21 Şubat 2012 Salı

'Yeni anayasaya destek yok'

'Yeni anayasaya destek yok'

Mayıs ayında yazılmaya başlanacak yeni anayasa taslağına yeterli desteği alamamaktan şikayet eden Cemil Çiçek, "4 partinin de teşvik etmesi lazım" dedi.

ntvmsnbc ve Ajanslar

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, siyasi partilerden anayasa değişikliği konusunda yeterli geri dönüşüm alamadıklarını söyledi.
Çiçek, Türkiye Müteahhitler Birliği ve Vakıf 2000 tarafından düzenlenen ''Yeni Anayasa'' konulu konferansa katıldı.
Türkiye'de bir anayasa sorunu bulunduğunu ve yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunu belirten Çiçek, "4 parti de biz bu işi yapacağız demiş, o halde bu 4 partinin de teşvik etmesi lazım" diye konuştu.
Çiçek şunları söyledi: ''Uzlaşmak gibi bir mecburiyetimiz var. Uzlaşmazsak ne olur. Zaten bu yeni anayasa yapım sürecindeki en önemli dinamik de budur bence. Eğer yeni bir anayasa yapamazsak 30 yıldır şikayet ettiğimiz bu anayasaya bir 30 yıl daha en az hayat hakkı tanımış oluruz. Çünkü bir daha bu tablonun Türkiye için mümkün olup olamayacağı konusunda emin değilim. Bugün Meclis'te yüzde 95 vatandaş temsil ediliyor. Yüzde 80'in üzerinde vatandaş katılarak bugünkü Meclis oluşturulmuş. 4 parti de biz bu işi yapacağız demiş. O halde bu 4 partinin teşvik edilmesi lazım. Bu partilerin fikren desteklenmesi lazım.''
'UZLAŞI ANAYASASI'Sadece uzman görüşlerine dayanarak bir anayasa hazırlamak istemediklerini vurgulayan Çiçek, yeni anayasanın uzlaşı anayasası olması gerektiğine vurgu yaptı.

Çiçek, ''Uzlaşı anayasası olacak, olmalı. Bu anayasanın içinde ben de varım, başkaları da var. Herkes kendine göre bir anayasa yazacaksa bu o kesimin iç tüzüğü olur, o kesimin parti tüzüğü olur'' şeklinde konuştu.
'FAZLA ZAMAN YOK'Bu konuda bu dönem gerekenin yapılmasının şart olduğunu vurgulayan Çiçek, bunun için önlerinde fazla bir zaman olmadığını söyledi.

Çiçek, ''Bu değişiklik bu senenin sonuna belli bir noktaya getirmek gibi mecburiyetimiz var. Hem sorumluluğumuz var, hem hedefimiz var'' dedi.
2013 ve 2014 yıllarında art arda seçimlerin gündeme geleceğini hatırlatan Çiçek, bu dönemde yeni anayasanın gündeme gelmesinin zorluğuna işaret etti.

Dindar gençlik tartışmasına yeni boyut! Dindar gençlik tartışmasına yeni boyut! Dindar gençlik tartışmasına yeni boyut!

Dindar gençlik tartışmasına yeni boyut!


Dindar gençlik tartışmasına yeni boyut!

Belediye Başkanı Ak Partili Hacı Ali Polat, son günlerde çok konuşulan dindar gençlik tartışmasına yeniboyut getirdi.


Bayburt’un düşman işgalinden kurtuluşunun 94’üncü yıldönümü törenlerinde kentin Ermeniler tarafından işgal edilmesi ve Türk milisler tarafından kurtarılmasının canlandırıldığı tiyatro gösterisi yapıldı. 
Belediye Başkanı Ak Partili Hacı Ali Polat, "Bu sahneleri tekrarladığımızda bazıları bunu, ’Nefret müsameresi’ diye niteliyor. Yeni nesile dost ve düşmanı tanıtmak zorundayız. Üstadın dediği gibi, ’Dininin, namusunun, kininin davacısı’ bir gençlik istiyoruz" dedi.
Hükümet Meydanı’ndaki Atatürk Anıtı’na çelenklerin konulmasıyla başlayan törene, Cumhuriyet Caddesi’nde devam edildi. Bayburt Valisi Hasan İpek, AK Parti Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek, Garnizon Komutanı Zeki Karataş, Bayburt Belediye Başkanı Hacı Ali Polat, daire amirleri, öğrenciler veçok sayıda kişinin katıldığı kutlamalarda ilk olarak şehrin Ermeniler tarafından işgale uğrayışı, Türklere yapılan mezalim ve temsili Türk milis kuvvetleri tarafından kurtarılışı canlandırıldı.
 
"YENİ NESİLE DOSTU VE DÜŞMANI TANITMAK ZORUNDAYIZ"
 
Temsili gösteri ardından kürsüye gelen Belediye Başkanı Hacı Ali Polat, "Kahraman ecdadın kahraman torunlarının bayramını tebrik ederim" dedikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Rabbim bu vatan toprakları içerinde bir daha bizlere işgal göstermesin. Bir daha acı ve gözyaşı yaşanmasın. Biraz önce sahnelenen oyun bu topraklar üzerinde 94 yıl önce gerçekleriyle yaşandı. Bunlar temsilen gösteriler. Ama şunu ifade etmek istiyorum; Bu sahneleri tekrarladığımızda bazıları bunu ’Nefret müsameresi’ diye niteliyor. Biz düşmanımızı ve dostumuzu tanımak zorundayız.
 
Yeni nesile dost ve düşmanı tanıtmak zorundayız. Üstadın dediği gibi, ’Dininin, namusunun, kininin davacısı’ bir gençlik istiyoruz. Saygıdeğer başbakanımızın ifade ettiği gibi modern ve çağdaş, sabahakadar labaratuarda çalışan dindar, kültür ve edebiyatına, sanatına ve geçmişine sahip bir gençlik istiyoruz. Onun için biz bunları sahnelemeye devam edeceğiz.
 
Biz kimin peşine gittiğimizin ve neye hizmet ettiğimizin farkındayız. Ama şuna dikkat emek zorundayız. Düşmanımız da var, dostumuz da. Büyük devletlerin büyük idealleri olur. Nasıl büyük Ermenistan hayaliyle bize bu vahşetleri yaşattılarsa, nasıl Batı’nın şark meselesi varsa, bizim de Büyük Türkiye idealimiz olmalı ve olmaya devam edecektir.
 
Usta Başbakan’ın arkasında büyük ideallerin peşinde koşmaya devam edeceğiz."  (DHA)

İran'dan yeni tehdit

İran'dan yeni tehdit


İran'dan yeni tehdit


İranlı komutan Muhammed Hicazi, ulusal çıkarlarına yönelik dış tehditlere karşı gerekirse önleyici saldırı düzenleyebileceklerini söyledi.


İran Genel Kurmay Başkan Yardımcısı Muhammed Hicazi, ülkesinin ulusal çıkarlarının tehlikeye girdiğini düşünürlerse önleyici saldırıda bulunma hakları olduğunu açıkladı.

Hicazi, İran'ın düşmanlarından yönelen tehditlere karşı kendini savunma vizyonunu aktardığı açıklamasında, ülkesinin ulusal çıkarları tehlikeye atılırsa, düşman ülkenin harekete geçmesini beklemeden İran'ın saldırıya geçerek önlem alacağını kaydetti.
İran'ın nükleer programını bir tehdit olarak gören İsrail yönetiminden yetkililer de İran'a karşı bir önleyici saldırının gerekli olabileceğine işaret etmişlerdi.
Yakın zaman içinde İsrail'e önleyici saldırı seçeneğinden uzak durması çağrısında bulunan Amerikalı ve İngiliz yetkililer, İran'a uyguladıkları ambargo politikasının etkisini göstermeye başladığını ve diplomasiye zaman tanınması gerektiğini söylediler.
BBC muhabiri James Reynolds, İran'ın hem askeri hem de siyasi liderlerinin sıklıkla, eğer koşullar gerektrirse ülkenin düşmanlarını yenilgiye uğratacak güçte olduklarını vurgulayan açıklamalar yaptıklarını söylüyor.
ABD ve İsrail başta gelmek üzere Batılı ülkeler İran'ı nükleer silah üretmeye çalışmakla suçluyor.
Nükleer tesislerindeki faaliyetlerinin meşru olduğunu savunan İran, tesislerinin sadece sivil enerji ve tıbbi araştırma amacı taşıdığını söylüyor.
Geçen hafta Amerikan Savunma İstihbarat Dairesi Direktörü General Ronald Burgess, Kongre'ye yaptığı açıklamada, İran'ın saldırıya uğraması durumunda füze saldırısıyla karşılık verebileceğini belirtti.
Fakat General Burgess, İran'ın askeri bir ihtilafı başlatma veya kasten kışkırtma niyetinde görünmediğini de kaydetti.mynet

Kravat zorunluluğu kalkıyor

Kravat zorunluluğu kalkıyor


Kravat zorunluluğu kalkıyor


Milli Eğitim Bakanlığı kılık kıyafet serbestisinin ilk adımını hayata geçirmeye hazırlanıyor.


Türkiye’de okulların geneline yayılması amaçlanan yeni bir uygulamaya göre, öğrencilerin kravat takma zorunluluğu olmayacak. Çalışma, öğretmenlerin görüşü doğrultusunda şekillendirildi. Öğretmenler, kravatın artık bir formaliteye döndüğü, kravatların gevşek bırakılarak daha saygısız bir görüntü oluştuğunu belirttiler.

Star'da yer alan haberde, ayrıca kravatlarla yapılan el şakalarının şiddete dönüştüğü gibi konularda sıkıntılar dile getirildi. Hem öğretmenlerden hem öğrencilerden aynı talep gelince Milli Eğitim Bakanlığı harekete geçti.

Milli Eğitim Bakanlığı önümüzdeki eğitim döneminden itibaren okullarda öğrencilerin mecburi olarak kravat takılmasını öngören şartı kaldırmak için çalışma başlattı. Bakanlık yetkililerinden edinilen bilgiye göre, yasağın güvenlik, görüntü ve sağlık gerekçeleriyle uygulanması gerektiği belirtildi.mynet

Çok tartışılacak Erdoğan imzası!

Çok tartışılacak Erdoğan imzası!


Çok tartışılacak Erdoğan imzası!


Rize'de 'Erdoğan'ın imzası üniversitenin logosu olsun' önerisiçok tartışılacak.


Rize Üniversitesi’nin adının "Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi" olarak değiştirilmesi kararı TBMM’ye onay için gönderilirken, Rize’de bu kez de üniversitenin yeni logosu için arayış başladı. Rize Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Sekreteri Mustafa Çakır, logonun Başbakan Erdoğan’ın imzası olmasını önerdi.
 
Kentte 2006 yılında kurulan Rize Üniversitesi’nin isminin Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi olarak değiştirilmesi için üniversite senatosunun aldığı karar YÖK Genel Kurulu’ndan geçtikten sonra onay için TBMM’ ye gönderildi. Onayın ardından Recep Tayip Erdoğan Üniversitesi adını alacak Rize Üniversitesi’nin kentin yeşil doğası ve çayı ile Karadeniz’den esinlenerek tasarlanan mevcut logosunun da değiştirilmesi kararı alındı. Bu yönde Rize Üniversite’si heyetininBaşbakan Erdoğan’dan da "olur" aldıkları belirtildi.
 
LOGO ERDOĞAN’IN İMZASI OLSUN
 
Rize Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Sekreteri Mustafa Çakır, logo için çeşitli kurumların çalışma yaptığını kendisinin de bu yönde bir çalışma içinde olduğunu söyledi. Çakır, "Logo için çeşitli kesimler farklı önerilerde bulunuyor. Benim önerim de Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası oldu. Bu bir fikirdir. Ben de fikrimi belirttim" diye konuştu.
 
RİZE ÜNİVERSİTESİ
 
Rize Üniversitesi 17 Mart 2006 tarihinde kuruldu. Üniversitede 6’sı aktif olmak üzere 8 fakülte, 3 enstitü, 3 yüksekokul, 5 meslek yüksekokulu ve 600 civarında öğretim elemanıyla birlikte 12 bin öğrenci bulunuyor. Mevcut yapısıyla Rize Üniversitesi Fen ve Sosyal Bilimler ağırlıklı bir üniversite konumunda yer alıyor.
 
DHA

Kışanak: AKP yere çakılmak üzere

Kışanak: AKP yere çakılmak üzere

BDP Eş Başkanı Kışanak, ‘Kendi atanmışlarını savcıların elinden kurtarmak için üç günde yasa çıkaran Hükümet, bu halkın seçilmişlerini zindanda tutarak meşru bir iktidar olduğunu söyleyemez’ dedi.

ntvmsnbc ve Ajanslar

ANKARA - BDP ve Blok milletvekilleri TBMM'de yapılan grup toplantısına açlık grevi önlükleri ile katıldı. Grup toplantısında konuşan BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak, konuşmasının başında Kürtçe, Arapça, Çerkezce, Süryanice, Lazca, Ermenice, Rumca ve Türkçe olarak "Anadil onurdur" dedi.
Kışanak, Abdullah Öcalan'ın Kürt sorununun çözümü için somut önerilerini sunduğunu ancak bunların hükümet tarafından kabul edilmediğini belirterek, "Artık gerçekleri görmelisiniz. Sayın Öcalan'ın önünü açmaktan başka yol yok" dedi.
BDP milletvekilleri olarak iki günden beri açlık grevinde olduklarını anımsatan Kışanak, halkın özgür iradesiyle seçtiği milletvekillerinin cezaevinde bulunduğunu söyledi. Kışanak, ''Halkın iradesini tutsak altına almak istiyorsunuz. Bunu kabul etmediğimiz ve değiştirmek istediğimiz için açlık grevindeyiz'' diye konuştu.
‘MÜZAKERELER YENİDEN BAŞLASIN’Tutuklu milletvekilleri Selma Irmak ve Faysal Sarıyıldız'ın da aralarında bulunduğu yaklaşık 100 siyasi tutuklunun açlık grevinin 7. gününde olduklarını anlatan Kışanak, ''Bunun nasıl bir çığlık olduğunu anlamak gerekiyor. Bu 100 arkadaşımızın dışında birçok cezaevinde de gruplar halinde dönüşümlü açlık grevi yapılıyor. Kürt sorununu çözüm yoluna kavuşturabilmek için açlık grevi yapıyorlar. Bizler de çözüme hizmet eden diyalog ve müzakerelerin yeniden başlamasına çağrı yapan; en önemli güçlü aktör olan Öcalan'ın rolünü oynayabileceği koşullara kavuşması taleplerini sonuna kadar destekliyoruz'' açıklamasında bulundu.
'KÜRT HALKI BEDEL ÖDEMEYE ALIŞTI'AK Parti'nin izlediği politikalarla zaman kazandığını ama irtifa kaybettiğini belirten Kışanak, ''AK Parti artık yere çakılmak üzere'' dedi.
''Bir kaç tane MİT görevlisini kurtararak bu işin içinden çıkılamayacağını'' söyleyen Kışanak, ''Son yapılan düzenlemeyle sorumluğu doğrudan Başbakan omuzlarına almıştır. Bu ülkede Başbakan'ın talimatıyla diyalog ve müzakereleri yürütmek üzere heyet oluşturabilir. Sorumluluk alsınlar, diyalog ve müzakere heyeti oluşturduklarını ilan etsinler. Bu işi ancak böyle temizleyebilirler. Aksi takdirde gelinen nokta Türkiye, AKP açısından çok daha zor, zahmetli, riskli ve tehlikeli. Mazlum, mağdur Kürt halkı bedel ödemeye alıştı. Ödenecek bedellerin en ağırını ödedik zaten'' diye konuştu.
‘SEÇİLMİŞLERİ TUTUKLADILAR‘
Başbakan Erdoğan'ın ''seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz'' sözünü anımsatan Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunu söyleyenlerin, bu ülkede seçilmişlere ne gibi zulümler yaptıklarının farkında olmadan söylediklerini mi düşüneceğiz? Bu ülkede seçilmiş olmak için doğrudan Başbakan tarafından mı seçilmiş olmak gerekiyor, yani atanmış olmak gerekiyor. AKP listesine girmek mi gerekiyor? Cezaevinde seçilmiş 8 milletvekili var. KCK operasyonlarında tutuklanan arkadaşların arasında 31 belediye başkanı var. Seçilmiş belediye başkanlarını tutukladılar. Şimdi onların yerine seçilen başkanvekillerini tutuklamaya başladılar. Hani seçilmişleri atanmışlara kul etmeyecektiniz? Bu savcıları, mahkemeleri, Adalet Bakanlığını, Hükümeti, Terörle Mücadele Kanununu, bu sözlerin neresine koyacağız? Beylik laflarla bu iş yürümüyor. Bir sözü söylerken yüz kere düşüneceksiniz. Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi de başkasına yapmayacaksınız. Kendi atanmışlarını özel yetkili savcıların elinden kurtarmak için üç gün içinde yasa çıkaran Hükümet, bu halkın seçilmişlerini zindanda tutarak meşru bir iktidar olduğunu söyleyemez. Bu durum AKP'nin meşruiyetini kökten tartışılmasına fırsat sunuyor.''
Kışanak, Irak sınırındaki olayla ilgili Heron görüntülerini izleyenlerin, ölenlerin sivil olduğunu anladıklarını vurgulayarak, ''Peki yetkililer bunu bilmiyor mu? Bu yalanı kim yutar'' dedi.
‘YASAKÇI ZİHNİYET İFLAS ETTİ AMA KÜRTÇE DURUYOR’Türkiye'de Türkçe dışındaki tüm dillerin ''asimile edilmek istendiğini'' belirten Kışanak, ''Bugün Türkçe dışında diğer dillerin tamamı ya yok olmaya yüz tutmuş ya da kırılgan kategorisindedir. Bu insanlık onuruna yapılmış bir işkencedir. İnsanların ana dillerini konuşmaları eziyete dönüştürülmüşse, yasaklanmışsa, bu gerçekten de büyük bir demokrasi, insanlık ayıbıdır. Bu işkenceyi yok etmenin zamanı geldi'' görüşünü ifade etti.
Anadil önündeki engelleri kaldıracak güce ve potansiyele sahip olduklarını savunan Kışanak, ''Ana dilleri yasaklayan zihniyet iflas etti ama bugün Kürt halkı da Kürtçe de olduğu yerde duruyor'' diye konuştu.
Tüm ana dillerin; kamusal alan ve eğitim dâhil olmak üzere sınırsız kullanım hakkına sahip olması gerektiğini savunan Kışanak, hiç bir dilin yasayla, baskıyla, zorla yok edilemeyeceği söyledi. Kışanak ''Bugün 113 devlette birden fazla resmi dil var ve bu ülkelerin hiçbiri bölünmemiş. Türkiye'de kamusal alanda farklı dil kullanılırsa Türkiye bölünürmüş. Bu saçmalığa artık kimse inanmıyor'' dedi.

'Başbakan'ın ruh sağlığından endişe ediyorum'

'Başbakan'ın ruh sağlığından endişe ediyorum'

CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Başbakan AK Parti Gençlik Kolları’na konuşma yaptı. İlk defa sayın Başbakan'ın ruh sağlığından endişe etmeye başladım. Konuşmasında mantık, gerçeklik, bilim, sağduyu yok" diye konuştu.



ntvmsnbc

ANKARA - CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti İstanbul Gençlik Kongresi'nde telekonferansla yaptığı konuşmayı da değerlendirdi.
''Bütün samimiyetimle söylüyorum, ilk kez Sayın Başbakan'ın ruh sağılığından endişe duymaya başladım'' görüşünü savunan Kılıçdaroğlu, konuşmayı okuduğunu ve konuşmada, ''mantık, gerçeklik, bilim, sağduyunun'' olmadığını ileri sürdü.
Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff'un, bir iş adamı arkadaşından düşük faizli kredi aldığı ve basını sansüre kalkıştığı için ülkesinde sert bir şekilde eleştirildiğini belirten Kılıçdaroğlu, savcının, Cumhurbaşkanı hakkında soruştura açtığını, Cumhurbaşkanı Wulff'un da bu eleştirilere dayanamayarak görevinden istifa ettiğini söyledi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in, söz konusu istifa ile ilgili açıklamasında, ''Bu, Almanya'nın hukuk devleti özelliğinin bir göstergesidir'' dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
''Yani, 'Hangi makamda olursanız olun, hukuk işiyor' diyor. Recep Tayyip Erdoğan gülmüştür. 'Şunlara bakın ne beceriksiz adamlar. Çıkarırsın özel kanun, savcıyı bertaraf edersin, yetkiyi de Merkel'e verirsin' demiştir ve hayıflanmıştır. Kendi yeteneksizliğini gizlemek için. Almanya ve Türkiye örneğinde, kim hukuk devletinden, kim ahlaktan, kim kul hakkının yenilmemesinden yana?
İhale yolsuzluklarının kaldırılması için Kamu İhale Kurumu var. Görevi, kamu ihalelerinin saydam olmasını, kamuya açık olmasını sağlamak. Son operasyona göre bu kurum da yolsuzlukların merkezi haline gelmiş. Günlerdir belli gazetelerde bu işleniyor. Kimsenin aklına şu soruyu sormak gelmiyor: Bu ülkede Hükümet yok mu? Her konuda yorum yaparlar, neden bu konuda yorum yapmıyorlar? Sayın Başbakan neden konuşmuyor?
Birilerinin oralara atamaları yapıldı, birileri üst görevlere getirildi. AB ilerleme raporlarında, Kamu İhale Kurumunun bu şekilde yapısının değiştirilmesinin doğru olmadığı, yolsuzlukları açık olduğu söylendi. Ama dinleyen oldu mu? Hayır. 'Cebimizi nasıl doldururuz?' Bunların derdi bu. Şeytanın aklına gelmeyecek yolsuzluk modellerini bunlar icat ediyorlar.
Bu operasyonu yapan polislerin, savcıların başına bir şey gelecek mi gelmeyecek mi? Takip edeceğiz. Bu soruşturmanın içinde olanlar Sayın Başbakan ile ekmeği, suyu paylaşan insanlar. Bakalım Başbakan bunlara nasıl sahip çıkacak.''
'SUÇA BULAŞAN ARKADAŞLARINI HARCAMADI'Erzurum'un Tortum ilçesinde görülen ''HES davasının'' sanıklarında Leyla Yalçınkaya'nın yargılanmasına değinen Kılıçdaroğlu, ''17 yaşındaki Leyla, ektiği ceviz ağaçları kurumasın diye mücadele etti. Önce yakınları ile görüşmesi yasaklandı, şimdi 9 yıl hapisle yargılanacak. Burada Leyla'ya sesleniyorum: CHP senin yanındadır, milletvekilleri de oradadır ve senin davana sahip çıkacaklar. CHP'nin varlık nedenlerinden birisi, haksızlığa karşı çıkmaktır. Mazlumun yanında olacağız, zalimin yanında değil. Hakkın, hukukun, adaletin yanında olacağız'' diye konuştu.
Geçen hafta Genel Kuruluda yasalaşan MİT Kanunu'nda değişiklik yapan teklife değinen Kılıçdaroğlu, teklife karşı çıkmalarına rağmen yasalaştığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
''Biz, 'Hukuk devletinde bunlar olmaz. Kişiye özel yasa çıkmaz. Bu, hukuk cinayetidir' dedik. Ama Parlamentoda geldiler oylarını verdiler. Ben, ne olursa olsun, bu ülkede demokrasiden, özgürlükten, hukukun üstünlüğünden yana güçlü bir sağduyulu damarının olduğuna inanıyorum. O daramı beslememiz lazım. AKP milletvekillerinin ellerini kaldırırken vicdanlarını sorgulamalarını da çok isterim. Nasıl böyle bir şeye siz 'Evet' diyorsunuz?
'EMNİYET, MİT VE BAŞBAKAN'A GÜVENMİYOR'
Yıllarını adalete vermiş, yıllarını mahkemelerde, duruşmalarda harcamış pek çok hukukçu 'Yapmayın' dedi ama yaptılar. Sayın Başbakan bu kanun çıktıktan sonra bir açıklama yapıyor, 'Devletin kurumları uyum içinde çalışıyor' diyor. Madem çalışıyor, neden bu yasayı çıkarıyorsun? Savcı görevini yapıyor. Diğeri de gidip ifade verecek, mesele bitecek. Hayır efendim, devletin kurumları uyum içinde çalışmıyor. Nasıl topluma düşman tohumları, kin tohumları ekiyorsan, devletin kurumları arasına da kin tohumları ekiyorsun sen.
Emniyet, MİT ve Başbakan'a güvenmiyor. MİT savcıya ve emniyete güvenmiyor. Başbakan, Emniyete ve savcılığa güvenmiyor. Savcılık hem Başbakan'a hem MİT'e güvenmiyor.
Bir savcı, haksızlığa uğrayan birisinin hakkını arıyorsa sen de 'Bu konuda soruşturma yapma' diyorsan, haksızlığa pirim veriyorsun demektir. AKP'nin yaptığı budur. Postmodern diktatörlükten bunu kastediyoruz. Bir kişi ne söylüyorsa o yasalaşıyor. Bunun adı demokrasi değil diktatörlüktür.
Bu hukuk cinayetini biz sormasak bile tarih soracaktır ve eleştirecektir. Hukuk fakültelerinde ders konusu olacaktır. Bu yanlışın altına imza atanlar, tarih önünde sorumlu olacaklardır.
Başbakan her türlü değeri çiğnemekten çekinmez. Onu bir hedefi var: İktidara nasıl tutunurum, iktidarda kalırım. Milli, manevi değerlerimizi harcadı. Türkiye'nin bütün uluslararası itibarını harcadı. Birlik beraberlik ruhunu, toplumsal barışı, demokratik birikimi harcadı. Türkiye'nin adalet duygusunu, hukuka ve yargıya olan güvenini harcadı. Kimse yargıya güvenmiyor. Ama Sayın Başbakan, suça bulaşan arkadaşlarını harcamadı, gerekirse onlar için yasa çıkardı. Hırsızlığa yolsuzluğa bulaşan dostlarını da harcamadı.''
'SAYIN CUMHURBAŞKANI GUINNES REKORLAR KİTABI'NA GİRMELİ' MİT Kanunu'nda yapılan değişikliği hukuk dışı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, ''Bu hukuk dışı olaya Sayın Cumhurbaşkanı da ortak olmuştur'' dedi.
Hukukun üstünlüğünü söylemenin, adaletin yanında durmak anlamına gelmediğini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
''Bu yasayı imzalayan Sayın Cumhurbaşkanı'nın devlet adamlığına bir şey kattığını sanmıyorum. O yasayı imzalamak, Sayın Cumhurbaşkanı'nın devlet adamlığı kimliğinden çok şey götürmüştür. Sayın Cumhurbaşkanı bu yasayı imzalayarak bir başka rekorun altına imza atmıştır. Hiçbir Cumhurbaşkanı bu kadar kısa sürede bir yasayı imzaladığı görülmemiştir. Demek ki Sayın Cumhurbaşkanı'nın, Parlamentodan gelen bir yasayı bu kadar süratle imzalamasının karşılığı olmalı ve Guinnes Rekorlar Kitabı'na girmeli.
Demek ki bir yasayı onaylamak için o yasayı okumaya da gerek yok. Korkunun ecele faydası yok Sayın Cumhurbaşkanı. Bulunduğunuz koltuk önemli bir koltuktur. Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ediyorsunuz siz orada. Yasaları incelemek zorundasınız. Anayasaya uygunluğuna bakmak zorundasınız. Bu kadar aykırı bir yasayı gözü kapalı imzalama hakkını hiçbir hukuk size vermez.
'RUH SAĞLIĞINDAN ENDİŞELİYİM'
Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti İstanbul Gençlik Kongresi'nde telekonferansla yaptığı konuşmayı da değerlendirdi.
''Bütün samimiyetimle söylüyorum, ilk kez Sayın Başbakan'ın ruh sağılığından endişe duymaya başladım'' görüşünü savunan Kılıçdaroğlu, konuşmayı okuduğunu ve konuşmada, ''mantık, gerçeklik, bilim, sağduyunun'' olmadığını ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, bir başbakanın nasıl böyle bir konuşma yapabileceğini sorarak, ''Toplumu bölüyorsun da toplumun arasına kin tohumlarını nasıl ekiyorsun? İnsanda biraz vicdan, ahlak, Allah korkusu, dine saygı olur. Bunu Sayın Başbakan ilk kez mi yapıyor diyeceksiniz; defalarca yaptı'' diye konuştu.

En Çok Okunan Haberler

Google Arama