6 Mayıs 2011 Cuma

Kredi borcu olanlar dikkat!



130 bin lira konut kredisi kullanan bir vatandaş banka aleyhine açtığı davayı kazandı

Mahkeme, "kredi yapılandırma ücreti"ne vize vermedi
Konut kredisini yeniden yapılandıran bir vatandaş, tüketici mahkemesinde, bankanın ödeme planı değişiklik ücreti ve erken ödeme ücreti adı altında aldığı paranın iadesi için açtığı davayı kazandı. Tüketici mahkemesi, yeniden yapılandırma talebini kabul eden bankanın "masraf ve komisyon talebinin usul ve yasaya uygun olmadığı" gerekçesiyle, dava açan vatandaşın bankaya ödediği paranın iadesini kararlaştırdı.

Alınan bilgiye göre, bir bankadan 60 ay vade ile 130 bin lira konut kredisi kullanan bir vatandaş kredi faiz oranlarının düşüşünden yararlanmak üzere kredinin yeniden yapılandırılmasını talep etti. Bankanın yüzde 2 erken ödeme ücreti ve ödeme planı değişiklik ücreti olmak üzere toplam 1930 lira aldığını belirten vatandaş, söz konusu paranın iadesi için tüketici hakem heyetine başvurdu. Tüketici hakem heyeti bu talebi reddetti. Bunun üzerine kredi kullanan vatandaş, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptali ve ödediği 1930 liranın iadesi için Ankara 7. Tüketici Mahkemesi’nde dava açtı.

Mahkeme, davayı kabul ederek, Ankara İl Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptalini ve konut kredisi kullanan vatandaşın yeniden yapılandırmada ödediği 1930 liranın vatandaşa ödenmesine karar verdi.

Mahkemenin gerekçeli kararında, konut kredisi sözleşmesi, ödeme planı, yapılandırma sırasında alınan komisyon ve masraf miktarı konusunda taraflar arasında ihtilaf olmadığı, uyuşmazlığın alınan tüketici kredisi nedeniyle faizlerdeki düşme nedeniyle banka tarafından yapılan yapılandırma işleminde masraf ve komisyon istenip istenemeyeceği konusunda olduğu vurgulandı.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilgili maddesine göre, satıcı ve sağlayıcının tüketici ile müzakere etmeden tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kurallarına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının haksız şart sayılacağı hatırlatılan gerekçede, "Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış olup, bilirkişi kurulu raporlarında, taraflar arasında 27 Eylül 2007 tarihli Konut Kredi sözleşmesi imzalandığını, aylık 1.28 faiz, 60 ay vade 130 bin lira kredi kullanıldığını, taksit miktarının 3 bin 117 lira olduğunu, 30 aylık ödemeden sonra faiz oranının yüzde 0,89 oranına indirilerek ödeme konusunda tarafların anlaştıklarını, faiz oranının sabit olarak belirlendiğini, konut finansman kuruluşu tarafından erken ödeme ücreti talep edilebileceğini, banka uygulamasının yerinde olduğunu bildirmişlerdir. Bilirkişi raporu, dosya kapsamı ve delil durumuna uygun bulunmuş olup, teknik değerlendirmeleri mahkememizce kabul edilmiş ancak, hukuki nitelendirmeye yönelik sonuç bölümüne itibar edilmemiştir" denildi.

-"KANUNA GÖRE, ERKEN ÖDEMEDE ÜCRET TALEP EDİLEBİLİR. MEVCUT OLAYDA ERKEN ÖDEME YOK"-

4077 sayılı kanunun ilgili hükmüne göre, "faiz oranının sabit olarak belirlenmesi halinde bir veya birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması halinde konut finansman kurulunun erken ödeme ücreti talep edebileceği, erken ödeme ücretinin yüzde 2 oranını geçemeyeceği, kredi taksitlerinin vadesinden önce erken ödenmesi ya da borcun tümüyle ödenmesi halinde bankanın yüzde 2 oranını aşmayacak şekilde erken ödeme ücreti talep edebileceği" ifade edildi.

Bankanın bu oranı azami miktarda kullanabilmesi için bunun haklı gerekçesini tüketiciye bildirmesinin zorunlu olduğu belirtilen gerekçede, "mevcut olayda erken ödeme olduğunun kabul edilemeyeceği, yapılan işlemin piyasada faiz oranlarının düşüşü ile birlikte bankalar arasındaki rekabet ile birlikte bankaların faiz oranında kendiliğinden ve talep üzerine yaptıkları indirimler" olduğu kaydedildi.

"Sözleşme yapılıp taksitler ödenmeye başlandıktan sonra faizlerdeki düşüş nedeniyle bankayı yapılandırmaya zorlamanın hukuken mümkün olmadığı" belirtilen gerekçede, serbest piyasa koşulları dikkate alındığında kredi kullanan tarafın krediyi tümüyle kapatarak başka bir bankadan daha uygun şartlarda kredi alabileceği düşünüldüğünde bankaların yoğun şekilde "yapılandırma" adı altında yeni bir uygulama geliştirdiklerinin görüldüğü anlatıldı.

Tüketici Kanununun tüketicilere sağladığı en önemli haklardan birinin bilgilendirme ve aydınlatılma hakkı olduğuna işaret edilen gerekçede, bu kapsamda bankaların kredi verdiklerinde masraf, komisyon ve diğer tüm giderler dahil olmak üzere çekilecek kredi tutarı, taksit miktarı ve sabit aylık ödeme yaparak bunu tüketiciye bildirmek durumunda oldukları belirtildi. Piyasa koşullarında yoğun rekabet nedeniyle, bankaların mümkün olduğu kadar düşük oranda faiz ilanları yaptıkları, daha sonra masraf ve komisyon adı altında aldıkları ücretlerle faiz oranını dolaylı şekilde artırdıkları anlatılan gerekçede, "tüketici mevzuatı yönüyle bu durumun kabulünün mümkün olmadığı" vurgulandı.

-"YAPILANDIRMAYI KABUL EDEN BANKANIN YENİDEN ÜCRET TALEBİ USUL VE YASAYA AYKIRI"-

Gerekçeli kararda şöyle denildi: "Somut olayda bankayı yeniden yapılandırmaya zorlamak yasal olarak mümkün olmamakla birlikte banka kendi inisiyatifiyle yapılandırmayı kabul ettiğine göre tüketiciye yapılandırma ile ilgili faiz oranını herşey dahil olmak üzere net biçimde ve kalan süre için ödenecek taksit tutarını bildirerek yapmak zorundadır. Borç yapılandırmasını kabul eden bankanın erken ödeme komisyonu adı altında ve plan değişikliği adı altında yeniden ücret talep etmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, Hakem Heyeti kararı, Konut Kredisi Sözleşmesi, ödeme planı, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre, faiz oranlarındaki düşüş nedeniyle bankanın yeniden yapılandırma talebini kabul ettiği, bu nedenle masraf, komisyon adı altında ücret talep etmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı, aksi halin haksız şart niteliğinde olacağı, yapılandırmanın tümüyle bankanın inisiyatifinde olduğu, bu işlem kabul edildiğinden ayrıca masraf ve komisyon talebinin usul ve yasaya uygun olmadığı anlaşıldığından, davanın kabulüne, hakem heyet kararının iptaline, dava konusu 1930 liranın davalıdan tahsiline, davacı tarafa ödenmesine karar vermek gerekmiştir." Mahkeme, ayrıca, dava açan vatandaşın ödediği 550 lira vekalet ücreti ile dava açma, bilirkişi ücreti gibi toplam 322 liralık yargılamada giderinin de davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesini kararlaştırdı.

kaynak.gazetevatan.com

El Kaide İntikam Yemini Etti...


El Kaide, Ladin'in öldüğünü doğruladı

El Kaide, Usami Bin Ladin'in ABD operasyonunda öldüğünü doğruladı.


ABD'de internet sitelerini izleyen kuruluşa göre El Kaide örgütü, Usame Bin Ladin'in ölümünü doğruladı.

İzleme servisi SITE, "EL Kaide'in cihatçı forumlarında yer alan 6 mayıs 2011 tarihli açıklamada, liderleri Usame Bin Ladin'in öldüğünün doğrulandığını" bildirdi.
ABD yönetimi, Amerikan askerlerinin Pakistan'da düzenlediği operasyonda Bin Ladin'in öldürülerek cesedinin denize atıldığını duyurmuştu.
TALİBAN'DAN İNTİKAM SÖZÜ
Öte yandan Afganistan'daki Taliban örgütü, Bin Ladin'in öldürülmesinin intikamını alma sözü verdi.
 Afganistan'ın güneyinde Reuters muhabirinin ele geçirdiği bir videoda, yüzleri örtülü ve kimliği belirsiz altı Taliban militanı tüfekler, el bombaları,  makineli ve diğer silahların yanında görülüyor.
Videoda altı militandan üçü, Usame bin Ladin'in öldürülmesine rağmen Afganistan’da koalisyon güçleri ve Afgan birlikleriyle savaşı sürdürecekleri sözü veriyor.
Bir militan Peştu dilinde, "Usame bin Ladin'in şehit olduğu haberi doğru olsa bile, bu bizim cihat politikamızı değiştirmeyecek... eğer öldüğü doğruysa,  bu bizi cihadımızı sürdürmemiz için daha çok motive edecek" diyor.
"MAHŞERE KADAR"
Yeri bilinmeyen bir yerleşimin yüksek duvarlarının önünde sıraya dizili olarak görülen militanlardan bir diğeri, kameraya bakarak, "cihatlarına, şehitlerinin intikamını alana ve mahşere kadar devam edeceklerini" söylüyor.
Elinde Taliban komutanlarınınkine benzer bir telsiz taşıyan ve grubun lideri olduğu sanılan bir militan da Molla Ömer'e bağlı kalacaklarını belirterek, "Yabancı askerlere karşı cihadımıza devam edeceğiz. Sloganımız Allahu Ekber'dir.  Kutsal kitabımız Kur'an, ülkemize ve dinimize karşı onu koruma ve savunma sorumluluğumuz olduğunu söylüyor. Afganistan'da tek bir mücahit savaşçı kalsa da Molla Ömer'in liderliğinde cihadımızı sürdüreceğiz" diyor.
SON KASETİ YAYINLANACAK

El Kaide'nin aşırı dinci internet sitelerinde yer alan açıklamasında, "Şeyh (Bin Ladin), Arap dünyasında adaletsizlik ve eşitsizliğe karşı isyanların yarattığı sevinci ümmetle paylaşmadan önce bu dünyayı terk etmeyi reddetti" denildi.
Söz konusu El Kaide açıklamasında, Bin Ladin'in, bu amaçla ölümünden bir hafta önce kutlama ve tavsiyelerinin bulunduğu bir ses kaydı doldurduğu belirtilerek, bu kaydın yakında yayımlanacağı kaydedildi.

kaynak.mynet.com


YA MÜZAKERE YA KIYAMET



Öcalan: 15 Haziran’dan sonra...

Abdullah Öcalan seçim sonrası süreç hakkındaki görüşünü “15 Haziran’dan sonra ya müzakere ya kıyamet” sözleriyle özetledi.


İmralı’da çarptırıldığı ömür boyu hapis cezasını çeken PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan, "15 Haziran son tarihtir. 15 Haziran’dan sonra ya anlamlı bir müzakere dönemi başlar ya da büyük bir savaş başlar, kıyamet kopar" diye tehditte bulundu.


İmralı’da avukatlarıyla görüşmesinde Abdullah Öcalan’ın söyledikleri belirtilen sözler, PKK’ya yakınlığıyla bilinen internet sitelerinde yer aldı. Buna göre Öcalan, Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) bir çatı olarak mücadeleye öncülük edebileceğini belirterek, "Kendi kararlarını vermeleri lazım. Kendi önderlerini oluşturabilirler. Kürt siyasetçiler siyasi bir alan açamadılar. Bu konuda çok ilerleme kaydedemediler. Tasfiye ediliyorlar" dedi. İnternet sitelerindeki yazılara göre Öcalan şunları söyledi:

TUĞLUK'TAN TEHDİT: KÖTÜ ŞEYLER OLACAK
"Kürtlere yönelik büyük bir tasfiye durumu var. Kararlarını almalılar. Doğru karar vermeleri önemlidir. Bu süreç kesinlikle hata kabul etmez. Bu baskılara karşı nasıl tavır alacaklarını belirlemelidirler.
Benim burada yapabileceğim fazla bir şey yok. Önümüzde bir, 1.5 ay kaldı. Ama hükümetin mevcut tavrı sürerken benim ve heyetin yapabileceği fazla bir şey olmaz. Heyetle belki en fazla bir iki görüşme daha olabilir. Sonrasında da yapabileceğim bir şey kalmaz.
Ama siyasi alan da diğerleri de bir alan açamadılar, başarısız oldular. Demokratik siyaseti geliştiremiyorlar. Bu zayıf kişiliklerden dolayı yol katedilemiyor, ilerlenemiyor. Demokratik siyaset anlaşılmıyor ve yapılamıyor. Biraz demokratik siyaset anlaşılsaydı, halkın içinde, örgütlerde çalışılırdı, yanlış durumlarla karşılaşılmazdı.
Vekil olarak onore edilmek istenenlerin de yapması gereken buydu. Yoksa atama usulüyle vekil olunmaz. Bu anlamda dillere destan bir küçük burjuvalık söz konusudur. Demokratik siyasetin kanallarını sonuna kadar açtığımız halde bu durum halk için değerlendirilemiyor,"


YA MÜZAKERE YA KIYAMET KOPAR
Öcalan, İmralı’ya deveti temsilen geldiğini ileri sürdüğü heyetle görüşmeler yaptığını belirttikten sonra bununla ilgilii şunları söyledi:
"Biz heyetle görüşmelere başlarken ölümler, tutuklanmalar olmayacak diye anlaşmıştık. Ölüm de olmayacaktı, operasyonlar, tutuklanmalar da olmayacaktı, taş da atılmayacaktı. Ancak bunlara uyulmadı. Hükümet bu kadar gözaltı, operasyonlar yapıyor. Hükümet bunun açıklamasını yapmak zorundadır.
15 Haziran son tarihtir. 15 Haziran’dan sonra ya anlamlı bir müzakere dönemi başlar ya da büyük bir savaş başlar, kıyamet kopar. Her ikisi de çok büyük olur. Müzakere olursa büyük ve anlamlı bir müzakere olur, savaş olursa da büyük bir savaş olur. Her ikisi de büyüktür, anlamlıdır ve kutsaldır.
Benim buradaki koşullarım biliniyor. Mandela ‘ben özgür olmadan bir tek sağlam adım atamam’ demişti. Mandela’nın bu tavrı doğruydu. Ama ben bazı şeyleri yapmasam bu işi çözebilecek, yapabilecek kimse yok. Devlet kimseyi dikkate almıyor. 2005-2006’da ben çekilecektim ancak halkın ve siyasetçilerin talepleri, diyalog kurma talepleri oldu. Ben de dikkate aldım. Ancak kimse üstüne düşeni yapamıyor, benim burada söylediklerim de uygulanmıyor. Ortada bir kafa karışıklığı var, bu nedenle devlet de onları ciddiye almıyor, bastırma yoluna gidiyor."
-“KÜÇÜK BURJUVALAR”-
“Kürtlere yönelik büyük bir tasfiye durumu var. Kararlarını almalılar. Doğru karar vermeleri önemlidir. Bu süreç kesinlikle hata kabul etmez. Bu baskılara karşı nasıl tavır alacaklarını belirlemelidirler. Benim burada yapabileceğim fazla bir şey yok. Önümüzde bir, bir buçuk ay kaldı. Ama Hükümetin mevcut tavrı sürerken benim ve heyetin yapabileceği fazla bir şey olmaz. Heyetle belki en fazla bir iki görüşme daha olabilir. Sonrasında da yapabileceğim bir şey kalmaz.
Ama siyasi alan da diğerleri de bir alan açamadılar, başarısız oldular. Demokratik siyaseti geliştiremiyorlar. Bu zayıf kişiliklerden dolayı yol katedilemiyor, ilerlenemiyor. Demokratik siyaset anlaşılmıyor ve yapılamıyor. Biraz demokratik siyaset anlaşılsaydı, halkın içinde, örgütlerde çalışılırdı, yanlış durumlarla karşılaşılmazdı. Vekil olarak onore edilmek istenenlerin de yapması gereken buydu. Yoksa atama usulüyle vekil olunmaz. Bu anlamda dillere destan bir küçük burjuvalık söz konusudur. Demokratik siyasetin kanallarını sonuna kadar açtığımız halde bu durum halk için değerlendirilemiyor.
Mücadele bir sürü olanak yarattığı, demokratik siyasetin kanallarını sonuna kadar açtığı halde bu kanalda yürümeyi bilmiyorlar. Demokratik siyaset nasıl yapılır bilmiyorlar. AKP gece gündüz çalışıyor, kendini bütünüyle bu işe veriyor. CHP bile artık bir şeyler yapmaya başlamış, kendine bir alan açmaya çalışıyor... Seçim sonrasında bu konularda geniş açıklamalarda bulunacağım.

-BAĞIMSIZLARA ÖNEMLİ GÖREV DÜŞÜYOR-
Batı'da Türkiye kamuoyundaki çalışmaların yapılması, geliştirilmesinin önemli olduğunu söyleyen Öcalan’ın, “Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü ve diğerlerine bu konuda önemli sorumluluklar düşüyor. Bunun farkında olarak çalışmalarını genişletebilir, birliği sağlayabilirler. Bu tarihi sorumluluktur. Bu onlar için de iyi bir fırsattır, tarihi rollerini oynayabilirler” dediği belirtildi.

-MUAVİYE-
Güneydoğu’da din tartışması dahil Öcalan’ın diğer iddialarından bazıları şöyle:
-Diyanet İşleri bölgeye iki yüz kadın vaiz atamış. Dini kullanma politikalarını daha fazla devreye koymuşlar, daha önce vardı, derinleştiriyorlar. Daha da artırabilirler. AKP burada dini kullanarak politika yürütüyor. Bunların yaptıkları Muaviye dinidir, Ladin dinidir, sonunu da gördük. Bunların yaptıkları Muhammedi din değildir. Bunların amacı Kürtleri kendi politikalarına ikna etmektir. Dünya tv, TRT-6 bunların hepsi onların politikalarının bir parçası. Bunların dini Muaviye'nin dinidir, Ladin'in dinidir, iktidara bulaşmıştır, iktidar dinidir. Gerçek dinle, Muhammedi dinle hiçbir alakaları yoktur. Bunların yaptıkları, bunların politikaları tekçi-faşisttir. Halkın sivil cuma namazları İslam'ın ta kendisidir.
-Biz heyetle görüşmelere başlarken ‘ölümler, tutuklanmalar olmayacak’ diye anlaşmıştık. Ölüm de olmayacaktı, operasyonlar, tutuklanmalar da olmayacaktı, taş da atılmayacaktı. Ancak bunlara uyulmadı. Hükümet bu kadar gözaltı, operasyonlar yapıyor. Hükümet bunun açıklamasını yapmak zorundadır.
-15 Haziran son tarihtir. 15 Haziran'dan sonra ya anlamlı bir müzakere dönemi başlar ya da büyük bir savaş başlar, kıyamet kopar. Her ikisi de çok büyük olur. Müzakere olursa büyük ve anlamlı bir müzakere olur, savaş olursa da büyük bir savaş olur. Her ikisi de büyüktür, anlamlıdır ve kutsaldır.”

-TUNUS ÖRNEĞİ-
“Tunus'ta bir kişi kendini yaktı, hükümet devrildi. Kürtlerde de bu işi ciddiyetle ele alan olursa sonuç alınabilir” diyen Öcalan, Suriye’de demokratik zeminde bir uzlaşma olabileceğini savundu.

kaynak.mynet.com

OY PUSULASINDA ŞAŞIRTAN İHALE



Oy pusulasında şaşırtan ihale

Oy pusulalarının basımı ihalesinde fiyatlar şaşırtıyor...

Güncelleme:06 Mayıs 2011 11:40
ANKARA (A.A) -  Milletvekili genel seçiminde kullanılacak oy pusulalarının basımıyla ilgili ilk ihaleyi 11 milyon 990 bin liralık teklifle kazanan firma, 3 gün sonra tekrarlanan ikinci ihaleyi 899 bin liralık bedelle aldı.
12 Haziran'da yapılacak genel seçimde kullanılmak üzere bastırılacak oy pusulası ihalesinde, idari ve teknik şartnamede yapılan değişiklik, fiyatı 3 günde 12'de 1'i düzeyine indirdi.
İlk ihaleyi 11 milyon 990 bin lira bedelle kazanan Korza Yayıncılık Basın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, bu ihalenin iptal edilmesi sonrası gerçekleştirilen ikinci ihalede, bu defa 899 bin lira bedel teklif etti. Korza Yayıncılık, ikinci ihalenin en düşük bedeli olan bu teklifle, oy pusulası basım işini aldı.


Devlet Malzeme Ofisi (DMO) Genel Müdürlüğü, 3 gün arayla tekrarlanan iki ihalede fiyatın yaklaşık 11 milyon 990 bin lira düzeyinden 899 bin liraya inmesinin, daha önce Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı (YSK) tarafından hazırlanan idari ve teknik şartnamelerde gerçekleştirdikleri değişiklik sonrası sağlandığını bildirdi.
-İHALE SÜRECİ-
DMO Genel Müdürlüğü yetkilileri, oy pusulası ihalesinde yaşanan süreçle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
''Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanlığı, 29 Nisan 2011 tarihinde DMO'ya bir yazı göndererek, milletvekili genel seçimlerinde 81 ilde (85 seçim çevresi) kullanılmak üzere değişik ebatlarda toplam 209 bin 587 paket (69 milyon 163 bin 710 adet) birleşik oy pusulalarının basım işinin ihalesinin Genel Müdürlükçe 2 Mayıs 2011 tarihinde saat 10.00'da yapılarak, sonuçlandırılmasını istedi.
İhaleye ilişkin idari ve teknik şartname ile ihale yöntemi, Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığınca hazırlanmıştır.
Teknik Şartnamenin 2'nci maddesinde, 'Basım yeri işin güvenliğinin sağlanabilmesi için Ankara ili merkez ilçeler sınırları dahilinde tek bir yerden yapılacaktır' şeklinde bir şarta yer verilmiştir. Bu emredici ve sınırlayıcı şart nedeniyle Ankara dışındaki firmaların ihaleye katılımı sağlanamamıştır.
Ayrıca, idari şartnamede, iş ortaklığı olarak firmaların katılımına imkan tanınmış olmasına rağmen, teknik şartnamenin 2'inci maddesinde belirtilen düzenleme nedeniyle, iş ortaklığı firmalarının makinelerinin farklı adreslerde olması dikkate alındığında, iş ortaklığı olarak teklif verebilecek firmaların katılımı da fiilen imkansız hale gelmiştir.
Diğer taraftan idari şartnamenin 9.1.(ı) maddesiyle firmalara teslim edilecek filigranlı oy pusulası basımında kullanılacak kağıtlara karşılık olarak istenilen 4 milyon liralık kağıt teminatının, iş ortaklığı olarak girecek firmaların her ortağı için ayrı ayrı istenilmiş olması da iş ortaklığı olarak katılımın sağlanmasını zorlaştırmıştır.
Söz konusu ihaleye ilişkin olarak, Genel Müdürlüğümüzce sadece yaklaşık maliyet hazırlanmıştır.
-YSK İLE TOPLANTI-
Oy pusulası basım ihalesi, Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığınca öngörülen şekilde 2 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirilmiştir. İhalede, toplam 6 firma ihale dokümanı satın almış ve 5 firma ihaleye teklif vermiştir. Bunlardan iş ortaklığı olarak teklif veren 2 ayrı firma, yukarıda belirtilen gerekçelerle değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Yeterliliği uygun bulunan 2 firma arasında elde edilen en düşük bedel olan 11 milyon 990 bin liralık teklifin çok yüksek olması nedeniyle, 3 Mayıs 2011 tarihinde YSK Başkanlığı ile yapılan toplantıda tarafımızca durum açıklanmış ve YSK tarafından hazırlanan idari ve teknik şartnamelerdeki katılımı kısıtlayan veya imkansız hale getiren şartlar nedeniyle katılımın yeterli düzeyde sağlanamadığı, dolayısıyla elde edilen teklif bedelinin yüksek olduğu anlatılmıştır.
Bu toplantıdan sonra, Genel Müdürlüğümüz talepleri doğrultusunda Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığınca 3 Mayıs 2011 tarih ve 2011/609 sayılı Kurul Kararı alınmıştır. Bu kararda, 'basım yerinin güvenlik ve denetiminin sağlanabilmesi için Ankara ili merkez ilçe sınırları dahilinde olması ve işin en fazla dört yerden yapılması ve 31 Mayıs 2011 tarihine kadar baskısının tamamlanması' hususları dışında, DMO Genel Müdürlüğüne idari ve teknik şartnamede değişiklik yapma yetkisi verilmiştir.
Bunun üzerine, söz konusu ihale Genel Müdürlüğümüzce iptal edilerek, en geniş katılımın sağlanabilmesine yönelik olarak idari ve teknik şartnameler, Genel Müdürlüğümüzce yeniden düzenlenmiş ve 3 Mayıs 2011 tarihinde tüm firmalar yeniden ihaleye davet edilmiştir.
-12 MİLYONLUK FİYAT 900 BİNİN ALTINA İNDİ-
Genel Müdürlüğümüzce yeniden çıkılan ihale, 5 Mayıs 2011 tarihinde sonuçlandırılmış olup, ihaleye iptal edilen ihaledeki 5 adet firma (3'ü iş ortaklığı şeklinde) tekrar katılmıştır.
İhalede, yeterlilik değerlendirmesinden sonra Genel Müdürlüğümüzce düzenlenen şartname gereği açık eksiltmeye geçilmiş ve en düşük götürü bedel olarak 899 bin lira fiyat elde edilmiştir.
Söz konusu ihaleyi kazanan firma, 11 milyon 990 bin liralık bedelle ilk ihalede en düşük götürü bedel fiyat teklifini veren firmadır.''

kaynak.mynet.com.

KPSS ERTELENDİ


ÖSYM fobisi KPSS'yi erteletti

KPSS'de kopya iddiları sonrası YGS'de şifre skandalıyla çalkalanan ÖSYM, Haziranda yapılacak KPSS'yi Temmuz ayına ertelediği ortaya çıktı.


Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya, Devlet bakanı Yazıcı'nın bu ay yapılması planlanan KPSS'yi 'Seçim öncesi riskli olur' diye ertelediğini iddia etti.
Birbiri ardına yaşanan sınav skandalları 'ÖSYM fobisi'ne yol açtı. Yalnızca öğrencilerde değil, hükümet üyelerinde bile güvensizlik oluştu. Devlet bakanı Yazıcı, bu ay yapılması planlanan KPSS'yi 'Seçim öncesi riskli olur' diye erteledi.
Mayıs ayında yapılması planlanan KPSS son anda ertelendi.
SEÇİMDEN ÖNCE KAZA KORKUSU
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Tayfun Talipoğlu'nun programına konuk oldu. Yayının bitmesinin ardından devam eden sohbette Yazıcı, 'Biz de KPSS sınavını yapacaktık. Hazırlıklar yürüyordu. Mayıs ayı için planlamıştık. Ama iptal ettik, daha doğrusu ertelenmesi talimatını verdim.' dedi.
ÜNİVERSİTE MEZUNLARI GİRECEKTİ
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, A grubu KPSS'nin ertelendiğini anlattı. Yani üniversite mezunlarının ve öğretmen adaylarının devlet memuru olabilmek için girdikleri sınav.... Yazıcı da YGS'de kopya olduğuna inanmıyor. Ama şifre iddialarıyla ilgili tartışmaların yıpratıcı olduğunu kabul ediyor. Siyasi malzeme yapıldığı ve suiistimal edildiği görüşünde. Ama seçimlerden önce bir riske de girmek istememiş. 
Devlet Personel Başkanı kendisine bağlı. Dün ÖSYM sitesine girdik, sınavın temmuzda yapılacağı duyurulmuş. Demek ki seçimlerin geçmesi hedeflenmiş. Baksanıza her gün bir sınavla ilgili yeni bir spekülasyon çıkıyor.

kaynak.mynet.com

En Çok Okunan Haberler

Google Arama