12 Ocak 2012 Perşembe

Rusya'dan Türkiye ile ilgili müthiş iddia

Rusya'dan Türkiye ile ilgili müthiş iddia


Rusya'dan Türkiye ile ilgili müthiş iddia


Rusya'nın, NATO üyeleri ve bazı Körfez ülkelerinin Suriye'ye askeri müdahale yapmaya hazırlandığına dair bilgi aldığı ileri sürüldü.


İddiaya göre, Suriye'ye müdahalede Türkiye kilit rol üstlenecek.
 
Uzun süre Rus iç istihbarat Servisi FSB'nin başkanlığını yapan ve şu anda Rusya Güvenlik Konseyi Başkanı olan Nikolay Patruşev Rus İnterfaks ajansına yaptığı açıklamada, “Bize bazı NATO üyesi ve Körfez ülkelerinin dolaylı müdahaleden doğrudan askeri müdahaleye geçmek için Libya benzeri senaryo üzerinde çalıştıklarına dair bilgi geliyor” dedi.
 
"Ana vurucu güçler de Fransa, İngiltere ve İtalya'dan değil, muhtemelen komşu ülke Türkiye'den sağlanacak" diyen Patruşev, Washington ve Ankara'nın uçuşa yasak bölge oluşturulması için çalışmalara başlamış olabileceğini iddia etti.
 
Patruşev ayrıca, Batı'nın Suriye'ye muhalefete baskı yaptığı için değil, İran ile ittifakı sona erdirmediğini için baskı yaptığını söyledi.
 
Sovyetler Birliği döneminden beri Şam ile geleneksel dostluk ilişkilerine sahip olan Moskova, Libya'daki senaryonun Suriye'de de tekrarlanmasına karşı çıkıyor.

Balbay: Bizi terörün parçası haline getirmeyin

Balbay: Bizi terörün parçası haline getirmeyin

Ergenekon davasında tutuklu yargılanan CHP İzmir Milletvekili ve gazeteci Mustafa Balbay, cezaevlerinde 96 gazetecinin tutuklu olduğunu belirterek, ''Bizi terörün bir parçası haline getirmemenizi rica ediyorum'' dedi.

AA

İSTANBUL - İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada ifade veren tutuksuz sanıklardan emekli Tuğamiral İlker Güven, savcılık ve emniyetteki ifadelerini aynen tekrar ettiğini söyledi.
Güven, savcılık ifadelerinin okunması sırasında yöneltilen bir soru üzerine, 1994-1998 yılları arasında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası üyesi olduğunu bildirdi.
Savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen Güven'e, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ve Mason Locasına üye olduğu bilgisini verdiğini hatırlatarak, ''ADD'de önemli bir görevdesiniz. Bu iki dernek yapısı birbiriyle örtüşüyor mu?'' diye sordu.
Güven de ''Mason locaları farklı algılanıyor. Siyonist oluşumlar değildir. ADD ile tabii ki çok farklı ilkeleri vardır. Buluştukları nokta ise sevgidir. Aralarındaki benzerlik Kanarya Severler ile Fenerbahçeliler Derneği kadardır'' yanıtını verdi.
Savcı Pekgüzel'in 8 Nisan 2008 tarihinde İslam Akar ile aralarında geçen, eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Mehmet Şener Eruygur hakkındaki görüşmeyi sorması üzerine Güven, ''İslam Akar bir astrologdur. O dönemde 'Ergenekon'dan gözaltına alınacağı falan söyleniyordu. Şener Eruygur'un yıldız haritasına bakmasını istemiştim'' dedi.
'BİZİ TERÖRÜN PARÇASI HALİNE GETİRMEYİN'
Sanık İlker Güven'in çapraz sorgusu sırasında söz alan tutuklu sanıklardan CHP Milletvekili gazeteci Mustafa Balbay, isminin hiç geçmemesine rağmen Pekgüzel'in ''Genç subaylar rahatsız'' başlıklı yazısını sormasıyla adının tekrar ortaya atıldığını söyledi.
Söz konusu yazısında Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasındaki görüşmeyi yazdığını vurgulayan Balbay, şunları kaydetti:
''Geçen hafta 4 gazeteci Genelkurmay Başkanı ile görüştü ve Genelkurmay Başkanı’nın açıklamasını ayrı ayrı yazdı. Geçen hafta MİT Müsteşarı basın mensuplarını kabul etti. Hassas bir dönemden geçiyoruz. İçeride 96 gazeteci tutuklu. Bizi terörün bir parçası haline getirmemenizi rica ediyorum. Gazeteciler her gazetecilik faaliyeti sonucunda yargılanıyor.''
Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese'nin araya girerek, ''Burada gazetecilik ve gazeteciler yargılanmıyor. İddianamedeki isnatlar belli'' demesi üzerine Balbay, ''Savcılık da Balbay şu faaliyetin içinde desin ona göre soru sorsun'' şeklinde cevap verdi.
GÜVEN: MASONLUK ÇETE YA DA TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL
Duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan İbrahim Özcan, Güven'e Atatürk'ün masonlar hakkındaki söylem ve yazılarını ve mason derneklerinin kapatılma gerekçelerini bilip bilmediğinin sorulmasını istedi. Bunun üzerine söz alan Güven'in avukatı, itiraz etti.
Başkan Özese'nin bunun bir yorum sorusu olduğunu ve Güven'in cevap vermeyebileceğini söylemesi üzerine söz alan Güven, ''Masonluk çete ya da terör örgütü değil. İçişlerinde kayıtlı olan legal bir dernektir'' yanıtını verdi.
Güven'in çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından tutuksuz sanıklardan Barbaros Hayrettin Altıntaş'ın savunmasına geçildi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Altıntaş'ın savunmasının tamamlanmasının ardından emniyet ve savcılıktaki ifadelerin okunmasına ara vererek, duruşmayı yarın devam edilmek üzere erteledi.

Türkiye raporu tartışmaya açıldı

Türkiye raporu tartışmaya açıldı

Avrupa Parlamentosu'nun Hollandalı Hristiyan Demokrat Grubu Üyesi Ria Oomen-Ruijten'in hazırladığı taslak Türkiye raporu bugün AP Dış İlişkiler Komisyonu'nda görüşüldü.

AA

Bir çok parlamenterin görüş belirttiği rapora, 400 kadar değişiklik önergesinin sunulması bekleniyor.
Konuşmacıların bir kısmının, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin fezlekeden duydukları rahatsızlığı dile getirdiği toplantıda, yargı reformu ve sivil bir anayasaya duyulan ihtiyacın da altı çizildi.
'PKK TERÖR ÖRGÜTÜ' VURGUSU 
AP'nin Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, Komisyon'da eleştiri ve görüşlere cevap verirken, PKK'nın terör örgütü olduğunu vurguladı ve "Bu sorun sadece Türkiye'yi ilgilendirmiyor. Aynı zamanda Avrupa'yı da yakından ilgilendiriyor. Çünkü PKK, para kaynağını AB ülkelerinden temin ediyor. İnsan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı bu amaca yönelik yapılıyor. AB terörle mücadelede Türkiye'yi yalnız bırakamaz" dedi.
Raporda, Kürt sorununa siyasi çözüm isteniyor ve BDP dahil tüm siyasi partilerin terör örgütleriyle aralarına mesafe koymaları gerektiği vurgusu yapılıyor.
'DÜŞÜNCE VE İFADE CEZALANDIRILIYOR' 
AP Raportörü, KCK kapsamındaki tutuklamalardan edişe duyduğunu ifade ederek, "Türkiye'de düşünce ve ifadenin cezalandırıldığını" öne sürdü.
'TÜRKİYE'YE GIPTA EDİLİYOR AMA...' 
AB Komisyonu'nun pozitif ajanda konusuna da değinen Oomen-Ruijten, "Türkiye ile 2004 yılında yapılan bir mutabakatımız var. Yıllık Türkiye raporlarıyla Kopenhag kriterlerine ne kadar uyulduğunun resmini çekmeye çalışıyoruz. Arap Baharı'nı yaşayan birçok ülke Türkiye'deki demokratikleşmeye gıpta ile bakıyor. Fakat Avrupalı bir gözle baktığımızda Türkiye'de demokratikleşme sürecinde atılacak adımların olduğunu görüyoruz. Türkiye ve AB'nin birlikte çalışmaya ihtiyacı var" şeklinde konuştu.
LİBERALLER FRANSA'YI ELEŞTİRDİ 
Avrupa Parlamentosu üyesi ve Avrupalı Liberallerin Başkanı Graham Watson ise, Türkiye'ye 50 yıl önce söz verildiğine dikkati çekerek, Türkiye'deki eksen kayması iddialarına katılmadığını fakat öyle olsa bile bunun çok şaşılacak bir şey olmadığını söyledi. Türkiye'ye üyelik sürecinde destek olunması gerektiğini vurgulayan Watson, Fransa'nın soykırımı inkâr edenleri cezalandırma yaklaşımının "olumlu bir sinyal olmadığı" eleştirisinde bulundu.
'ANAYASA ÇALIŞMALARINA HIZ VERİLMELİ' 
AP'nin kadın hakları konusunda Türkiye raportörü Emine Bozkurt da, Türkiye'nin taslak ilerleme raporunu dengeli bulduğunu kaydederek anayasa çalışmalarına hız verilmesi gerektiğini ve tutukluluk sürelerini kısıtlayıcı düzenlemenin haftaya ele alınacak olmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti.
ÖĞRENCİLERE VİZE KOLAYLIĞI 
AB ile Türkiye arasındaki vize sorununa dikkat çekilen raporda, işadamları, öğrenciler,akademisyenler, sivil toplum örgütü temsilcilerine vize kolaylığı isteniyor,
Kıbrıs sorunu konusunda Türkiye'nin Ankara Protokolünü uygulaması çağrısında bulunulan raporda, Kıbrıs'ta Türk ve Rum tarafı arasında kurulan Kayıp Şahıslar Komitesine Türk tarafının destek vermesi isteniyor.
Doğrudan Ticaret Tüzüğü karşılığında Maraş'ın iade edilmesi, Türk ordusunun adadan çekilmesinin istendiği raporda ayrıca, Türkiye'nin AB Rum Dönem Başkanlığını "tanımaması" da eleştiriliyor.

'Tam Gün'den dönüş yok

'Tam Gün'den dönüş yok

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Tam Gün Yasası'nda esneme olduğu yönündeki tartışmalara son noktayı koydu. Bu konuda geri adım atmayacaklarını yineleyen Akdağ, uygulamadaki bazı esnekliklerin yasal olduğunu söyledi.

ntvmsnbc ve Ajanslar

ANKARA - Bakan Recep Akdağ, Tam Gün uygulamalarının Türkiye'de yerleştiğini belirterek, muayenehanesi ya da özelle ilişkisi olan öğretim üyelerinin acil durumlarda ya da konsültasyon ihtiyacında hastalara müdahale edebileceğini bildirdi. Akdağ, ancak bu hizmetin çok geniş bir uygulama olarak düşünülmemesi gerektiğini vurguladı.
Geçen yıl tam gün ile ilgili tartışmaların devam ettiğini, ama bu konuda ciddi bir paradigma değişikliği yaşandığını ifade eden Akdağ, bu uygulamanın fiilen hayatta olduğuna dikkati çekti.
Ülkedeki 120 bine dolayındaki doktorun 90 bine yakınının kamuda görev yaptığını, bunlardan da bin kadarının tam gün çalışmadığını anlatan Akdağ, ''Bunların hepsi üniversitede. Sağlık Bakanlığı hastanelerinde tam gün uygulaması artık tamamen yürürlüğe girmiş durumda. 32 binin üzerindeki uzman arkadaşımızın hiçbirinin dışarıda bir özel hastaneyle ya da muayenehaneyle ilişkisi yok'' diye konuştu.
Vatandaşların bu uygulamanın yanında olduğunu vurgulayan Akdağ, tartışmanın üniversite tarafında devam eden küçük bir ayağı olduğunu, ancak bunun da 2012'de çözüleceğini bildirdi.
Akdağ, ''Bir sosyal devlette vatandaşın desteğini alan bir uygulamaya kim karşı çıkarsa çıksın bu karşı çıkanların benim demokrasi anlayışıma göre, güçleri, vatandaşın lehine olan uygulamaları değiştirmeye ya da baltalamaya yetmez'' diye konuştu. 
Vatandaşın sağlığını ticari meta, ticaret unsuru olarak değerlendirilebilecek uygulamalara izin vermelerinin beklenmemesi gerektiğini belirten Akdağ, hükümetin bu konudaki kararlılığını dile getirdi.

‘Öcalan PKK'yı teslim etmediği için tecritte’

‘Öcalan PKK'yı teslim etmediği için tecritte’

DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, düzenlediği basın toplantısında Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüştürülmemesi konusunda çarpıcı bir iddiada bulundu. Tuğluk'a göre, devlet Öcalan'dan örgütü teslim etmesini istedi, bu gerçekleşmeyince de Öcalan'ın kimseyle görüştürülmemesi kararı alındı.

ntvmsnbc

Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Abdullah Öcalan’ın altı aydan beri yakınları ve avukatlarıyla görüştürülmemesini “tehlikeli” olarak değerlendirdi. Diyarbakır’da düzenlediği basın toplantısında süreci değerlendiren Tuğluk, “Türkiye içinde bulunduğumuz dönemde kaotik bir süreci yaşıyor” dedi. Kürt meselesinde sorunun çözümünün çatışma zemininde arandığını ileri süren Tuğluk, “Devlet güvenlik stratejisiyle, bu meseleyi çatışmayla,tutuklamayla, tecritle çözebileceğine inanıyor.Fakat şu çok net;  öyle veya böyle bu mesele çözüme kavuşacaktır. Kürt meselesi kendi çözümünü dayatan bir sorun haline gelmiştir” dedi.
Öcalan’la yapılan görüşmelerin neden tıkandığına da yanıt veren Tuğluk, çarpıcı bir iddia ortaya attı. Tuğluk, şöyle dedi:
“Öcalan’la birçok görüşme gerçekleşti. Bu görüşmelerde aslında bir sonuca da gelindi. Fakat ne oldu da bu görüşmeler kesildi. Çünkü devlet çözüme hazır değildi. Devlet Kürt halkının haklarını tanımaya hazır değildi. Ve bir gerekçe yaratılarak bu sorun o diyalog zemininde çıkarıldı ve bir savaş, çatışma zeminine getirildi. Şimdi Öcalan'la hesaplaşmanın nedeni şu:  Sayın Öcalan'a ‘örgütü bize teslim et’ dendi. ‘Bunu yaparsan bizde bir şeyler yaparız’ dediler. Yine Öcalan'ın barışçıl zemine geçilmesi için ortaya koyduğu demokratik meşru talepler devlet tarafından kabul görmedi. Çünkü devlet buna hazır değildi. Sonuç itibarıyla İmralı’dan istediklerini alamayınca 'Sen mi bizim dediğimizi yapmazsın, sen mi bizim dediğimiz noktaya gelmezsin’ denerek, ‘O zaman biz de seninle hesaplaşacağız’ dendi. Ve bu süreç başlatıldı. Yani ortada bir hukuk, bir demokratik anlayış, bir çözüm iradesi yok. Ortada Kürtlerle Öcalan şahsında hesaplaşma, yok etme, susturma, hizaya getirme, güçten düşürme operasyonu var.”
Tuğluk, Öcalan’ın bu meselede belirleyici olduğunu, onun kabul etmediği bir çözümün gerçekleşemeyeceğini savundu. Tuğluk, “Sayın Öcalan bu sorunda diyebilirim ki en önemli aktörlerden birisidir. Bu sorunun barışçıl ve demokratik çözümü noktasında diyebilirim ki çözüm üreten, barışçıl siyaset üreten tek kişidir. Bu sorun milyonlarca insanın ‘benim irademdir’ dediği Öcalan muhatap alınmadan çözümlenemez. Yine ifade etmek isterim ki;  Öcalan bu meselede en rasyonel önerileri getiren kişidir. Bunu devletin kendisi de çok iyi biliyor. Bildiği içindir ki İmralı’ya gitti, görüşme süreçlerini başlattı” dedi.
‘DEVLET AKLI DEVREYE GİRMELİ’
Öcalan’a altı aydan beri uygulananların barışa, çözüme, kardeşliğe darbe olduğunu belirten Tuğluk, “Bu son derece tehlikeli bir durumdur. Biz bu tehlikeyi görüyoruz. Hiç birimiz üç ay sonra neler yaşanacağını kestiremiyoruz. Tecrit halklar arasında gelişen duygusal kopuşun daha da büyümesine, duygusal ayrışmanın daha da büyümesine yol açacak kadar tehlikelidir. Devlet acilen bir politika geliştirmek zorundadır. Bize göre acilen yapması gereken Öcalan’la derhal, hemen bir diyalog sürecini başlatmasıdır. Ve bir şekilde olgunluk kazanmış, toplum tarafından kabul görmüş ve tarafların bir biçimde birbirini tanımasında, anlamasına, ortaklaşmasına yol açmış o görüşme sürecinin kaldığı yerden tekrar başlaması gerekir. Protokollerin kaldığı yerden tekrar hayata geçirilmesi gerekir”diye konuştu.
Tuğluk, daha sonra şöyle devam etti:
“Biz bir kez daha devlet aklının devreye girmesi çağrısında bulunuyoruz. Gidişatı, geleceğimizi bu anlamda hiç de iyi görmüyoruz. Öcalan barış konusunda ve Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü konusunda bir otoritedir. Onun halk üzerindeki etkisi tartışmasızdır. Bu gerçek artık kabul edilmelidir. Bu sorunda barışçıl çözüm konusunda tek muhataptır. Çözüm açısından da bir fırsattır. Bu yapılmazsa, Kürtlerin mücadelesi, haklı, meşru direnişi devam edecektir. Ama nasıl devam edeceği belli değildir. Bu mesele demokratik ve barışçıl mücadelenin dışında, çatışma zemininde devam ederse gerçekten hepimizin kayıpları, çok büyük olacaktır. En büyük kaybı da AKP iktidarı verecektir.”

En Çok Okunan Haberler

Google Arama