölümüyse Rum tarafının beğenmediği şeylerdir, ancak eğer çözümün olmasını istiyorsak bu unsurları yaşayacağız'' dedi.
Son aşamada unsurlardan birisinin harita müzakeresi olduğunu belirten Özersay, son günlerde basında Kıbrıs Türk tarafının haritayı da müzakere etmesi gerektiği yönündeki eleştirilere dikkati çekerek şunları söyledi:
''Son aşamanın unsurlarından biri de tabii ki harita müzakeresidir ve bu da bir noktada yapılacaktır. Herkes biliyor ki toprak ayarlaması denilen şey müzakerelerin altı başlığından biridir. İki lider bu müzakerenin sürecin en son aşamasında yapılması konusunda anlaşmıştır. Daha önce de söyledik, sadece belirli başlıklar değil, tüm başlıklar birbiriyle ilintilidir. Çünkü burada, adından da anlaşılacağı üzere, 'kapsamlı çözüm' anlayışı söz konusudur. Başlıkların sonuçlandırılabilmesi, tam olarak kapatılabilmesi bu altı başlığın bir noktada eşzamanlı şekilde ele alınmasını ve kapsamlı çözüm anlayışıyla bütüncül şekilde değerlendirilmesini gerekli kılar. Bu nedenle Garanti ve İttifak Antlaşması'nı da içerecek şekilde güvenliğin uluslararası boyutlarının diğer beş başlıktan tamamen bağımsız olarak görüşülemeyeceğini herkes bilmektedir.''
MÜLKİYET RAKAMLARI Son aşamanın bir diğer unsurunun mülkiyet rakamları olduğunu kaydeden Özersay, mülkiyet konusunda tarafların rakamlar temelinde bir çalışma yapmasını sağlayacak önerinin Greentree'de Kıbrıs Türk tarafından geldiğini ve bunun da yakın bir zamanda görüşüleceğini söyledi.
Özersay, ''Zaten bu bizim önerimizdi, ancak bunun olabilmesi için son aşamaya girmemiz gerektiğini özellikle vurguladık. Rum tarafı mülkiyet rakamlarını Avrupa Konseyi platformunda KKTC'deki mallara moratoryum konulması yönünde karar çıkartmak için bize karşı kullanıyor. Bu yüzden bizim rakamlar temelinde bir çalışmaya girebilmemiz ve bu riski alabilmemiz için son aşamaya girmeliyiz dedik. Yakında bu aşamaya giriyoruz ve böylece iki tarafın mülkiyet konusunda yaptığı önerilerin iki kesimlilik açısından olası sonuçlarını net şekilde görmek de mümkün olacak'' diye konuştu.
NÜFUS KONUSU Kudret Özersay, Kıbrıs Türk tarafının Ekim'deki Greentree toplantısında belirli bir aşamada nüfusa dair rakamların da iki taraf arasında teati edilmesi önerisi yaptığını ve bir süre sonra son aşamanın unsurlarından birisini teşkil eden bu rakamların da ele alınacağını belirterek, şöyle devam etti:
''Hem Rum tarafı hem de Kıbrıs Türk tarafı çözüm günü itibariyle birleşik devletin vatandaşı olmasını istediği toplam rakamı diğer tarafa söylemelidir düşüncesindeyiz. Daha önce de söylediğimiz üzere, kuzey Kıbrıs'ta bulunan herkesin değil, vatandaşlarımızın birleşik devletin de vatandaşı olmasını talep ediyoruz ki bundan daha doğal birşey olamaz. Bu konuda Rum tarafı haricinde diğer muhataplarımızın bizi anladığını ve hak verdiğini görüyoruz.''
Artık neredeyse herkesin üzerinde uzlaşmaya vardığı hususun, bu süreçte doğal bir takvim bulunduğu ve bunun da Rum tarafının AB dönem başkanlığı olduğunu belirten Özersay, ''Greentree toplantısı yaklaştıkça bu tarihe dek hangi aşamalardan geçerek sona geleceğimiz daha da netleşecektir. İsmini ne koyarsanız koyun, ister programlama ister takvimleme değin, bir tür takvimleme çok yakında daha da netleşecektir diye düşünüyorum ki bu sürecin ve mevcut tıkanıklığın önünü açacaktır.''
Kıbrıs'ta liderler 9 Ocak'ta yapacakları görüşmenin ardından, 22-24 Ocak'ta New York yakınlarındaki Grentree'de, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile bir araya gelecek.

10 günde ne değişti?

10 günde ne değişti?

Merkez Bankası Başkanı Başçı, 10 gün önce 'dolarla yarışamayız' derken bugün 'doları yeneriz' diye konuştu. İki söylem arasındaki farkı ekonomistler ntvmsnbc'ye değerlendirdi.

ntvmsnbc

İSTANBUL - Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın hızlı yükselen dolara karşı son 10 günde yaptığı farklı açıklamalar kafaları karıştırdı.
Başçı, 28 Aralık'ta İstanbul'da yaptığı açıklamada ''Dolar güvenli liman olduğu için yükseliyor. TL Euro'ya karşı sağlam durabilir, dolar ile yarışamaz'' demişti.
Başçı bugün Bursa'da ise tam tersi bir söylemde bulundu. 'Doları yeneriz, TL'ye yatırım yapın' diyen Başçı'nın 10 gün arayla farklı sözler sarf etmesi dikkat çekti.
Ekonomistler, iki yorumdaki farkı ntvmsnbc'ye değerlendirdi.
MERKEZ 'OYUNA İZİN VERMEM' DEDİ
Anadolu Yatırım Stratejisti Halil Reçber: Son dönemde Merkez Bankası kafa karıştıran bir strateji izliyor. Piyasada kurlarla oynamak isteyen birilerine mesaj olarak verdi. 'Piyasada bu tarz oyunlara izin vermeyeceğiz' diyerek silah göstermiş oluyor. Son dönemki adımlar hep bu anlamda algılandı. Son bir haftalık süreçte Merkez Bankası müdahalelerinin meyvesini görmeye başladı. 1,90'ların üzerine çıktığında herkes 2 TL olacak gibi düşünmeye başladı. Hareket hızlı olunca Merkez Bankası sahneye çıktı. Önümüzdeki süreçte de hızlı değer kazanma olursa, Merkez Bankası müdahale etmeye çalışacak. Spekülasyona spekülasyonla cevap verdi.
AVRUPA VE ABD'YE GÜVENİYOR
Ata Yatırım Başekonomisti Nurhan Toğuç: Euro üzerinde aşağı yönlü ciddi bir baskı var. Bu da Euro'dan kaçışı, dolara girişi yönlendiriyor. Bu olduğu zaman pariteyi 1,20'lere doğru çeken süreci beklemek lazım. Aşırı güçlenen dolar ABD ekonomisine sıkıntı yaratır. Bu defa Fed kalkıp dolar değer kazanmasın diye hamle yapacak, para basacak. Başçı, Fed'in üçüncü kez para basacağını düşünüyor. Böylece global likidite artacak, dolar TL karşısında da değer kaybedecek diye düşünüyor. Doğru düşünüyor. Dolar endeksinde 81,80'in üzerine çıkılmaması gerekiyor. Merkez Bankası, Avrupa'nın para bastığını ve buna devam edeceğini düşünüyor. Merkez Bankası iç piyasada 'spekülatif amaçlı dolar talep ediyorsanız elinizde kalır' diyor. O mesajı veriyor. Talep doğal bir talep değil. Yabancı çıkışı görmüyoruz. Demek ki alıp içeride biriktiriyorlar. Yaptığı hareket son derece doğru. Direkt enflasyonu yönetmeye yöneliktir. Oyunu bozmak istiyor.
İÇERİDEKİ TALEBİN ÖNÜNE GEÇMEK İSTİYOR
JP Morgan Türkiye Başekonomisti Yarkın Cebeci: Son açıklama Başçı'nın kişisel görüşü. Piyasada oluşabilecek kaygıların önüne geçmeye çalışıyor. Son birkaç gündeki önlemlerin olumlu sonuçlarını görüyor. Dış dengelerde de düzelme görüyor. Yurtrdışı ile ilgili olumlu beklenti varsa TL'nin değer kazanmasını beklemek doğal. İnsanlar da güveni artırmaya çalışıyor. Türk yatırımcılardan, kurumsal ve bireysel yatırımcılardan gelen döviz talebi vardı. O talebin önüne geçmek için söylenmeş sözler.
'DOLAR 1,75'LERE İNER'
Başçı'nın 'TL'ye yatırım yapan kazanır' sözleri doların seyrine ilişkin soruları beraberinde getirdi. Günlerdir yapılan müdahalelere rağmen ancak 1,87-1,88'lere düşen doların daha da düşmesi bekleniyor.
Halil Reçber, doların üç-dört hafta içinde 1,75'lere ineceğini söylerken, Nurhan Toğuç da 1,75'lerin görülebileceğini ifade etti. Toğuç'a göre, 1,92 dolarda görülen maksimum değerdi.

En Çok Okunan Haberler

Google Arama