29 Şubat 2012 Çarşamba

İstanbul-Antalya arası 4 saat olacak!

İstanbul-Antalya arası 4 saat olacak!

İstanbul-Antalya arası 4 saat olacak!

"Kara tren gecikir, belki hiç gelmez." deyişi artık tarihe karışıyor.


Türkiye'nin kırk yıllık hayali hızlı tren, Ankara-Eskişehir seferlerine başladı. Bin 76 kilometrelik yeni hat inşa edildi. Mevcut demiryolu hattının yarısı yenilendi. 2002'de 111 milyon lira olan yatırım harcamaları, 2010'da 2 milyar 500 milyon liraya çıktı.
 
Zaman'ın haberine göre, Ulaştırma Bakanlığı, 2023'te Anadolu'nun birçok şehrine ' hızlı' ulaşım planlıyor. Hedef, Cumhuriyet'in yüzüncü yılında 9 bin 978 km hızlı tren hattı, 4 bin 997 km konvansiyonel hat olmak üzere 14 bin 975 kilometre yeni demiryolu hattı inşa etmek. Bu Cumhuriyet tarihinin en büyük demiryolu hamlesi. Hükümet bu projeye büyük önem veriyor. 11 bin kilometre olan demiryolu ağı 12 yıl içinde iki katına çıkacak. Bakan'a göre, 'kara tren gecikir', anlayışı yerini ' hızlı tren yetişir' anlayışına bırakacak.
 
Bu hedefler, demiryolu tarihinin de yeniden yazılması anlamına geliyor. İstatistikler değişecek gibi. Çifthat uzunluğu yüzde 9'dan yüzde 50'ye yükselecek. Yüzde 26 olan elektrikli hat oranı da yüzde 60'a...
 
Hedefler gerçekleştiğinde İstanbul, Ankara, İzmir, Sivas, Bursa gibi şehirlerin yanı sıra Yozgat, Trabzon, Diyarbakır, Malatya illerini de içine alan 29 ilden yüksek hızlı tren geçecek. Bunun maliyeti ise yaklaşık 45 milyar dolar. Bu paranın 25-30 milyar doları Çin'den sağlanacak. 'Demiryolu İş Birliği Anlaşması' gereği 7 bin 18 kilometrelik yüksek hızlı demiryolu hattını Çinliler inşa edecek. Geriye kalan 2 bin 924 kilometrelik kısmını ise Demiryolları öz kaynakları ve dış kredilerle yapacak. Çinliler işe, "Ayaş Tüneli" geçilemediği için yılan hikâyesine dönen Sürat Demiryolu'nu da içine alan ve Edirne'den Kars'a uzanan 3 bin 636 kilometrelik hattı yaparak başlayacak. Hattın tamamlanmasıyla, karayolu ile 16,5 saat olan seyahat süresi 8 ila 9 saat arasında olacak. Çinliler, Edirne-Kars hattını inşa ederken, bir yandan da 850 kilometrelik Erzincan-Trabzon ve Yerköy-Kayseri hatlarını yapacak.
 
İç Anadolu Bölgesi'nde dört şehirden hızlı tren geçecek. Bunların başında Konya geliyor. Diğer bir güzergâh ise 466 kilometrelik Ankara-Sivas hattı. Bu hatta inşaat çalışmaları sürüyor. Ancak, hızlı tren Yerköy'e 30 kilometre kala Yozgat'a ayrılarak şehir merkezine gelecek. Daha sonra Sivas'a devam edecek. Ankara ya da İstanbul'dan gelecek hızlı trenler de Yerköy üzerinden Kayseri'ye gidecek. Böylece hızlı trenle Ankara-Yozgat 1,5 saat, Ankara-Kayseri arası ise 2 saat 30 dakika olacak.
 
Ankara ve İstanbul da Antalya'ya hızlı trenle bağlayacak. Ankara'dan, Konya-Manavgat güzergâhı takip edilerek 2 saat 45 dakikada Antalya'ya ulaşılacak. 714 kilometrelik İstanbul-Antalya arası ise 4 saat 30 dakikada alınacak.
 
Ankara Konya arası 1 saate inecek
 
17 Aralık 2010'dan beri deneme seferleri yapılan Ankara-Konya hattı 275 kilometre hıza göre inşa edildi. Ancak trenin hızı saatte 250 kilometreyi geçmeyecek. İki şehir arasında trenle 10,5 saat olanyolculuk süresi 1 saat 15 dakikaya inecek. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 212 kilometrelik (çift yönlü 424 km) hattın 17 ay gibi kısa bir sürede tamamlanmış olmasından çok memnun. Bunun bir dünya rekoru olduğunu, benzer projelerin Avrupa'da 7-10 yıl arasında tamamlandığını söylüyor. Bakan, "Ankara-Eskişehir ve Eskişehir-İstanbul yüksek hızlı demiryolu hatlarında yabancı müteahhit ve personel çalıştı. Oysa Ankara-Konya hattı Türk müteahhit ve personeli tarafından inşa edildi." diyor.
 
Devlet Demiryolları, Konya-Adana arasında da yüksek hıza uygun tren inşa etmeyi planlıyor. Hat, trenin uygun kesimlerde 200, zor kesimlerde ise minimum 160 kilometre hız yapabileceği şekilde inşa edilecek. Mevcut hatların iyileştirilmesi ve ilave hat yapımı ile bu güzergâhta yüksek hızlı trenlerin çalıştırılması planlanıyor.
 
Konya'nın yolcu sayısı Eskişehir'i geçecek
 
Ankara-Konya arasına sabah 07.00 ile akşam 22.00 arasında saat başı sefer konulması planlanıyor. Bakan Binali Yıldırım "2023 İşletme Planlaması'na göre, Ankara-Konya arasında taşınacak yolcu sayısı yılda 3 milyonu geçecek. Buna göre, Ankara-Eskişehir arasında bir yılda taşınan yolcunun çok üzerinde bir potansiyel yakalanacak. Zira Ankara-Eskişehir arasında 1,5 yıl içinde 2,5 milyon yolcu taşındı. Konya-İstanbul arasında taşınacak yolcu sayısı, Ankara-Konya'dan 1 milyon fazla olacak."
 
Yolcu payı yüzde 72'ye yükseldi
 
Devlet Demiryolları verilerine göre yüksek hızlı treninin 13 Mart 2009'da seferlerine başlamasıyla Ankara-Eskişehir arasındaki taşımada otobüsün payı bir buçuk yılda yüzde 55' ten yüzde 10'a geriledi. Devlet Demiryolları'nın payı ise yüzde 8'den yüzde 72'ye yükseldi. Hızlı tren iki şehir arasında birçok tercihi de değiştirdi. Mesela, iki şehir arasında yolculuk yapan vatandaşlar tercihini yüksek hızlı trenden yana kullandı. Trenden önce yüzde 38 olan özel araç ile seyahat yüzde 18'e geriledi. Hatta 07.00 ile 22.00 arasında saat başı sefer yapılıyor.
 
Ankara-Eskişehir-İstanbul hattında 11,5 milyon yolcu
 
Devlet Demiryolları, Ankara-İstanbul arası hızlı tren hattında seferlerin başlaması halinde, taşınacak yolcu sayısı hakkında bir çalışma yaptı. Tahmini hesaplamaya göre, bu hatta yılda 11 milyon 500 bin yolcu taşınacak, 782 milyon TL gelir elde edilecek. Yolcu ve gelir adına ikinciliği, Ankara-Afyon-İzmir güzergâhı alacak. Bu güzergâh için, 6 milyon yolcu, 408 milyon TL de gelir hedefi var.mynet

Tabuttan çıkıp yemekyaptı!

Tabuttan çıkıp yemek yaptı!

Tabuttan çıkıp yemekyaptı!

Çin’de hayatını kaybettiği sanılan 95 yaşındaki bir kadın 6 gün sonra tabuttan çıktı.


Komşusu Chen Qingwang, evinde düşüp başını yaralamasından 2 hafta sonra Li Xiufeng’i hareketsiz bir şekilde yatarken bulduğunu ve öldüğünü sandığını söyledi.
Qingwang, “Yerinden kalkmıyordu, kalkması için zorlamama rağmen hiç kıpırdamıyordu, defalarca seslendim ama hiçbir tepki vermedi. Nefesini dinlemeye çalıştım nefes de almıyordu ama bedeni hala çok soğuk değildi” dedi.
95 yaşındaki kadının öldüğünü düşünen ailesi cenaze töreni için hazırlık yaparken, Çin geleneklerine göre ölen kadının tabutu ailesi ve arkadaşlarının görmesi için eve getirildi.
18 Şubat’ta tabuta yerleştirilen kadının, 24 Şubat’taki cenaze törenine kadar ziyaretçiler için evinde bekletilmesi gerekiyordu ancak cenaze töreninden 1 gün önce Qingwang, tabutun boş olduğunu farketti.
Büyük şaşkınlık yaşayan komşular ve ailesi tarafından aranan kadın evinin mutfağında yemek yaparken bulundu.
Xiufeng, “Uzun zamandır uyuyordum, uyanınca çok acıktım, birşeyler yemek istedim. Tabuttan çıkmak için kapağı birkaç kez itmeye çalıştım” dedi.
Sağlık yetkilileri tabutun evde birkaç gün bekletilme geleneği sayesinde kadının kurtulduğuna dikkat çekti.
Mirror

Uçuşlarda yeni yasaklar yarın başlıyor

Uçuşlarda yeni yasaklar yarın başlıyor


Uçuşlarda yeni yasaklar yarın başlıyor

Havayolu yolcularına sıvı taşıma sınırlaması getiren yasaklar yarın başlıyor.


Hava yoluyla seyahat eden yolcuların dış hatuçuşlarında uygulanan el ve kabin bagajlarında sıvı kısıtlaması, yarından itibaren İstanbul Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı'ndan yapılan uçuşlarda uygulanacak. Uygulama, 1 Nisan 2012 tarihi itibariyle de tüm iç hat uçuşlarını kapsayacak.
 
Yeni uygulamayla, kabin bagajlarında taşınmasında sınırlama getirilen sıvılar, uçakaltı bagajlarda havayolu işletmesinin kuralları içinde taşınabilecek.
 
Söz konusu uygulama ile yolcuların seyahatleri esnasında yanlarında sıvı ürünler bulundurmaları yasaklanmamakla beraber, miktarı kısıtlanıyor. Her yolcu yaklaşık 20x20 santimetre boyutlarında 1 litrelik ağzı kilitli şeffaf plastik poşet içerisinde her birinin hacmi 100 mililitreyi geçmemek üzere sıvı, jel ve sprey ürünlerini bulundurabilecek.
 
Özel durumlar göz önünde bulundurularak kısıtlamada birtakım istisnalar uygulanabilecek. Örneğin bebek ile seyahat eden yolcuların seyahat süresince yetecek miktarda mama/süt bulundurabilmeleri veya ilaç kullanımı zorunlu olan yolcuların seyahat süresince yeterli olacak miktarda ve orijinal ambalajında olmak kaydıyla ilaç bulundurabilmeleri mümkün olacak. Ancak son güvenlik kontrol noktasında söz konusu yolculardan mama veya ilacı tatmaları veya hastalığı/ilaç kullanımı ile ilgili belgeleri istenebilecek.
 
Uygulama nasıl olacak?
 
Her yolcu 1 adet şeffaf plastik poşet taşıyabilecek. Poşet içerisinde konulan her bir ürün maksimum 100 mililitre olacak. İçindeki miktara bakılmaksızın kabı 100 mililitreden büyük ürünlerin geçirilmesine müsaade edilmeyecek. Yolcuların el bagaj/çantalarındaki sıvı ürünleri son güvenlik kontrol noktasında göstermeleri ve x-ray cihazına ayrı olarak koymaları gerekecek. Uçak altı bagajlarda herhangi bir sıvı kısıtlaması uygulanmayacak ancak, bu konuda havayolu işletmesinin kuralları geçerli olacak.
 
Kısıtlamaya dahil olan sıvılar şöyle:
 
-Su, şurup, içecekler dahil her türlü sıvı,
-Kremler, losyonlar, yağlar (kozmetik yağlar dahil), kolonya, parfümler, maskara dahil her türlü makyaj malzemesi (katı halde olan rujlar hariç),
-Tıraş köpükleri, deodorantlar, diş macunu dahil her türlü macun kıvamındaki maddeler,
-Reçel, bal, yoğurt, pekmez ve salça gibi tam katı halinde olmayan yiyecekler ve jeller,
-Kontak lens sıvıları, şampuanlar, sprey ve aerosoller ve yukarıda sayılan maddelere benzeyen diğer maddeler.
 
Bir aylık pilot uygulama süresince başka illerden İstanbul'daki hava alanlarına uçacak ve burada başka bir uçuşa transfer olacak yolcuların mağdur olmamaları için ilk çıkış noktalarında İstanbul'daki uygulama hakkında bilgilendirilmeleri için sıvı kısıtlamaları hakkında tanıtıcı film, broşür ve afiş hazırlandı.
 
Uygulama ayrıntıları ve örnek broşür, afiş ve filmler Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) internet sitesinde yer alıyor. Ayrıca SHGM tarafından, tanıtım CD'leri ilgili kurum ve kuruluşlara gönderildi.mynet

Hz. İsa'nın kayıp mezarı bulundu mu!

Hz. İsa'nın kayıp mezarı bulundu mu!

Hz. İsa'nın kayıp mezarı bulundu mu!

Bilim insanları, Kudüs’te M.S 1’inci yüzyılda inşa edilen bir mezar odasında Hristiyanlığa ait figürler içeren resim ve yazılar buldu.


Elde edilen bulgular, Hz. İsa'nın dirilişi ve nereye gömüldüğü tartışmalarını yeniden başlattı. Mezar odasındaki “kemik kutuları” üzerine işlenen tasvirlerin, Kudüs’te Hristiyanlığa ait en eski izler olduğu belirtildi.
Arkeologlar, mezar odasını uzaktan kumandayla kontrol edilen robot kamerayla inceledi. Kireç taşından yapılma kutulardan bir tanesinin üzerinde, Yunanca “Tanrı’ya birisini kaldırması için çağrıda bulunan” bir yazı olduğu belirtildi. Bir diğer kutuda ise ağzında Yunus peygamberi tuttuğu düşünülen bir balık resmi görüldü. Balığa ve “Yunus’un işareti”ne yönelik göndermelerin, Kudüs’teki Yahudiler tarafından olmasa da, ilk Hristiyanlar tarafından yapıldığı biliniyor.
Ntvmsnbc'nin haberine göre Kudüs’te beş yıl önce başka bir mezar odasında yapılan araştırmalarda, kemiklerin konması için hazırlanan kutuların üzerinde Hz. İsa ve aile üyelerinin isimlerinin yazılı olduğu öne sürülmüştü. Arkeologlar, en son yapılan keşifle bu iddialarını güçlendirdiklerine inanıyor. Bilim insanlarını, araştırmalarını, “The Jesus Book” adlı kitapta yayımlayacak. 
İSA’NIN MEZARI NEREDE?Kudüs’ün eski Talpiot mahallesinde 1980’li yıllarda keşfedilen mezar odalarının birinde, üzerinde “İsa’nın oğlu Yehuda” yazan bir kutu bulunmuştu. Arkeologlar, ilk olarak Mart 2007’de, Kudüs’te keşfedilen ve ölülere ait kemiklerin saklandığı kutuları içeren 10 mezarlıktan birinde Hz. İsa ve ailesinin de kemiklerinin yer aldığını öne sürmüştü.  O yıl Discovery Channel’da yayımlanan ve Oscar ödüllü yönetmen James Cameron’un yapımcıları arasında bulunduğu “İsa’nın Kayıp Mezarı” adlı belgesel yayınlanmıştı.
Kuzey Carolina Üniversitesi’nden James Tabor, “Yapılan son keşifle İsa’nın Mezarı hakkındaki tartışmalar yeniden başladı” dedi. DePaul Üniversitesi’nde Hritiyanlık tarihi uzmanı olan Dominic Crossan ise Hz. İsa’nın mezarı tartışmasının, yapılan keşiflerin üzerini örtmesinin “utanç verici olacağını” belirtti.
İDDİALAR DİNİ İNANIŞLARLA ÇELİŞİYORTabor ve belgesel yapımcısı Simcha Jacobovici, incelenecek mezar odasını belirlemek için Hz. İsa ve ailesine ait isimleri taşıdığı öne sürülen kutuların bulunduğu mezarlık bölgesine gitti.  Tabor ve meslektaşları, özellikle üzerinde “İsa’nın oğlu Yehuda” yazısı olan kutuya dikkat çekerek, “Ortaya atılan iddialar, İsa’nın çarmıha gerildikten sonra kanlı bir şekilde dirildiği ve evlenip çocuk sahibi olduğu inanışlarıyla çelişiyor... İlk Hristiyanlar İsa’nın fiziken dirildiğine değil ancak ruhen yeniden doğduğuna ve arkasında eski giysileri ve bedenini bıraktığına inanmış olabilir” açıklamasında bulundu.
“İsa’nın Kayıp Mezarı” belgeseli ve “İsa Ailesinin Mezarı” kitabı, büyük protestolara neden olmuş ve Tabor ve Jacobovici, kanıtlanması mümkün olmayan iddialar öne sürdükleri gerekçesiyle eleştirilmişti. Protestolara rağmen, arkeologlar araştırmalarına “Avlu Mezarlığı” adı verilen bir başka mezarda devam etti. Mezar adını, bir avlunun tam altında bulunması sebebiyle aldı.
ÇÖZÜMÜ YİNE TEKNOLOJİ SUNDUİsrailli yetkililer ve Ortodoks Yahudiler, en son 1981’de açılan mezarlığın incelenmesine karşı çıktı. Çözüm, havalandırma ve sondaj deliklerinden içeri sokulacak ve en fazla 4,5 metre derine inecek robotik bir kamerayla geldi. Haziran 2010’da başlayan çalışmada, üzerine isim yazılı olan birçok kemik kutusu bulundu.
YAZILARIN ANLAMIKameranın çektiği görüntüleri inceleyen uzmanlar, Yunus ve balık resmini doğruladı. Dev bir balık tarafından yutulduğuna ve üç gün sonra canlı olarak kurtulduğuna inanılan Yunus’un hayata geri dönüşü, İsa’nın da üç gün sonra dirilmesiyle bağdaştığı için Hristiyan dünyasında büyük öneme sahip.
Balık resminin Yahudilere ait kemik kutularında kullanılmayan bir tasvir olduğunun bilinmesi, Tabor ve ekibinin Kudüs’te Hristanlığa ait en eski izlere ulaştığı düşüncesini güçlendirdi. Balık resimli kutunun yanında duran ve üzerinde Yunanca, Tanrı’nın birini kaldırması için çağrıda bulunan dört satırlık yazı bulunan kutu, araştırmacıları daha da heyecanlandırdı. Uzmanlar, yazının “dirilmeyi çağrıştırdığını ve Yahova’nın dirimesi veya kutsal mekana yükselmesini belirttiğini” öne sürdü.
İSA BAĞLANTISITabor ve meslektaşları, üzerinde balık ve yazı bulunan kutuları içeren mezarın İsa’nın önde gelen destekçileri tarafından hazırlandığını düşünüyor. İsmi en öne çıkan kişi ise İsa’nın cenazesini düzenlediğine inanılan Aramatyalı Yusuf. Ayrıca, balık ile Yunanca yazının bulunduğu Avlu Mezarlığı ile Yehuda’nın adının geçtiği mezar (İsa ailesinin mezarı deniyor) arasında  sadece 60 metre mesafe bulunuyor.
Tabor ve Jacobovici ortak açıklamalarında, “İsa’nın destekçilerinin, onun dirilişi ve ailesi hakkında bilinenler için ne düşündüklerini ortaya koyabilecek sonut delillere ilk kez ulaşmış oluyoruz” ifadesini kullandı.
“MEZARLARIN İSA İLE BAĞLANTISI YOK”DePaul Üniversitesi akademisyeni Crossan ise bu açıklamayı reddederek, “Avlu Mezarlığı ile Aramatyalı Yusuf’u ilişkili kılan hiçbir delil yok” dedi. Crossan, “Söyleyebileceğimiz tek şey, bu bölgenin mezarlarla dolu olduğu” yorumunu yaptı.
Asbury Theological Seminary İncil okulundan Ben Witherington, Crossan’ın görüşünü destekledi. Witherington, Tabor’un eski ve yeni teorilerinin, “sadece birbirlerinin üzerine yığılmış spekülasyonlar olduğunu” ifade etti.
Yine de araştırmayı başarılı bulan ve balık sembolünden etkilendiğini belirten Witherington, “Balık sembolünün bulunduğu ve ikinci yüzyıla ait olduğu bilinen Hristiyanlara ait kemik kutuları var... Balık, ilk Hristiyanlara ait I-Ch-Th-Y-S (Hz. İsa, Tanrı’nın oğlu, Kurtarıcı) sembolü. Elimizde olmayan delil, bu sembolün Yahudi kemik kutularında bulunduğu” dedi. Witherington aynı zamanda Yunanca yazının “dirilişle ilgili olduğunu” söyledi.
ROMALILARDAN KORUMAK İÇİN GÖMDÜLERKudüs’teki mezar odalarında bulunan kemik kutularının, M.S 70 yılında Roma askerlerinin yıkımından korunmaları için toprağın altına konduğu düşünülüyor. Bu düşünce doğruya, Avlu Mezarlığı’nda bulunan kemikler İsa’yla aynı dönemde yaşamış destekçilerine ait olabilir.
Crossan, araştırmada öne sürülen iddialara rağmen, M.S 1’inci yüzyılda Kudüs’te dirilişe inanan tek topluluğun Hristiyanlar olmadığına dikkat çekti. Ferisiler ve Essenilerin de ölümden sonra dirilişe inandığını belirten Crossan, “Belki de ilk Hristiyanlar Yehuda’nın balığın ağzından çıktığı inanışını Yahudi geleneklerinden aldı” dedi.mynet

TL'nin simgesini Erdoğan tanıtacak

TL'nin simgesini Erdoğan tanıtacak

Merkez Bankası, TL'nin simgesinin açıklanacağı tanıtım toplantısını yarın gerçekleştirecek. Toplantıda Başbakan Erdoğan da yer alacak.

ntvmsnbc ve Ajanslar

ANKARA - Türk Lirası'nın simgesi yarın görücüye çıkıyor.
Merkez Bankası tarafından düzenlenen ''TL Simge Yarışması''nın sonuçlarının açıklanması ve TL simgesi olarak kullanılacak tasarımın tanıtımı için yarın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla basın toplantısı yapılacak.
Yarın saat 1100'de yapılacak basın toplantısında Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı da yer alacak.
Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamada, banka tarafından Türk Lirası'na kazandırılan itibarın perçinlenmesi ve dünyada bilinirliğinin artırılması amacıyla, Türk Lirası'nı anlaşılabilir, özgün, estetik, elle yazımı kolay ve akılda kalıcı şekilde temsil edebilecek bir simge belirlemek üzere ''TL Simge Yarışması'' düzenlendiği hatırlatıldı.
Başvuruların değerlendirildiği, ödüle layık görülen tasarımlar ile TL simgesi olarak kullanılacak tasarımın belirlendiği ve TL simgesinin farklı bilgisayar ortamlarında güvenli bir şekilde uygulanabilirliğinin gösterimine ilişkin teknik çalışmaların tamamlandığı kaydedildi.
DAHA ÖNCE ERTELENMİŞTİMerkez Bankası, TL Simge Yarışması sonuçlarının açıklanması ve TL simgesi olarak kullanılacak tasarımın tanıtımına ilişkin toplantının 22 Şubat tarihinde düzenleneceğini duyurmuştu. Ancak TL simgesinin farklı bilgisayar ortamlarında güvenli şekilde uygulanabilirliğinin gösterimine ilişkin teknik çalışmaların tamamlanabilmesi için zamana ihtiyaç duyulduğu gerekçesiyle söz konusu toplantı ertelenmişti.

S&P: AB şoklarına karşı en kırılgan Türkiye

S&P: AB şoklarına karşı en kırılgan Türkiye

S&P'nin Euro Bölgesi kaynaklı şoklara kırılganlık endeksine göre, en kırılgan gelişmekte olan Avrupa ülkesi Türkiye.

ntvmsnbc ve Ajanslar

İSTANBUL - Kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poors'tan Türkiye'ye uyarı geldi.
Standard & Poor's, yeni oluşturduğu gelişmekte olan Avrupa ülkelerinin Euro Bölgesi kaynaklı şoklara kırılganlık (EESI) endeksine göre Türkiye'nin 2.94 puan ile en kırılgan ülke olduğunu belirtti.
Yapılan açıklamada endeksin ülke kredi notuyla doğrudan bir bağlantısı olmadığını ancak ülkelerin dış şoklara kırılganlığı konusunda fikir verdiğini belirten S&P, Türkiye'nin en kırılgan olduğu konuların ani finansman çıkışları ve dış finansman riskleri olduğuna dikkat çekti.
Türkiye'den sonra Euro Bölgesi kaynaklı risklere karşı en kırılgan ikinci ülke ise 2.09 puan ile Macaristan oldu.

'Üçüncü Dünya Savaşı'nı nasıl önledim'

'Üçüncü Dünya Savaşı'nı nasıl önledim'

Aldığı kritik kararla 26 Eylül 1983 günü Üçüncü Dünya Savaşı'nın çıkmasını engelleyen Rus yarbay Stanislav Petkov'a Almanya Medya Ödülü verildi. Petkov, Üçüncü Dünya Savaşı'nın çıkmasını önleyen kararı nasıl verdiğini anlattı.



ntvmsnbc

Ödül nedeniyle Almanya'nın Baden Baden kentine gelen Petkov'la Alman Die Welt gazetesi konuştu.
Günümüzde gençlerin dünyanın nükleer bir savaşın eşiğine geldiğini daha iyi anlayabilmesi için 1983 yılındaki politik iklime göz atılması gerektiğini hatırlatan Rus yarbay Stanislav Petkov, "NATO, Batı Avrupa'ya Pershing 2 füzelerini yerleştirerek, menzilini Rusya'ya çevirmişti. Güney Kore'ya ait bir yolcu uçağının Rusya tarafından yanlışlık düşürülmesi sonrasında dönemin ABD Başkanı Ronald Reagen, Sovyetler Birliği'ni "Kötülükler İmparatorluğu" olarak nitelendirmişti" dedi.
Bu politik konjektürde Moskova yakınlarındaki kod adı Oko olan, Sovyet erken uyarı sistemi karargahına ev sahipliği yapan, gizli Serpukhov-15 sığınağında nöbetçi subay olarak görev yaptığını belirten Petkov, 26 Eylül 1983 günü işe gittiğini ve rutin bir mesainin gece yarısı 0:15'te "kırmızı bir alarmla" kabusa dönüştüğünü söyledi.
'KÜÇÜK BİR ŞOK YAŞADIK' 
Çalışma ofisinde duvarda asılı duran uydu haritasında Kuzey Amerika'da ABD'ye ait bir askeri tesisin bulunduğu noktada bir nükleer füzenin ateşlendiğini gösteren kırmızı bir işaretin yanıp söndüğünü belirten yarbay Petkov, "Hepimiz küçük bir şok yaşadık. Böyle bir durumu hiç vakit kaybetmeden üstlerime bildirmek zorundaydım. Ancak ben emrimdeki askerlere farklı bir emir vererek, bilgisayarda hata olup olmadığını bana rapor etmelerini istedim. Soğukkanlı düşündüğümde ABD'nin sadece bir nükleer füzeyle saldırmayacağı sonucuna vardım. Saldırı olursa bütün füzeler ateşlenmeliydi" şeklinde konuştu.
'DİZLERİMİN BAĞI ÇÖZÜLDÜ' 
"ABD'de bir askeri üste yanlışlıkla bir nükleer füzenin ateşlendiği olasılığını düşündüm, ancak ABD'nin nükleer füzeleri fırlatma sisteminin de bizimki gibi karmaşık olduğunu biliyordum" diyen yarbay Petkov sözlerine şöyle devam etti: "Ama bir karar vermek zorundaydım. İki dakika içinde güvenli bir hattan merkez komutanlığı arayarak, yanlış alarm olduğunu söyledim. Daha telefonu kapatmadan başka füzelerin fırlatıldığı alarmı geldi. Daha sonra sistem analistlerini telefonla arayarak derhal gelmelerini istedim. Masamda kalktığımda dizlerimin tutmadığını fark ettim. Ancak "yanlış alarm" kararında ısrar ettim. Eğer füze gerçekten ateşlendiyse 18 dakika içinde hava sahamızda olması gerekiyordu. Beklemeye başladım. Bu zaman geçtikten sonra hava sahamızda bir şey olmayınca derin bir nefes aldım."
"GÜNEŞ IŞINLARI BİZİ YANILTTI' 
O gece gerçekte neler yaşandığını ise ancak 6 ay sonra öğrenebildiğini belirten Petkov, "Milyarda olabilecek bir olay başımıza gelmişti. Güneş ışınlarının yüksek bulutlardaki yansıması, ABD askeri üssüne yansımış, bu durum uydu erken uyarı sistemince füze olarak algılanmıştı" dedi.

En Çok Okunan Haberler

Google Arama