3 Kasım 2011 Perşembe

'O isimler Açıklansın'

'O isimler deşifre edilsin'

Van için televizyonda toplanan 62 milyon liranın sadece 3'te 1'i toplanabildi.


Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Dinç, 23 Ekim Pazar günü Van’da meydana gelen depremin ardından televizyonkanallarının ’Van İçin Tek Yürek’ adı altında ortaklaşa düzenlediği kampanyada yaklaşık 62 milyon liranın vaadedildiğini ama bunun 3’te 1’inin ödendiğini öğrendiklerini söyledi. Dinç, bağış taahhütünü yerine getirmeyenlerin deşifre edilmesini istedi.
Konya’da açıklamalarda bulunan Mustafa Dinç, Van’daki depremin ardından toplumun kenetlenerek deprem bölgesine yardım yağdırdığını söyledi. Dinç, yaklaşık 19 televizyon kanalınında yardım toplamak için ’Van İçin Tek Yürük’ adlı kampanya düzenlediğini de hatırlattı. Kampanyaya telefonla katılıp şirketinin adını söyleyip yüksek miktarda bağışta bulunanların olduğunu ifade eden Dinç, şunları söyledi:
"Bu programda yaklaşık 62 milyon TL’ye yakın para taahhüdünde bulunuldu. Ancak taahhüt edilen yardımların 3’de 1’inin hesaplara yattığı görülüyor. Bu farklı sonuçlar doğuruyor. Düzenlenen programda telefonda bağlanan kişilerin belirli rakamları telaffuz edip sonra arkasından dolareuro gibi ifadeler kullandıkları, sunucuların dikkatini çekmek için çok büyük rakamların telaffuz ettikleri görüldü. Toplum, bu konunun takipçisi olmalı ve yardım taahhüt edipde, yapmayanların kamuoyuna açıklanmalıdır. Böylece bundan sonraki yardım faaliyetleri daha ciddi bir şekilde yürütülebilir."


nsanların bu tür önemli programları reklam aracı olarak kullandığına dikkat çeken Mustafa Dinç, "Özellikle eş, dost çevresinde veya iş ortamında olan bir kişi telefonlara bağlanıp gücünden çokyüksek rakamlar telaffuz edip etrafına reklamını yaptıktan sonra bu taahhüdün arkasında durmayabiliyor. Bunların bir şekilde takip edilip bu şekilde yüzsüzlerin kamuoyuna açıklanması lazım. Burada toplumun merhamet ve yardım duyguları ile oynanıyor" diye konuştu.
Deprem bölgesindeki yardım dağıtma organizasyonunda da eksiklikler olduğunu ifade eden Mustafa Dinç, bu yardımların bir düzen içinde yapılması gerektiğini söyledi.
kaynak.mynet.com

İsrail İran'ı vurmak için hazırlanıyor!

İsrail İran'ı vurmaya hazırlanıyor!

İran'ı her fırsatta tehdit eden İsrail şimdi de saldırı tatbikatları yapmaya başladı




İsrail uçaklarının İtalya’da “uzun mesafeli saldırı” tatbikatı yaptığı ortaya çıktı. İsrail basınından Haaretz gazetesine göre Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Ehud Barak, Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ı İran’a saldırmak için ikna etti.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun, 8 Kasım’da açıklayacağı İran raporu öncesinde bölgede tansiyon artıyor. Vatan'ın haberine göre, basına sızan raporda "Tahran’ın nükleer programının atom bombası yapmaya yönelik" olduğuna dair sağlam kanıtların bulunduğu belirtiliyor. Buna bağlı olarak İsrail’in, İran’ın nükleer tesislerini vuracağına ilişkin işaretler artıyor.
'İT DALAŞI' TATBİKATLARI NORMALDEN UZUN SÜRDÜ
Haaretz’e göre, önceki hafta pazar günü İsrail uçakları İtalya’ya ait Sardunya Adası’ndaki Decimomannu Üssü’ne indi. İsrail uçakları, beş gün boyunca burada İtalyan Hava Kuvvetleri’ne ait Eurojet avcı uçakları, Alman Hava Kuvvetleri’nin Tornado av-bombardıman uçakları ve Hollanda Hava Kuvvetleri’nin F-16 avcı uçaklarıyla “it dalaşı” tatbikatları gerçekleştirdi. 
Ancak, 2 hafta süren bu tip bir uzun menzilli tatbikatın erken bitirilmesi, İsrail’in bir hava saldırısına girişeceği iddialarını güçlendirdi.
TAHRAN İSRAİL'E MEYDAN OKUDU
İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzebadi, "ABD’li yetkililer şunu bilmeliler ki siyonist rejimin İran’a yapacağı bir askeri saldırı sonrasında hem Amerika hem de siyonistler ağır bir bedel ödemek zorunda kalacaklar" dedi.
İran yönetimi nükleer santrallar çevresindeki güvenlik önlemlerini sıkılaştırdı, tesislerin çevresine uçaksavarlar yerleştirildi.
Barak iddiaları yalanlamıştı!
İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, son günlerde İsrail'in İran'a saldıracağına ilişkin yayımlanan haberlerle ilgili merak edilen soruları yanıtladı
İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, son günlerde yeniden gündeme gelen İsrail'in İran'a saldırı düzenlemesi ihtimaliyle ilgili haberleri yalanladı ve "hem kendisinin ve hem de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun İran'a saldırı konusunda verilmiş bir kararları bulunmadığını"söyledi.
Barak, İsrail Ordu radyosundaki söyleşisinde, "2011 yılının İsrail'inde iki kişinin tek başlarına bir şey yapamayacağını anlamak için dahi olmak gerekmez" dedi.
Bunun, belki "2006 yılı İsrail'inde mümkün olabilecek bir durum" olduğunu söyleyen Barak, bu konuyla ilgili olarak Savunma Bakanlığı'nda, onlarca bakanın, askeri personelin ve uzmanların da katılımı ile yapılmış müzakerelere ilişkin binlerce sayfalık değerlendirmeler bulunduğunu da kaydetti.
OPERASYONEL MESELELER
Barak, İsrail için hayati önemi bulunan böyle bir konuda neden kamuoyu önünde bir tartışmanın olmadığı sorusuna ise "İran'ın nükleer programı yıllardır İsrail kamuoyunda tartışılıyor. Bu konuda sayısız söyleşiler ve kamuoyutartışmaları var. Biz düşüncelerimizi saklamıyoruz. Ancak kamuoyu önünde tartışamayacağımız operasyonel meseleler vardır" dedi.
İran'ın, Ortadoğu bölgesinin ve dünya ülkelerinin istikrarına tehdit oluşturduğu iddiasını yineleyen İsrail Savunma Bakanı, İran'la ilgili olarak tüm seçeneklerin masada olduğunu da ifade etti; İran üzerine diplomatik baskıların ve yaptırımların da kullanılması gerektiği kanısında olduğunu dile getirdi.
KORKMAK İÇİN NEDEN YOK
Barak, İsrail kamuoyunun İran tehdidi konusunda endişeye kapılmaması gerektiğini belirterek, "İran'ın İsrail'i yok edebileceği korkularını" kabuletmediğini vurguladı ve "İsrail, Trablus'tan Tahran'a çok güçlü bir ülke. Bir şeyden korkmak için herhangi bir neden yok" dedi.
İsrail'in Yedioth Ahronot gazetesi, bugün verdiği bir haberde, ABD Dışişleri'nden üst düzey bir yetkilinin, "Amerika'nın, İsrail ordusunun İran'ı vuracağı endişesi taşıdığını", İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Barak'ın bu konuda karar aldıkları iddiasını aktarmıştı.
Haberde aynı yetkilinin, "İsrail'in askeri operasyondan vazgeçmesi için, İran'a yönelik yaptırımların yoğunlaştırılması konusunda BM'ye baskı yapıyoruz" dediği de belirtilmişti.
kaynak.mynet.com

"PKK'ya net tavır alın"

"PKK'ya net tavır alın"

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin görüşmeleri ardından basın toplantısı düzenledi.


Barzani'yi, Atatürk Havalimanı VIP Salonu'nda, İstanbul Vali Yardımcısı Ahmet Aydın karşıladı. Mesut Barzani, VIP Salonu'nda kısa bir süre mola verdikten sonra, alandan ayrıldı.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Mesud Barzani ile bir araya geldi.
Çırağan Sarayı'ndaki görüşmenin başında herhangi bir açıklama yapılmazken, görüntü alınmasına izin verildi.
"PKK'ya net tavır alın"
Barzani ile bir araya gelen Davutoğlu, görüşmenin sonunda Barzani ile kısa bir açıklama yaptı.

Bakan Davutoğlu, Türk-Kürt kardeşliğine zarar veren terör örgütüne karşı net tavır alınmasını beklemelerinin hem hakları hem de sorumlulukları olduğunu ifade ederek, "Teröre karşı bundan sonra kuzey Irak Kürt bölgesel yönetiminden de çok net bir tutum ile aktif bir destek ve dayanışma bekliyoruz" dedi.

Mesud Barzani ise Türkiye ile bölgesel yönetimin güvenliklerinin birbirine bağlanmış durumda olduğunu belirterek, Türkiye ile olan ilişkilerinin kendileri için önem arz ettiğini vurguladı.

Türkiye ziyareti çerçevesinde ayrıca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından da kabul edilecek olan Barzani ile başta terör örgütüyle mücadele konusu olmak üzere, Irak ve bölgesel yönetim ile ilişkilerin daha da geliştirilmesi imkanları ele alınacak.
kaynak.mynet.com

Alman basını Erdoğan’ı ağır eleştirdi

Alman basınından Erdoğan’a ağır eleştiri

Başbakan Erdoğan’ın Almanya ziyareti sırasında yaptığı açıklamalara Alman medyasından sert eleştiriler geldi.


BERLİN (ANKA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti ve ziyaret sırasında Alman hükümetine verdiği “sert mesajlar” Alman basınında eleştirildi. Alman medyası, “Erdoğan’ın insan onurunun ne anlama geldiğini aslında bilmediği görülüyor”, “Erdoğan’ın açıklamaları Türkiye iç politikasına yönelik”, “Erdoğan Almanya'da yaşayan Türkleri de kendi tahakküm politikalarının bir aracı olarak görüyor”, “Erdoğan Almanya’da yaşayan üç milyon Türk kendisine aitmiş ve onların patronuymuş gibi konuşuyor”, “Erdoğan, Almanya’da yaşayan Türklerin inandırıcı, güvenilir bir avukatı değil”, Hayır, Sayın Erdoğan, biz birbirimize ait değiliz” yorumlarını yaptı.
Deutsche Welle’in yansıttığı haber ve yorumlarda, Başbakan Erdoğan’ın, aile birleşimiyle Almanya’ya gelecek eşlerden temel Almanca bilgisine sahip olma koşulunun aranmasını eleştirmiş ve Almanya’nın “insan haklarını ihlâl ettiği”ni söylediği vurgulandı.

-“ERDOĞAN, İNSAN ONURUNUN NE ANLAMA GELDİĞİNİ BİLMİYOR”-

Frankfurter Rundschau gazetesi, Erdoğan’ın bu açıklamalarına ilişkin, “Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Almanya ziyaretini, insan hakları savunucusu olarak yarar sağlamak için kullanıyor” yorumunu yaptı.
Gazete, “Hayır, Erdoğan Türkiye’de sevilmeyen aydınların sırf bu nedenden ötürü mahkeme önüne çıkmaktan artık korkmak zorunda olmadığını söylemedi. Erdoğan Türkiye’de toplanma, örgütlenme ya da dini inanç özgürlüklerine sahip çıkacağını da ifade etmedi” diyerek şu ifadelere yer verildi:
“Bunların yerine, Almanya’daki aile bireylerinin yanına gelmek isteyen Türklerin Türkiye’de az da olsa Almanca öğrenmelerinin, insan onurunu aşağıladığını açıkladı. Erdoğan’ın insan onuruyla ne kastedildiğini, bunun ne anlama geldiğini aslında bilmediği görülüyor.”

-“ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARI İÇ POLİTİKAYA YÖNELİK”-

Süddeutsche Zeitung ise yorumunda, Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarının Türkiye iç politikasına yönelik olduğu görüşünü savunarak, Erdoğan ve bazı AKP politikacıların, 50'nci yıl kutlamalarından kısa bir süre önce Almanya’ya yönelik sert açıklamalar yaptığını hatırlatarak şu değerlendirmeye yer verdi:
“(Erdoğan) Almanya’nın PKK'lı teröristlere ılımlı muamele ettiği, buraya gelecek Türkler’den Almanca bilgisi istenmesinin insan hakları ihlâli olduğu ve Almanya’nın Türk'lerle yeterince dayanışma içinde olmadığı yönünde suçlamalar dile getirdi. Peki, bu açıklamaların 50'nci yıl kutlamaları ile ne ilgisi var?”
Haberde, “Erdoğan, gürültü patırtı ile Berlin’de bir şey elde edemeyeceğini biliyor. Amacı zaten bu değil. Onun için önemli olan, Türkiye’deki seçmenler. Bu seçmenler Erdoğan’ın kendine güvenini, geleneksel güçlere karşı çıkmasını ve onların karşısında rahat davranmasını alkışlıyor” yorumu yapıldı.

-“TÜRKİYE'DE POPÜLİST SÖYLEM VE AÇIKLAMALAR OLUMLU YANKI BULUYOR”-
“Fransa Cumhurbaşkanı'nın Libya gezisinin önüne geçmek için ondan önce Libya'ya yaptığı gezide ve Gazze'ye yardım götürürken yakalanan gemiler konusunda İsrail'le yaşanan gerginlikte olduğu gibi. Şimdi sırada Berlin var” diye yazan gazete şöyle devam etti:
“Bunun dış politikada yol açacağı zarar büyük olabilir. Ancak Türkiye'de böylesine popülist söylem ve açıklamalar olumlu yankı buluyor. Üstelik sadece orada da değil. Erdoğan Almanya'da yaşayan Türkleri de kendi tahakküm politikalarının bir aracı olarak görüyor.”
-“ERDOĞAN, ALMANYA’DA YAŞAYAN TÜRKLERİN PATRONUYMUŞ GİBİ KONUŞUYOR”-

Die Welt gazetesi ise, Başbakan Erdoğan’ı “Almanya’da yaşayan üç milyon Türk kendisine aitmiş ve onların patronuymuş gibi” konuşmakla eleştirerek, “Türkiye’den Almanya’ya iş gücü göçünü düzenleyen anlaşmanın 50 yıllık geçmişine bakıldığında, bardağın sadece yarısından fazlasının dolu olduğu görülüyor” dedi.
Gazete, Almanya’da yaşayan birçok Türk’ün artık Almanya’da orta sınıfa dahil olduğunu vurgulayarak, “Küçük işletmeleri var, akademisyen, politikacı ya da sanatçılar. Buranın yerlisi haline geldiler ve varlık gösteriyorlar. Ancak burada yaşayan Türklerin üçte birinin dil konusundaki yetersizliği, en önemli ve kalıcı sorun olmaya devam ediyor” şeklinde yazdı.
-“HAYIR, SAYIN ERDOĞAN, BİZ BİRBİRİMİZE AİT DEĞİLİZ”-

Berlin’de yayımlanan Die Tageszeitung da aynı konuyla ilgili yorumunda, “Burada önemli olan birinin ne söylediği değil, aynı zamanda bunu kimin söylediği. Bir Porsche sürücüsünün ateşli bir çevre dostu tavır sergilediğine inanılmaz. Bir kasap iyi bir vejetaryenin nasıl olacağını tarif edemez ve duyma özürlü bir insan iyi bir müzik eleştirmeni olamaz. İşte bu üç örnekte de aynı nokta eksik: İnandırıcılık” dedi.
“Erdoğan da Almanya’da yaşayan Türklerin inandırıcı, güvenilir bir avukatı değil” yorumunu yapan gazete, “Asimilasyonun insanlığa karşı işlenen en büyük suç olduğu” hakkında uzun uzadıya yaptığı konuşmayla, bu konuda kendisi için neyin önemli olduğunu göstermiş oldu: Erdoğan milliyetçi gelenek içinde, Türklüğün ve İslam dininin çok tipik bir savunucusu. Hayır, Sayın Erdoğan, biz birbirimize ait değiliz” ifadelerini kullandı.
kaynak.mynet.com

Bitlis'te askeri konvoya saldırı....



Bitlis'te askeri konvoyun geçişi sırasında bir grup PKK'lı terörist tarafından taciz ateşi açılınca çatışma çıktı. Çatışmanın sürdüğü belirtilirken, ölü ya da yaralı olup olmadığı konusunda herhangi bir bilgi verilmedi.

Diyarbakır yolu üzerinde bulunan Buzlupınar Mevkii'nde bugün saat 13.30 sıralarında askeri koınvoyun geçişi sırasında PKK'lı teröristler tarafından taciz ateşi açıldı. Askerlerin de karşılık vermesi üzerine çatışma çıktı. Çatışmaların yer yer sürdüğü belirtilirken, olay yerine kobra helikopterler ve takviye kuvvet sevk edildi. 
Ölen ya da yaralanan olup olmadığı konusunda henüz bilgi verilmedi.
kaynak.mynet.com

Tatlıses'e saldırı iddianamesi tamamlandı...

Tatlıses'e saldırı iddianamesi tamamlandı


İddianame tamamlandı. Savcı terör örgütünün talimatı var dedi.


İbrahim Tatlıses'e yönelik silahlı saldırının iddianamesi tamamlandı. 17. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş tarafından hazırlanan 58 sayfalık iddianame İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen tarafından onaylandı.

9’U TUTUKLU 12 ŞÜPHELİ

İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede 9’u tutuklu 12 şüpheli yer alıyor. Şarkıcı İbrahim Tatlıses, Basın Danışmanı Buket Çakıcı ve Şoför Ahmet Taşçı’nın müşteki olarak yer aldığı iddianamede Abdullah Uçmak, Ersin Altun, Nazife Erdemir, Murat Alagöz, Yunus Ayık, Ruhşen Mahmutoğlu, Bülent Altun, Abdulvahap İş, Nihat Şimşek tutuklu sanık, Cengiz Güney, Emin Birdal ve Coşkun Yıldız ise tutuksuz şüpheli olarak bulunuyor.

UÇMAK DAHİL 7 SANIĞA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS İSTEMİ


İddianamede sanıklar Abdullah Uçmak, Ersin Altun, Nazife Erdemir, Murat Alagöz, Yunus Ayık, Cengiz Güney, Nihat Şimşek’in “Devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozmak" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması isteniyor.

UÇMAK’A AYRICA 77 YILA KADAR HAPİS İSTEMİ-

İddianamede Abdullah Uçmak’ın ağırlaştırılmış müebbet hapis dışında “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, İbrahim Tatlıses’e yönelik olarak nitelikli adam öldürmeye teşebbüs, Buket Çakıcı ve Ahmet Taşçı’ya yönelik kasten adam öldürmeye teşebbüs, patlayıcı madde bulundurmak ve tehdit" suçlarından 32 yıldan 77 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.

SALDIRININ TALİMATI PKK’DAN İDDİASI


İddianamede, 14 Mart tarihinde gerçekleştirilen saldırının PKK terör örgütünün talimatıyla, terör örgütü üyelerince gerçekleştirildiği anlatılıyor.
kaynak.mynet.com

Teröristin taziye evinde Türk bayrağı

Teröristin taziye evinde Türk bayrağı

Çukurca'da ölü ele geçirilen teröristin taziye evine Türk bayrağı astılar.


Hakkari’nin Çukurca ilçesinde terör örgütüne yönelik operasyonda ölü ele geçirilen Sezer Arslan’ın ailesi, çocuklarının terör örgütü tarafından kandırıldığını belirterek, köyde oluşturulan taziye evini Türk bayraklarıyla donattı.
Sezer Arslan’ın babaevinin bulunduğu Muş’un Korkut ilçesine bağlı İçboğaz köyünde oluşturulan taziye evinde, ailesi evin içine ve dışına asılan Türk bayrakları altında taziyeleri kabul ediyor.
Arslan’ın babası Mehmet Arslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, oğlunun kandırılarak dağa çıkarıldığını ve kesinlikle vatan haini olmadıklarını belirterek, "Oğlumu okuması için Hakkari’ye gönderdim. Orada kandırıp dağa çıkardılar. Bizim ordumuz, bayrağımız birdir. Biz hain değiliz. Oğlumu öldürdüler başkaları ölmesin istiyoruz. Biz Müslümanız, aynı vatan aynı bayrak altında yaşamak istiyoruz" dedi.

Sezer Arslan’ın amcası Halil Arslan da yeğenin Hakkari Anadolu Öğretmen Lisesi’nde eğitim gördüğünü ve 2009 yılında törer örgütüne katıldığını belirtti.
Köydeki herkesin devletini sevdiğini anlatan Arslan, "Polisimizi ve askerimizi öldürerek hiçbir şey kazanamayız. Biz Çanakkale’de 7 düvelle savaştık ve devletimizi kurduk. Artık kimseyle savaşmayacağız" diye konuştu.
Asırlardan beri devletine ve milletine sadık insanlar olduklarını kaydeden amca Arslan, "Kürt kökenli bir vatandaş olarak Türkiye’nin batısında ne varsa doğusunda da olmasını isterim. Biz herkesten daha fazla devletimize ve milletimize sadık insanlarız. Yeğenimizi okuyup vatanına milletine hayırlı olsun diye gönderdik, dağa çıkması için göndermedik" diye konuştu.
-"Cenazeler üzerinde rant elde edenlerin çocuklarını ciplerle geziyor"- İçboğaz köyü muhtarı Mahmut Arat ise Sezer Arslan’ın cenazesini Malatya’dan teslim aldıklarını ve herhangi bir propagandaya mahal vermemek için gece defnettiklerini söyledi.
Sezer’in 2009 yılında kandırılarak dağa çıkarıldığını vurgulayan Arat, "O günden bu yana aile olarak büyük bir üzüntü içerisindeyiz. Çocuğu bulmak için Hakkari’de güvenlik güçleriyle çok çaba sarf ettik ama bir sonuç alamadık.
Çukurca’da yaşanan çatışmada öldürüldüğü haberini aldık ve Malatya’ya gidip cenazeyi teslim aldık. Cenazeyi gece aldık ve propagandaya meydan vermemek için hemen defnettik" dedi.
Bugün yaşadıkları acının aynısını 2009 yılında da yaşadıklarını aktaran Arat, sözlerini şöyle sürdürdü: "Birileri bu cenaze üzerinden, bu kan üzerinden rant elde etmek için uğraştı. Biz köy halkı olarak, ailesi olarak buna izin vermedik. Bizi aradılar ve acının hepimizin olduğunu söylediler. Biz de acının sadece aileye ve bize ait olduğunu söyledik. Taziyeye gelen herkesin başımızın üstünde yeri var ama cenaze üzerinden siyaset yapmak, rant elde etmek kimsenin haddi değildir. Bu şekilde köyümüze kimsenin gelmesine de izin vermeyiz." Köydeki herkesin devletine ve milletine sadık insanlar olduğunu ifade eden Mahmut Arat, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu cenazeler üzerinde rant edenlerin çocuklarını da görüyoruz. Ciplerle geziyorlar. Kürt temsilcisi olarak seçilen insanlar Meclis’e değil, Kuşadası’na gidip güneşleniyorlar. Biz bu insanları görüyoruz, onların daha önce ne olduğunu da biliyoruz. Bunlar kan üzerinden kendi çıkarları için bu gençleri kandırıyorlar ve dağa çıkarıyorlar. Bizim başımıza geldi, başka ailelerin başına gelmesini istemeyiz."

Ayda 2 bin 269 TL'ye 'bedelli' kredisi

Ayda 2 bin 269 TL'ye 'bedelli' kredisi

Bankalar, Başbakan Erdoğan'ın gündeme getirdiği bedelli askerlikiçin kredi musluklarını açacak. Kredilere aylık yüzde 1,39 faiz uygulanacak.



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın çalışmaların devam ettiğini açıkladığı bedelli askerlik tekrar Türkiye’nin gündemine oturdu.
Yaklaşık 200 bin kişiyi yakından ilgilendiren bedelli askerlik için 10 bin Euro civarında bir ödemeden bahsediliyor. Bankalar 1999 yılındaki bedelli askerlik sürecinde, uygulamadan yararlanmak isteyenlere kredi imkânı getirmişti. Bugün de bankalar, bedelli askerliğin yasalaşması durumunda yine kredi kampanyalarına başlamayı planlıyor.
Bankalar bedelli askerlik kredisi için uygulayacağı faiz oranını, mevcut ekonomik koşulların aynıkalması durumunda, 1 ve 2 yıl vadeli kredide aylık yüzde 1.39 olarak planlıyor. Bedelli askerlik içintahmin edilen 10 bin Euro'luk bedel dikkate alındığında, bunun TL karşılığı olan 24 bin 500 TL kredi için 1 yıl vadeli ödeme planında aylık ödeme 2 bin 269,73 TL olacak. 12 ay sonunda bankaya geri ödenecek toplam tutar 27 bin 236,82 TL olacak. Söz konusu kredinin 2 yıl vadeli olması durumunda ise aylık ödeme 1.247,14 TL olacak. 24 ayın sonunda bankaya geri ödenecek toplam tutar ise 29 bin 931,40 TL olacak. Bankalar bedelli askerlik kredisinden yararlanacak olanlara, askerlik şartlarını dikkate alarak ayrıca hayat sigortası yaptıracak.
200 BİN KİŞİ BEKLEMEDEBedelli askerliğin yasalaşması ve 200 bin kişinin başvurması durumunda, bu uygulamadan elde edilecek gelir 2 milyar Euro civarında olacak.
1999’daki bedelli askerlik uygulamasında 1 Ocak 1973 tarihinden önce doğanlar 15 bin mark (4 binTL), 1960’tan önce doğanlar ise 20 bin mark (5.400 TL) ödemişti. O dönemde 1.1 milyar mark gelir elde edildi. Bankalar 1999 yılındaki bedelli askerlik uygulamasında doğrudan bedelli askerlik kredisiadıyla ya da ihtiyaç kredi kapsamında finansman sağlamıştı. O dönemde kredi geri ödemesinde çoğubanka 3 ayı geri ödemesiz olarak belirlerken, 12 ayın yanı sıra 24 ay vadenin de yapıldığı gözlenmişti.
kaynak.mynet.com

2'inci şok itiraf Bakan'dan geldi!

2'inci şok itiraf Bakan'dan geldi!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik: "1999 öncesi hazırlanan tüm binalar risk altında. Benim yaptırdığım binalar da yıkılabilir"


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 1999’daki büyük depremden sonra uygulamaya konan yönetmeliğin yeterli olduğunu ama bu yönetmelik öncesinde yapılan tüm binaların tehlikede olduğunu söyledi.

Kendisinin de yıllar önce bir ara müteahhitlik yaptığını, iki bina inşa ettiğini hatırlatan Çelik, kendi yaptığı bu binaların da, eski yönetmeliğe göre yapıldığı içinbüyük bir depremde yıkılma tehlikesi olduğunu söyledi.
Önceki akşam bir grup gazeteciyle sohbet yemeği düzenleyen Bakan Çelik geçen depremde VeliKüçük diye bir günah keçisi yaratıldığını, bu kez de Van’da incelemeler sonucu yine birkaç günah keçisi çıkarılabileceğini kaydetti. Çelik, “1999 öncesi yönetmeliğe göre yapılan binalardamüteahhitlerin sorumluluğu var ama azdır. 1999 öncesi yönetmelik çok yetersizdi, teknik olarakdepreme dayanıklı bina yapılmıyordu” şeklinde konuştu.
ALİ AĞAOĞLU DA İTİRAF ETMİŞTİ
CNNTurk'te Tarafsız Bölge programına katılan Ali Ağaoğlu, ses getiren açıklamalar yapmıştı.Ağaoğlu, eskiden yeterince malzeme olmadığı için çürük binaların yapıldığını, kendisinin de çürük bina yaptığını itiraf etmişti. Hatta İstanbul'daki binaların Van'dakilerden daha kötü olduğunu söylemişti.

En Çok Okunan Haberler

Google Arama