6 Nisan 2012 Cuma

Kansere ''kök''ten aşı

Kansere ''kök''ten aşı

Kanser kök hücrelerinin aşıyla yok edilebileceğini belirten Hematoloji Uzmanı Prof. Osman İlhan, bunun için bir çalışma grubu oluşturulmasını önerdi.

ntvmsnbc ve Ajanslar

ANKARA - Kanser hastalığının görülme oranının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de arttığını, bunda nüfusun yaşlanmasının da etkisi olduğunu bildiren Sağlık Bakanlığı Kök Hücre ve Kemik İliği Nakli Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlhan, sık sık genç bir nüfusa sahip olduğu dile getirilen Türkiye'de 2023 yılında 15 milyondan fazla 65 yaş üstü kişi bulunacağını söyledi.
İlhan, ''Yaşla arttığı bilinen özelikle kan kanserlerinin görülme oranı 65 yaşın altındakilerde 100 binde 1-2 iken, 65 yaş üstündekilerde 10, hatta bazı lenfomalarda 100'ün üzerindedir. Ayrıca gençlere yönelik tedaviler, yaşlı hastalarda yarardan ziyade, direnç ve yan etki nedeniyle ölümlere bile neden olabiliyor. Bu nedenle dernek olarak lösemi, lenfoma, myoloma gibi kan kanserlerinde hastaya yönelik kişiselleştirilmiş tedavi uygulanması gerekiyor'' dedi.
Şubat ayında Pamukkale Üniversitesi ile yaptıkları kanser kök hücresi toplantısında hastalığın tedavisindeki başarısızlığın nedenlerinin ele alındığını hatırlatan Prof. Dr. İlhan, ''Akciğer, kolon ve pankreas kanserinde kemoterapi ve radyoterapinin her zaman başarılı olmadığı, bunun nedeninin de kanser kök hücresinin yok edilememesi olduğu ortaya konuldu'' diye konuştu.
KANSER AŞISI ÇARE OLABİLİRKanserin tamamen ortadan kaldırılamamasının, kanser kök hücresinin yok edilememesine bağlı olduğunu anlatan Prof. Dr. İlhan, şu bilgileri aktardı: ''Uygulanan tedaviye rağmen yok edilemeyen kanser kök hücreleri hastalığın nüksetmesine neden oluyor. Bunu tıpkı bir futbol sahasındaki çimlerin biçilmesine benzetebiliriz. Biçilen çimler nasıl kökleri kaldığı için tekrar çıkıyorsa, kanser tedavisinde de kanser kök hücreleri yok edilemediği için hastalık tekrarlıyor. Bunun için hastanın kendi kanından alınan kök hücreden elde edilen savunma hücreleri kanser aşısında kullanılabilir.”
Kanser aşısı için öncelikle hastadaki kanser kök hücresinin tespit edilerek özel şartlarda dondurulması gerektiğini belirten İlhan, sonraki süreçle ilgili de şunları anlattı:
FDA'DAN RUHSATLI KANSER AŞILARI VAR
''Radyoterapi ve kemoterapiyle hastalığın kontrol altına alınmasının ardından hastanın kendi kanından kök hücre toplanır. Bunlardan da bağışıklık sisteminin hücreleri olan lenfositler toplanır, daha önce dondurulan kanser kök hücresiyle muamele edilir. Böylece kanseri tanıyan ve bununla mücadele edebilecek hücreler oluşturulur. Bu hücreler tekrar hastaya verilince hastanın vücudunda kalan kanser hücreleriyle savaşarak yok etme yeteneğine sahiptir. Bugün için FDA prostat ve malign melanom kanserine karşı aşıya ruhsat vermiş durumda.''
Türkiye'de kanser aşısı için bir alt yapı bulunduğunu ifade eden İlhan, ''Kanser kök hücreleri aşıyla yok edilebilir. Bunun için Türkiye'de bir çalışma grubu oluşturulabilir. Teknik ve bilimsel alt yapımız var. Uluslararası standartlarda olduğu GMP belgesiyle onaylanan 3 kök hücre merkezimiz var. Ancak kanser aşıları bir araştırma safhasında olduğu için sosyal devlet anlayışıyla hastanın cebinden para çıkmaması için 100 hasta üzerinde deneme yapılması ve bunun devlet tarafından karşılanması yerinde olur'' ifadesini kullandı.
İlhan, kanser aşısının kemoterapi ve radyoterapiye göre hem daha ucuz olduğunu hem de yan etkisinin bulunmadığını söyledi.

TÜSİAD: Teşvik paketi çok olumlu bir adım

TÜSİAD: Teşvik paketi çok olumlu bir adım

TÜSİAD, yeni teşvik sisteminin ölçek ekonomisi ve kümelenmeyi teşvik etmesi bakımından çok olumlu bir adım olduğunu belirtti.

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner
  İLGİLİ HABER
ntvmsnbc

İSTANBUL - TÜSİAD, yeni teşvik sisteminin mikro reform sürecinin devamı ve yeni bir reform sürecinin başlangıcı niteliğinde olduğunu belirterek; ölçek ekonomisi ve kümelenmeyi teşvik etmesi bakımından çok olumlu bir adım olduğu değerlendirmesinde bulundu.
TÜSİAD'dan yapılan açıklamada, yeni teşvik sisteminin ekonominin sürdürülebilir büyüme patikasına girmesinin önündeki yapısal sorunları gidermeye yönelik stratejik bir yaklaşım getirdiği belirtilerek, "Başta altyapı sektörleri olmak üzere, tüm sektörlerde üretkenliğin artırılmasını, girişimciliği, ölçek ekonomilerini, Ar-Ge ve yenilikçiliği ve bölgesel kalkınmayı içeren yeni teşvik sisteminin bu ihtiyacı büyük ölçüde karşılayacak bir yapı arz ettiğine inanıyoruz" denildi.
Yeni teşvik sisteminin özellikle dört açıdan olumlu bulunduğu belirtilen açıklamada,bunlar; küçükten ortaya ve ortadan büyük ölçeğe geçiş başta olmak üzere ölçek ekonomisi ve kümelenmeyi teşvik etmesi, bölgesel kalkınma ve gelişme açısından daha ayrımlı ve esnek bir yapıya dayalı olması, bölge ve il sınıflamasının dinamik ve objektif değerlendirmelere daha yatkın bir sistem üzerine inşa edilmiş olması ve Ar-Ge, yenilikçilik ve teknolojik gelişimi ile dönüşümü teşvik etmesi olarak sıralandı.

Fuller: Türkiye'nin daha çok sola ihtiyacı var

Fuller: Türkiye'nin daha çok sola ihtiyacı var

Eski CIA Türkiye şefi Graham Fuller, Türkiye'nin kesinlikle daha fazla İslami olmaması gerektiğini belirterek "Türkiye'nin daha çok sola ihtiyacı var" dedi.

ntvmsnbc

ABD'nin bir dönem CIA Başkan Yardımcılığı’nı yürüten, Türkiye’de ise 1980 sonrası CIA İstasyon Şefi olarak görev yapan Graham Fuller, Türkiye üzerine çok tartışılacak analizler yaptı. Halen Kanada’da Vancouver’da Simon Fraser Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Fuller, Kuzey Irak’ta kurulacak muhtemel bir bağımsız Kürt devletinin Türkiye’ye entegre olacağını söyledi. Fuller, “Bu entegrasyonun başkenti ise Diyarbakır olur” dedi.
Türkiye sol hareketinin bir dönem hedefinde yer alan ve sol ideolojiye karşı sert tutumuyla bilinen Fuller, bu konuda da ilginç bir tespit yaptı: “Türkiye’nin kesinlikle daha İslami olmasını önermiyorum. Benim kişisel hissiyatım Türkiye’de daha çok sol hareket görmek isterdim. Çünkü bence en büyük ihtiyaç bu.”
Radikal gazetesine konuşan Fuller’in Kürt hareketinden sola, İslami hareketlerden AK Parti’ye son dönemdeki gelişmelere dair değerlendirmeleri:
Ben Türkiye’deki Kürtlerin Türkiye’den ayrılmak istediklerini düşünmüyorum. Türkiye’deki hayat çok iyi. Türkiye, şimdi dünyada yükselen en önemli ülkelerden biri. Kürtler neden bundan ayrılıp mesela Irak’a ya da Suriye’ye katılmak istesinler ki. Ekonomik kalkınma, Kürt kimliğinin tanınması, Kürt kültürünün ifadesi ve bir ölçüde bölge politikalarını belirleme kabiliyeti soruna çözümü sağlayacaktır. Detayların elbette çalışılması lazım.
Kuzey Irak’taki Kürtlerin durumu ise farklı. Elbette şu anda Bağdat hükümetine güvenmiyorlar. Ancak Kürtler bir bağımsızlık ilan ettiklerinde onları hangi ülke tanıyacak? O zaman bu türden bir hükümet (Kuzey Irak Kürt Yönetimi), Türkiye’ye katılmak isteyecektir. Bu durumda Türkiye çok çekici bir hale geliyor. Kürdistan’ın Türkiye ile işbirliğine hem politik hem ekonomik açıdan ihtiyacı var. Türkiye ve bölgenin entegre olmuş halinde ise Diyarbakır başkent olur.
Ben bütün hayatımı, dünya genelindeki Müslüman dünyasında Müslüman hareketlerini çalışmaya harcadım. Türkiye, Müslüman Kardeşler ve Arap dünyasından bahsettiğimde de bunu geniş bir perspektifte görüyorum. Türkiye’nin bu alandaki başarısından bahsettiğimde ise Türkiye’nin kesinlikle daha İslami olmasını, Türkiye’de daha çok İslamcı parti olmasını, İslam’ı politikaya daha çok katmasını önermiyorum. Müslüman ve İslami hareketler tüm İslam dünyasında çok güçlü. Toplumlara ciddi problemler oluşturuyorlar. Türkiye bu hareketleri politik sisteme entegre ederek bu sorunu başarıyla çözdü. Yeni seçimler gelir, nihayetinde AK Parti kaybeder, sonra tekrar normal bir parti çıkar. Bu en önemli başarı. Benim kişisel hissiyatım ise Türkiye’de daha çok sol hareket görmek isterdim. Çünkü bence en büyük ihtiyaç bu.
Gülen Cemaati ve AK Parti arasında bazı farklılıklar doğması şaşırtıcı değil. Ben Gülen Cemaati ve AK Parti’nin kendi içlerinde de tek ses olduğundan şüpheliyim. Türkiye’nin çok hızlı değiştiği, askeri etkinin dramatik bir şekilde zayıfladığı bir zamanda karışık iç problemlerle karşılaşılınca elbette birçok yeni açılım ortaya çıkıyor.
AK PARTİ ABD’YE KARŞI AÇIKSÖZLÜ
Şimdi AK Parti ve cemaatin üyeleri arasında başka alanlarda da anlaşmazlıklar göreceğimizi tahmin ediyorum. Kürt sorununun taktik olarak ele alınma şeklinden yargı açılımlarına, polis meselesine kadar. Ancak Gülen hareketi bir politik partiye dönüşmediği sürece bu görüşler bireylerden gelecek. Hükümet içindeki cemaat üyelerinden. Cemaatin kendisinden değil.
AK Parti, bazı politik konularda Washington ile anlaşmazlıkları ifade etmede daha cesur ve açıksözlü oldu. Türkiye bu açıdan bağımsız bir çizgide hareket etme eğiliminde. Ben de Türkiye’nin çıkarları açısından bunu sonuna kadar destekliyorum. Ama Gülen hareketi bu konuda çok daha dikkatli. Washington’ı harekete karşı düşman etmek istemiyorlar. Batı karşıtı görünmek istemiyorlar. Zaten Batı karşıtı da değiller ama öyle görünmek dahi istemiyorlar. Ayrıca İsrail karşıtı görünmekten de kaçınıyorlar. Fethullah Gülen de Mavi Marmara Olayı’nı eleştirmişti. Ben bu konuda onunla aynı fikirde değilim ama açıklaması o yöndeydi.
İster AK Parti olsun, ister CHP, ister Gülen hareketi, devletin tek bir grup tarafından kontrol edilmesi arzulanan bir durum olmaz elbette. Birçok farklı sesi temsil eden bir denge olmalı. Cemaat üyeleri de niye hükümetin parçası olmasın ki! Niye ordu, istihbarat, polis, ekonomi, neyse buralarda hükümetin kollarının bir parçası olmasın? Ben bunda bir problem görmüyorum. Onların da fikri var. AK Parti’nin de fikri var. CHP’nin de fikri var. MHP’nin de fikri var. Bunların hepsi hükümet içinde bir etki arayışında olacaktır.
Ben Gülen hareketi ve Müslüman Kardeşler arasında bir benzerlik olduğunu düşünmüyorum. Gülen hareketi, Sufi geleneğine uzanan Bediüzzaman’dan geliyor. Müslüman Kardeşler ise başlangıçta biraz radikal olan çok daha politik bir gelenekten geliyor. Gülen hareketi toplumu değiştirmekle ilgileniyor. Müslüman Kardeşler ise yasal düzeni değiştirmekle ilgileniyor.
AK Parti elbette öncesinde daha İslami bir gelenekten çıkıyor. Refah, Milli Görüş... Sanırım bu önceki hareketler de Müslüman Kardeşler’e daha çok benziyor. AK Parti’nin kendisi de yeni bir liderlikle dikkate değer şekilde evrildi. Ve popüler bir parti haline gelebilmek için halka yaklaşma ve spektrumunu genişletmede yeni bir formül buldu. İyi haber, Müslüman Kardeşler İslami düşünceyi politik sisteme olumlu sonuçlarla entegre eden Müslüman bir ülke olma konusunda Türkiye’yi son derece başarılı bir vaka olarak görüyor. Sadece dini alanda değil, ekonomik olarak ve diğer reform alanlarında da. Bu açıdan AK Parti gerçekten Müslüman Kardeşler ile ilişkili olmasa da, Müslüman Kardeşler, AK Parti hareketindeki birçok şeyi kendisi için başarması gereken unsurlar olarak görüyor.
TÜM GRUPLAR SİSTEME ENTEGRE OLUYOR
ABD dahil dünyadaki birçok ülkenin geleceği konusunda iyimser değilken ben Türkiye’nin geleceği için çok iyimserim. Gülen hareketi, Kürt hareketi... Türkiye’deki tüm hareketlerin sistemle entegrasyonu, Türkiye’nin gelecekteki istikrarı için esastır. İyimser olmamın sebebi de, bu entegrasyonun her geçen gün daha fazla gerçekleştiğini görmem. Bugün Türkiye’nin hiçbir yerinde geçmişe ve diğer ülkelere kıyasla radikal hareketlere rastlamıyorum.

Erdoğan: 5 çocuk bile olur

Erdoğan: 5 çocuk bile olur

Başbakan Erdoğan, en az üç çocuk hedefinde çıtayı yükseltti. Erdoğan, “Şartlar çok kolaylaştı. 5 çocuk bile olur” diye konuştu.



ntvmsnbc ve Ajanslar

İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi'nde konuşma yaptı.
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “4+4+4” düzenlemesi için ortaya attığı 20 milyar dolarlık ihale yolsuzluğu iddiasına yanıt verdi.
Erdoğan, “Ana muhalefet lideri, ‘4+4+4’ ile ilgili olarak 20 milyar dolarlık meseleden bahsediyor. TL ise avantajdayız. Böyle bir şeyi ikide bir söyleyip duruyor. İddia eden, iddiasını ispatla mükelleftir. Senin böyle bir iddian varsa, ispatlayacaksın. Elinde hangi belge varsa dilekçeni ver, yargılasınlar. Meydanlarda konuşmakla bir yere varılmaz” dedi.
Eşinin 4 çocuk büyüttüğünü belirten Erdoğan, “Şimdikiler '1-2 tane yeter' diyor. En az üç tane yap, şartlar çok kolaylaştı. Çamaşır makineleri var. 5 çocuk bile olur" diye konuştu.

Davutoğlu: BM'den devreye girmesini isteriz

Davutoğlu: BM'den devreye girmesini isteriz

Suriye’den kaçarak Türkiye’ye sığınanların sayısının son günlerde arttığına dikkat çeken Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Sığınmacı akını artarsa BM’den devreye girmesini isteyeceğiz” dedi.

ntvmsnbc ve Ajanslar

ANKARA - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’deki son gelişmelerle ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Son günlerde Suriye’den gelen sığınmacı sayısındaki artışa dikkat çeken Davutoğlu, “Suriye’de operasyonların arttığı bilgisi var. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’la yaptığım görüşmede sivil halkın sınırımızda gittikçe arttığını söyledim. Kofi Anan’a verilen sözden sonra gelen Suriyeli sayısı iki kat arttı” dedi.
Sığınmacı akınının artması durumunda BM’den devreye girmesini isteyeceklerini belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:

“Uluslararası toplumun gerçeği görmesi lazım. Mültecilerle ilgili net tutum alınmalıdır. Gelişmeler bizi tedirgin etmektedir. Verilen sözler tutulmalıdır. Operasyonlar derhal durmalı, askerler çekilmelidir. Net tutum takılmalı, çatışmaları durduracak net adımlar atılmalıdır.”
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriyelilerin yanında yer almaya devam edeceklerini belirterek, “Türkiye bütün mazlumların vatanıdır. Sığınmacılar aç-açıkta kalmadı. Suriye halkının yanında yer almaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Davutoğlu, BM Genel Sekreteri'nin Türkiye'nin Suriyeli sığınmacılar için yaptığı çalışmalar nedeniyle teşekkür ettiğini de sözlerine ekledi.
BM'YE ACİL TELEFONBu arada, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, acil koduyla gece 02.00'de BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'u telefonla aradı.
Davutoğlu, BM Genel Sekreteri Ban'a son 24 saatte Reyhanlı üzerinden 2 bin 500 Suriyeli mültecinin Türkiye'ye geldiğini söyledi.
Sınırın Suriye tarafında yaşanan gelişmelere ilişkin elindeki bilgileri BM Genel Sekreteri Ban'la paylaşan Davutoğlu, sınıra yakın bölgelerde helikopterlerin de kullanıldığı askeri operasyonlar yapıldığını dile getirdi.
Konunun aciliyetini vurgulayan Davutoğlu, istenmesi durumunda sınırın Türkiye tarafında gelişmeleri görmek için BM yetkililerinin gelebileceğini, buna olanak sağlanabileceğini söyledi.
MÜLTECİLERİ TÜRK ASKERİ KARŞILIYOR 
Türkiye Suriye sınırında yeni bir göç dalgası başladı. Son 24 saat içinde şiddetten kaçan yaklaşık 2 bin 700 Suriyeli mülteci sınırı geçerek Türkiye'ye geldi.
Suriyeli mülteciler, Hatay Reyhanlı Bükülmez Köyü yakınlarında Türk askerleri tarafından karşılanıyor.
Geceyi geçirmeleri için Reyhanlı'daki çadırkentlere yerleştirilen Suriyelilerin havanın aydınlanmasıyla bugün Şanlıurfa Ceylanpınar'daki konteynerkente sevk edilmeleri planlanıyor. Sınırı geçenlerin sayısının ilerleyen saatlerde daha da artacağı tahmin ediliyor.

En Çok Okunan Haberler

Google Arama