15 Kasım 2011 Salı

Haksız arama yapan polise kötü haber

Haksız arama yapan polise kötü haber


Kimlik göstermedi diye karakola götürülüp çıplak aranan Ü.S.'nin davasında 'hürriyetten yoksun bırakma' suçlaması da kabul edildi.


Beyoğlu Savcısı Ali Şafak, yasal arama kararı olmadan haksız arama işlemi yapan polisler ile onlara engel olmayan amir hakkında dava açmıştı.
 
Beyoğlu’nda bir tiyatrocu kadını telefonla konuşurken durdurup kimlik göstermediği için polis merkezine götüren, şüpheli görüp çıplak arama yaptıran iki polise ‘haksız arama’ davası açıldı. İşkenceye karşı aldığı sert tutumla bilinen Savcı Ali Şafak, karakolda en yetkili isim olan amiri de, ‘haksız aramaya engel olmadığı’ için üçüncü sanık yaptı. Avukatlar ‘haksız arama’ davasını yetersiz bulup üst mahkemeye itiraz etti. Üst mahkeme, ‘işkence, cinsel taciz ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma’ suçlamalarını da haklı buldu. 
 
‘Şüpheli hareketler’ iddiası 
Raddikal'de yer alan habere göre; Tiyatrocu Ü.S., 11 Şubat 2011’de Tarlabaşı’nda telefonuyla konuşarak yürüyordu. Bu sırada, üç polis tarafından durduruldu. 33 yaşındaki Ü.S., öğrencisinin velisiyle konuştuğunu belirterek, “Biraz bekleyin” dedi. Polisler konuşmanın uzun sürdüğünü düşünerek, kimlik istedi. Bunun üzerine tartışma çıktı. Ü.S. adlı kadın, “Sizden şikâyetçi olacağım, beni karakola götürün” dedi. Ü.S.’nin iddiasına göre polis aracıyla bir süre dolaştırıldıktan sonra Beyoğlu Polis Merkezi’ne getirildi. Üzerinde kimliği olmadığı için bir arkadaşı getirip verdi. Polis memurları Sefa Çınar ve Muhammet Atıf Eker, kimliğini ibra etmediği için Ü.S. hakkında bu kez Kabahatler Kanunu’na göre işlem yaptı. Ü.S.’nin ‘şüpheli hareketleri’ olduğu iddiasıyla polis memuru Tuğba Çadırcı’dan çıplak arama işlemi yapması istendi. Ü.S.’nin iddiasına göre tüm kıyafetleri çıkarılarak, üzeri arandı. Polis Tuğba Çadırcı’ya göre ise iç çamaşırları çıkarılmamıştı. 
 
Ü.S. şikâyetçi oldu. Beyoğlu Savcısı Ali Şafak, ‘yasal arama kararı olmadan haksız arama işlemi gerçekleştirdiklerini’ belirterek, polisler Sefa Çınar ve Muhammet Atıf Eker ile o esnada grup amir vekili olarak polis merkezinde bulunan Turan Demir’i de ‘olaya engel olmadığı’ için suçlu bulup 3 aydan 1 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Savcı Şafak ‘işkence, cinsel taciz ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma’ iddiaları içinise takipsizlik kararı verdi. Ü.S.’nin avukatları bu karara Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde itiraz etti. Mahkeme, polislerin bu suçlardan da yargılanmasını karar altına alarak, evrakı savcılığa iade etti. Savcılığın bu suçlamaları da içerecek bir iddianame hazırlaması bekleniyor.
kaynak/mynet/com

Kaşif Kozinoğlu 2001 de cekilmis resmi....



Mart ayında Oda TV soruşturması kapsamında tutuklanana kadar sadece iki vesikalık fotoğrafı bulunan ve bu nedenle 'sır adam' olarak nitelenen MİT Başmüşaviri Kaşif Kozinoğlu'nun 2001 yılında çekilen bir fotoğrafı ortaya çıktı. Bugün son yolculuğuna uğurlanan Kozinoğlu için düzenlenen cenaze töreninde annesi 'Güle güle kahraman oğlum' diye gözyaşı döktü.


Kaşif Kozinoğlu’nun,Afganistan’da görev yaptığı 2001 yılında dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem’le birlikte fotoğrafı çıktı. Cem’i, 17 Aralık 2001’de Mezar-ı Şerif şehrine götüren özel harekat ekibinde görev yapan Kozinoğlu, kentte “Türk General” diye tanınıyordu.
Fotoğrafta, o dönem Kuzey Afganistan ’da Genelkurmay Başkanı konumundaki General Raşit Dostum da, İsmail Cem’i karşılarken görülüyor.

Savcılık, Fenerbahçe'den mali belgeleri istedi

Bir soruşturma daha


Futbolda Şike iddialarına yönelik soruşturmayı yürüten özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Fenerbahçe Spor Kulübü’ne yazı yazarak, kulübün mali hesaplara ilişkin bilgi istediği öğrenildi.






Fenerbahce Spor Kulubü Başkanı Aziz Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu 31 şüphelinin tutuklu olduğu Şike soruşturmasında sona yaklaşıldı.
Bir taraftan yaklaşık bir aydır soruşturmaya ilişkin iddianamesini yazan savcı Mehmet Berk, bir taraftan da bilgi ve belge toplamaya devam ediyor.


FENERBAAHCE ’YE HESAP HAREKETLERİNİZİ GÖNDERİN YAZISI
Şike iddialarını soruşturan savcılık, önce Türkiye Futbol Federasyonundan kulüplere ne kadar para ödendiğini sordu. Geçtiğimiz günlerde de Fenerbahçe Spor Kulübüne de bir yazı gönderdi. Fenerbahçe’den 2004-2005 ve 2011 yılı mali hesaplarına ilişkin dökümleri isteyen savcılığın, kulübe o yıllarda ne kadar para girdiği ve bu paraların nerelere harcandığını detaylı bir şekilde inceleyeceği belirttildi.Yazıda, cevabın hızlı bir şekildeİstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesi istenildi.
KAYNAK/HURRIYET/COM/TR

BDP'nin ilginç planı!

BDP'nin ilginç planı!


Kocaeli'nde deniz otobüsünü kaçırdıktan sonra ölü ele geçirilen PKK'lı Mensur Güzel'in cenaze töreninde BDP'lilerin olay çıkartmak için ilginç bir plan yaptıkları ortaya çıktı.


Güzel'in cenazesi mezarlıktaki morgda olmasına rağmen, şehir merkezindeki bir camiye içi boş bir tabut getirildi. BDP'liler caminin avlusuna konulan boş tabutta PKK'lı Mensur Güzel'in naaşı olduğuna hem aileyi hem de cenaze için gelen kitleyi inandırdı. Tabutla yürümek isteyen kalabalığa polisin izin vermemesi üzerine, göstericiler polise taş ve molotofla saldırdı. 

Mensur Güzel'in Diyarbakır'a getirilen cenazesini dün şehir merkezine sokarak olay çıkartılmak isteyen BDP'liler, amacına ulaşamadı. Polis, öldürülen PKK'lının annesi Sıtiye Güzel'in desteğiyle cenazenin Yeniköy Mezarlığı morguna götürülmesini sağladı. BDP'lilerin cenazeyi şehir merkezine götürüp olay çıkarma ihtimali sebebiyle güvenlik güçleri gece boyunca morgun kapısında nöbet tuttu.
 
Cenazenin bugün saat 10.00'da toprağa verilmesi gerekiyordu. Ancak 13.00'a kadar aile ya da BDP'lilerden hiçbiri cenazeyi almaya gelmedi. Terör örgütüne yakın internet siteleri, cenazenin Şehitlik semtinde olduğunu, halkın oraya gitmesi gerektiği yönünde yayınlar yaptı. BDP'liler buradaki caminin avlusuna konulan boş bir tabutta PKK'lı Mensur Güzel'in naaşı olduğuna hem ailesini hem de cenaze için gelen kitleyi inandırdı.
 
Tabutla yürümek isteyen kalabalığa polisin izin vermemesi üzerine, göstericiler polise taş ve molotofla saldırdı. Bunun üzerine Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Süleyman Hançer ile beraberindeki emniyet görevlileri, olayın çıktığı caminin önünde PKK'lının annesi Sıtiye Güzel'le görüşmek istedi. BDP'lilerin engeline rağmen Güzel'le görüşen Hançer, olayın BDP'lilerin söylediği gibi olmadığını anlattı. BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt ve diğer yöneticilerin de olduğu görüşmede Hançer, cenazenin Bağlar ilçesindeki Yeniköy Mezarlığı'nda olduğunu, mezarın da hazır olduğunu belirterek orada toprağa verilmesini istedi.
 
Kalabalığın cenaze bahanesiyle kendilerine saldırdığını ve molotof attığını anlatan Hançer, "Olay bildiğin gibi değil. Senin çok iyi niyetlisin. Yeniköy'e gidelim orada toprağa verelim. Burada bize saldırmalarını istiyor musunuz?" dedi. Sıtiye Güzel de, "Ben istemiyorum, yemin ederim biz de istemiyoruz böyle olmasını, ama beni dinlemiyorlar. Oğlumu getir, ben onu gömeyim. Elini kınalı yapsınlar, onu defnetsinler. Ne olursun senden rica ediyorum, ben şimdi anons yapacağım, elimden geleni ben yaparım. Ben hiç kimseye bir şey olmasını istemem, bunlar da genç bunlar da analarının babalarının evladı. Hiç kimseye bir şey olsun istemem. Ölen çocuğumun başına istemem ki bir zarar meydana gelsin. Size bir şey olmasın. Yeniköy'e gidelim ama oğlumun cenazesini de buradan götürelim." dedi.
 
Bu sırada Sıtiye Güzel'in kandırıldığı ortaya çıktı. Polis müdürü, "Oğlunun cenazesi burada değil. BDP'liler sizi kandırmış. Burada cenaze falan yok. Cenaze Yeniköy'de. Mezarlık da hazır. İsterseniz birlikte gidelim. Benim arabamla gidelim. Biz de istiyoruz oğlunuzu toprağa vermenizi." karşılığını verdi. Bu esnada BDP'lilerin susması ve konuşamaması dikkat çekti. Güzel, oğlunun toprağa verilmesi için Yeniköy'e gideceğini söyleyince, BDP'liler yine engellemeye çalıştı. Bunun üzerine polisle BDP'liler arasında kısa süreli tartışma yaşandı. 
kaynak.mynet.com

Rusya'nın devlet sırrı görüntülendi

Rusya'nın devlet sırrı görüntülendi


Olası bir nükleer patlamadan etkilenmeyecek kadar güvenli; özel asansörle iniliyor


Rusya Federal Devlet Rezervleri Servisi (Rosrezerv) bünyesinde bulundurduğu yerin altındaki gıda malzemesi deposunun kapısını Ria Novosti ajansına açtı.
Devlet sırrı kabul edilen başkent Moskova'daki ana depoda yer alan gıda rezervleri, olası savaş veya olağanüstü durumlarda kullanılması için saklanıyor. Rosrezerv'in yerin 125 metre altında yüzden fazla depoda saklanması dikkat çekti. 
 
Depoda; binlerce çuval şeker, konserve ve başka gıda maddeleri yer alıyor. Yetkililer bu ürünleri stratejik gıda rezervi olarak nitelendiriyor. Rus muhabirin ısrarlı sorularına rağmen, kurum yetkilileri tüm depolardaki gıda rezervlerinin kaç kişiye yeteceği konusunda açıklama yapmadı. 
 
Yerin 125 metre altındaki depoya girmek için tıpkı maden ocaklarında olduğu gibi özel asansör kullanılıyor. Muhabire göre, depo olası nükleer patlamadan etkilenmeyecek kadar güvenli. Ria Novosti muhabiri, "Buraya gazetecileri çok nadir olarak davet ederler. Depodaki hava ortamı serin ve artı 7-8 derece sıcaklıkta. Gıda rezervlerinin bozulmaması için ideal bir ortam" şeklinde izlenimlerini aktardı.
 
Depodaki malzemelerin dayanıklı olup olmadığını kontrol etmek için depoda özel laboratuvar da faaliyet gösteriyor. Laboratuvar Başkanı Tamara Mudroçenko, depodan aldığı et konservesinin tadına bakarken, "Et güzel kokulu ve leziz. Konservedeki et parça halinde ve 30-40 gram olmalı" diyor. 
 
Depo yetkilileri, her gıda ürününün kendine göre kullanım süresi olduğuna da işaret ediyor. Depo Başkanı Gennadi Matveyev süre konusunda titiz çalışmalar yaptıklarını belirterek, "Tarihleri kontrol ediyoruz, süresi geçen gıda ürünlerini yeniliyoruz. Şeker çuvalının süresi 12 yıl, et konservesi ise 4 yıl. Depoda önemli olan eski ve süresi geçen ürünlerin olmaması" uyarısı yapıyor.
 
Yetkililer, süresi bitmeye az kalan ürünlerin depolardan alınarak başta askeriye olmak üzere güvenlik kurumlarına verdiklerini ifade ediyor. Rosrezerv'e göre, stratejik amaçlı gıda ürünleri piyasaya satış için çıkartılmıyor. Depo yetkilileri, ancak kıtlık ve aşırıenflasyondurumunda fiyatların kontrolü için, hükümetin kararı doğrultısında gıda rezervlerinin piyasaya sunulabileceğini aktarıyor.
kaynak.mynet.com

İran'dan Türkiye'ye nükleer teklif

İran'dan Türkiye'ye nükleer teklif


Üst düzey bir İranlı yetkili, ülkesinin, tartışmalı nükleer teknolojisini komşularıyla paylaşmaya istekli olduğunu ve Türkiye'ye nükleer santral inşasında yardımedebileceğini söyledi.


Laricani, New York'ta gazetecilere yaptığı açıklamada, ''nükleer teknolojilerini komşu ülkelerle paylaşmaya çok hazır olduklarını'' ifade ederek, ''Türkiye yıllardır nükleer enerji santrali yapmaya çalışıyor, ancak Batı'da hiçbir ülke onlar için inşa etmeye istekli değil'' dedi.
Muhammed Cevad Laricani, bu bağlamda Nükleer Silahsızlanma Anlaşması çerçevesinde Ortadoğu'daki diğer ülkelerle de işbirliği yapmaya hazır olduklarını belirtti.
İran İnsan Hakları Yüksek Konseyi ile Matematik ve Fizik Enstitüsü'nün başkanı olan Muhammed Cevad Laricani, aynı zamanda parlamento başkanı Ali Laricani'nin kardeşi.
kaynak.mynet.com

13 yaşındaki kızını pazarlayan anneye 37 yıl Hapis

Anahtar kelime giriniz


Adana’da öz kızı 13 yaşındaki F.H.’yi iki erkeğe 5 lira karşılığında pazarladığı iddiasıyla tutuklanan 40 yaşındaki Kader H. hakkında 37.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Küçük kızla ilişkiye girdiği öne sürülen diğer sanıklar temizlik işçisi 45 yaşındaki Mehmet T. ile bir işyerinde güvenlik görevlisi olan 46 yaşındaki Mehmet Ali İ. hakkında ise 15’er yıla kadar hapis cezası istendi.
Merkez Yüreğir İlçesi’nde yaşayan ilköğretim 7’nci sınıf öğrencisi F.H.’nin okulda rahatsızlanıp, ardından götürüldüğü hastanede hamile olduğu anlaşılınca, cinsel istismar olayı ortaya çıktı. Çocuk Şube Müdürlüğü ekipleri, 2 Kasım’da 26 haftalık hamile olan F.H.’nin psikolog gözetiminde ifadesini aldı. F.H., annesi tarafından götürüldüğü 2 erkeğin kendisiyle cinsel ilişkiye girdiğini anlattı. Küçük kızın ifadesi üzerine harekete geçen polis ekipleri, annesi Kader H. ile Mehmet T. ve Mehmet Ali İ.’yi gözaltına aldı.
’DOKUNUN DEDİM İLİŞKİYE GİRİN DEMEDİM’İfadesinde, diğer 2 erkekle ilişkisi olduğunu doğrulan Kader H., "Bana kızımla birlikte olmak istediklerini söylediler. Ben de daha çok küçük olduğunu, buna izin veremeyeceğimi söyledim ama ısrar ettiler. Bunun üzerine ilişkiye girmemeleri şartıyla ellemelerine izin verdim. Kısa süreliğine baş başa kalmaları için mutfağa gittim. Geri döndüğümde kızım giyiniyor, onlar ise çıplaktı. Ne yaptıklarını bilmiyorum. Sadece ellediklerini düşündüm. Dolmuş parası olarak da 5 lira verdi" dedi.
Kızını para karşılığı pazarlamadığını ileri süren Kader H., eşinin inşaatlarda çalışması nedeniyle maddi sıkıntı çektiklerini ve bu yüzden para karşılığı erkeklerle ilişkiye girdiğini söyledi.
İfadesinin ardından devlet korumasına alınan F.H. annesiyle birlikte Mehmet T.’nin evine gittiklerini, burada bir odada ilişkiye girdiklerini, bu sırada annesinin de mutfakta yemek yaptığını söyledi. Şüpheliler Mehmet T. ile Mehmet Ali İ. ise küçük kızın verdiği ifadeyi doğrularken, zorla bir şey yapmadıklarını savundu.
Sorgularının ardından adliyeye sevk edilen Kader H., Mehmet T. ile Mehmet Ali İ., Nöbetçi 1’inci Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı.
ANNE VE İLİŞKİYE GİREN 2 ERKEĞE DAVA AÇILDISoruşturmasını tamamlayan Cumhuriyet Savcısı, olayla ilgili iddianamede hazırladı. 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne gelen iddianamede sanıklardan Kader H. hakkında ’küçük yaştaki kızını fuhuşa teşvik etmek’ suçundan toplam 37.5 yıla kadar, Mehmet T. ile Mehmet Ali İ. hakkında ise ’çocuğun cinsel istismarı’ suçundan 15’er yıla kadar hapis cezası istendi.
kaynak.mynet.com

Ahmet Türk hakkında şok karar




Bağımsız Mardin Milletvekili Ahmet Türk hakkında Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan bir dava kapsamında ifadesinin alınması için mahkemeye ''zorla getirme'' kararı verildi.

Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında, ''terör örgütü propagandası yapmak'' ile ''suçu ve suçluyu övmek'' iddialarıyla açılan davaların görülmesine Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Türk ve Tuğluk'un katılmadığı duruşmalarda avukatları Mehmet Nuri Özmen hazır bulundu.

Mahkeme, ilk olarak Türk hakkında, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinde, ''bir konuşmasında terör örgütünün propagandası yaptığı'' iddiasıyla açılan davanın talimat duruşmasını gördü.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, son genel seçimlerde milletvekili seçilen Ahmet Türk'ün talimat dosyasını, Anayasa'nın 83. Maddesi uyarınca değerlendirme yapılması için Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesine göndermişti.

Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinden Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen talimat içeriğinde, ''Anayasa'nın 83. ve 14. maddelerinin Yargıtay uygulaması doğrultusunda gerekli değerlendirmelerin yapıldığı'' bildirilerek, yargılamaya devam edileceğine ilişkin iradenin talimata yansıtıldığı belirtildi.

Cumhuriyet Savcısı Sadık Bayındır da Türk'ün ifadesinin alınması için bir kez daha çağrılmasını istedi.

Avukat Özmen ise Türk'ün milletvekili seçildiğine dikkati çekerek, yargılamaya devam edilemeyeceğini savundu.

Mahkeme heyeti, ''Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin talimatındaki açıklığa ve usulen yapılan tebliğe rağmen duruşmaya gelmemesi nedeniyle, Türk hakkında zorla getirme evrakı düzenlenmesine'' karar verdi.

Mahkeme, 5 davada durma kararı verdi

Türk ve Tuğluk hakkında, ''terör örgütü propagandası yapmak'' ile ''suçu ve suçluyu övmek'' iddialarıyla Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan diğer 7 davanın da görülmesine devam edildi.

Cumhuriyet Savcısı Sadık Bayındır, bu davaların 5'inde, Anayasa'nın 83. maddesinin yasama dokunulmazlığına ilişkin olduğunu belirtti. Sanıkların suç tarihinde milletvekili olduklarını ve milletvekilliği görevlerinin halen devam ettiğini dile getiren Bayındır, bu nedenle yargılamaların durmasını ve sanıkların yasama dokunulmazlığının kaldırılması işlemleri için TBMM'ye iletilmek üzere dosyanın Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesini istedi.

TBMM Başkanlığından dava dosyalarına gönderilen yazıda da sanıkların 24. dönemde milletvekili seçildiklerinin bildirildiği açıklandı.

Mahkeme, 5 davada yargılamanın durmasına ve sanıkların yasama dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM'ye iletilmek üzere dosyanın Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesine karar verdi.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, iki davada ise suç tarihinde sanıkların milletvekili olup olmadığının TBMM Başkanlığından sorulmasına karar vererek, duruşmaları erteledi.
kaynak.cnnturk.com

Teröristlerin korkulu rüyası olacak

Teröristlerin korkulu rüyası olacak

Son dönemde art arda gelen karakol baskınları ve verilen şehitler Milli Savunma Bakanlığı'nı harekete geçirdi.

Uzun süredir konuşulan fakat bir türlü hayata geçirilemeyen sınırlara 'elektronik göz' projesi için olağanüstü toplantı yapıldı.

Zaman'dan Emre Soncan'ın haberine göre; Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın talimatı doğrultusunda, başta Aselsan olmak üzere birçok Türk savunma şirketinden teklifler alındı. Edinilen bilgiye göre, terörist geçişlerini engellemek için bir dizi önlem devreye sokulacak. Bazı bölgelere altında sensör ve kamera bulunan özel taşlar yerleştirilecek. İnsansız çalışan otomatik silahlar da kritik yerlere konuşlandırılacak. Son aşamada sınır karakollarının kaldırılması için bir başlangıç olacağı ifade ediliyor.
TAŞLARIN ALTINDAKİ KAMERA GÖRÜNTÜ AKTARACAK

Kurulacak sistemde, doğal araziye uyum sağlayan yapay taşlar hayati rol oynayacak. Taşların altına gizlenmiş kameralar, aldıkları görüntüyü, bölgedeki en yakın üsse iletecek. Taşlara yerleştirilen sensörler, terörist geçişi sırasında oluşan titreşimleri algılayacak. Ayrıca arazideki stratejik yerlere, uzaktan kumandalı atış platformları yerleştirilecek. Seçilen hedefi namluları ile takip eden sistem, uzaktan komutla düşman unsurları ateş altına alabiliyor.
ŞU AN FİZİBİLİTESİ YAPILIYOR

Terörle mücadelede sınır karakolları sürekli eleştiriliyor. Karakollara baskın yapan teröristler, bugüne kadar birçok Mehmetçik'i şehit etti. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın bu duruma bir an önce çare bulunmasını istemesinin ardından hem Savunma Bakanlığı'nda hem Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nda hareketlilik yaşanıyor. Askerî kaynaklar, şu anda fizibilitesi yapılan projenin en kısa zamanda tamamlanması için talimat verildiğini belirtiyor. Proje kapsamında kameralı taşlar ve otomatik silahların yanı sıra gece görüş özelliğine sahip kameralar da devreye sokulacak. İnsansız hava araçlarından da daha fazla faydalanılmasıyla birlikte bütün bu sistemlerin birbiriyle eşgüdüm halinde çalışması öngörülüyor.


FOTOĞRAF DA ÇEKİYOR

Aynı doğal taş görünümünde olan ve teröristlerin geçiş noktalarına yerleştirilmesi planlanan yapay taşların ilginç bir özelliği de üzerine yerleştirilen gizli kameraların fotoğraf çekebilmesi. Askerî yetkililer, insansız hava araçlarının havadan, söz konusu taşların da yerden alacağı görüntülerin terörle mücadelede Silahlı Kuvvetler'in elini güçlendireceğini vurguluyor.
TERÖRİSTLER UZAKTAN KUMANDAYLA VURULACAK

Proje kapsamında sınır bölgelerine yerleştirilecek otomatik silahlar, askere teröristle temasa geçmeden savaşma imkânı verecek. 'Uzaktan kumandalı atış platformu' olarak adlandırılan sisteme, AK-47, MG-3 ve G-3 gibi TSK envanterinde bulunan silahların ikisi aynı anda monte edilebiliyor. Sistem arazideki her türlü hareketi algılayabiliyor. Düşman unsurları tespit ettiğinde, alarm vererek birliği uyarıyor. Hedefin menzilini ölçüyor. Gerektiğinde operatör tarafından komuta çubuğundaki tetik kullanılarak ateş açabiliyor. Atış esnasında harcadığı mermileri sayarak mühimmat kutusunda kalan miktarı anında operatöre bildiriyor.
kaynak.mynet.com

893 Türk kobay, kurban oldu!

893 Türk kobay, kurban oldu!

İlaç şirketlerinin aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkede insanlar üzerinde deney yaptıkları iddia edildi.


İngiliz Independent gazetesi, son 3 yıl içerisinde Türkiye’de bu deneylerde 893 Türk’ün öldüğünü yazdı.

Hayvanlar üzerinde gerçekleştirilen ilaç deneyleri tüm dünyada dev kampanyalar yürütülürken Amerika’nın 1 milyonu aşkın tirajlı dergisi Vanity Fair bu yılın Ocak ayındaki sayısında, “Ölümcül ilaçlar” başlığıyla dünyanın dört bir yanında insanlar üzerinde gerçekleşen ilaç deneylerini haber yapmıştı. Haberde ABD’deki birçok ilaç şirketinin yasalardan kaçınmak ve araştırma maliyetini düşürmek için, insanlarla yapılan deneyleri fakir ülkelere taşıdığı ve bunlardan Türkiye’nin 6’ncı sırada yer aldığı belirtildi.

İngiliz The Independent gazetesi ise dün manşetten yayınladığı haberde, Vanity Fair’in haberindeki en büyük eksikliği giderdi ve bu deneylerde hayatını kaybeden insanların sayısını yayınladı. Independent’in haberine göre Türkiye’de Ocak 2007 - Aralık 2010 tarihleri arasında yapılan ilaç deneylerinde kobay olan binlerce kişiden 893’ü hayatını kaybetti. Bu rakam Hindistan’da 1700’ü aşarken Meksika’da da 1500’e yakın kobayın öldüğü belirtildi. Gazete, sadece Hindistan’da bir yıl içinde gerçekleşen 1600 klinik deneyde 150 bin kişinin para karşılığı ya da tedavi umuduyla kobay olmayı kabul ettiğini yazdı. Habere göre, yasaların çok gevşek olduğu Hindistan’da bu kobaylar arasında okul çağındaki genç kızlar da bulunuyordu ve 13 yaşındaki Sarita adlı bir genç kız, ailesinin bilgisi dışında kobay olarak kullanılırken akciğerlerinin iflas etmesi sonucu hayatını kaybetti.

Türkiye dünyada 6’ncı

ABD’deki sıkı denetimler nedeniyle deneylerini ve insanlar üzerindeki klinik testlerini yasaların nispeten daha gevşek olduğu az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere kaydıran batılı ilaç şirketleri de şöyle sıralandı: Pfizer, Bristol Myers, PPD, Squibb, Amgen, Bayer, Eli Lilly, Quintiles, Merck, KGaA, Sanofi-Aventis, Wyeth. Türkiye klinik deneylerin en fazla yapıldığı 6’ncı ülke. İlaç şirketleri, Amerika’da yapılan araştırmalar sonucunda ürettikleri ilacın yararlı olduğuna dair herhangi bir onay alamazlarsa, bunların yerine Türkiye, Hindistan, Fas, Romanya, Çin gibi ülkelerde yapılan klinik deneyler yürütüyorlar. Burada denekler daha ucuz ve bilinçsiz olduğu için tehlike olasılığı yüksek ilaçlar bile rahatlıkla test ediliyor, olumsuz sonuçlar alınması halinde daha az sorun yaşanıyor. Yani yabancı ülkelerdeki Sağlık Bakanlığı’ndan onay alarak yapılsalar da deneklere zarar verme olasıkları daha yüksek olan ilaçlar deneniyor.

Türkiye’de şimdiye dek gerçekleştirilen klinik deneylerin sayısı 716’yı buldu. Ancak bu deneylerde en az 10 Türk denek kullanıldığı düşünülürse kobay Türkler’in sayısının 7 binden fazla olduğunu söylemek mümkün. Sadece 2007-2008-2009-2010 yıllarındaki deneylerde 893 kişinin öldüğü düşünülürse olayın dehşeti de artıyor.

‘Canlarına okuruz’

Sağlık Bakanlığı, ABD’li ilaç firmalarının, Türkiye’deki insanlar üzerinde para karşılığında ilaç deneyleri yaptırdığı iddiası üzerine bir açıklama yapmış ve klinik deneylerin hem Sağlık Bakanlığı hem etik kurullar tarafından denetlendiğini, deneklere para verilmesinin de yasak olduğunu belirtmişti. Yetkililer, etik kurul onayı olmadan yapılan araştırmaların 3 yıla kadar hapisle cezalandırıldığını ifade etti. Bakanlık, “Türkiye bu konunun en sıkı denetlendiği ülkelerden birisi. Ölüm, hastalık olsa canına okuruz” dedi.

‘Türkiye’de rakam binlerce kişiye ulaşır’

İNGİLTERE’nin prestijli gazetelerinden The Independent’in Hindistan’da ilaç firmalarının insan kobaylar üzerindeki deneylerini konu alan haberi ilaç sektörünün yeniden tartışılmasına yol açtı. Klinik Farmakoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Cankat Tulunay ‘Kobay dehşeti’ne ilişkin şunları ifade etti: “Gönüllü olarak Türkiye’de ilaçlara kobay olan binlerce insan var. İmzaladıkları formlarla ölümle sonuçlanabilen deneylere maruz kalıyorlar. Bundan daha da tehlikelisi hastanın ve hastanın yakınlarının haberi olmadan ilaç şirketleri aracılığıyla doktorlar tarafından gizlice yapılan ilaç araştırmaları. Örneğin Nijerya’da Pfizer’in gizli yaptığı ve piyasadan kaldırılan Trovan isimli antibiyotik araştırmasında onlarca çocuk öldü. Bu olay dolayısıyla şirket Nijerya hükümeti ve hasta sahiplerine çok yüklü tazminatlar ödedi. Amerika’da FDA uzun yıllar ciddi septik şokta etkili olduğu iddia edilen ve Türkiye’de 20 mg’lı flakonun 2 bin 170 TL’den satılan XIGRIS LILLY firması tarafından piyasadan çekildi. SGK milyonlarca lirayı bu ilaca döktü. İlaçları denetlemek için kurulan etik kurulunda hiç deneyimi olmayan ve klinik değil ‘veteriner’ farmakologlar var. Tam tersi durumlar da söz konusu örneğin Sanofi-Aventis firması üretimi olan ‘Ketek’ adlı antibiyotik için sahte, kağıt üzerinde araştırmalar yaptı. Bu durum dolayısıyla da çok insan hayatını kaybediyor. Dolayısıyla Türkiye’deki rakam binlerce kişiye ulaşır.”
kaynak.mynet.com

Salman Rüşdi, Facebook'u yendi

Salman Rüşdi, Facebook'u yendi

"Şeytan Ayetleri" kitabının yazarı Salman Rüşdi'nin sitedeki hesabına müdahale edince, Hintli yazar, Twitter üzerinden Facebook'un sahibi Mark Zuckerberg'e çağrıda bulundu.

Facebook, Hintli yazardan ilk ismi olan "Ahmed"i kullanmasını talep etti. Salman Rüşdi olarak tanındığını belirten yazar, Facebook'un bu teklifini kabul etmeyince hesabı kapatıldı.

Ünlü yazar, Facebook'a rakip sosyal paylaşım ağı Twitter üzerinden Mark Zuckerberg'e çağrıda bulunarak, "Buraya gel ve bana ismimi geri ver!" dedi.

Yazarın bu çağrısına kısa süre içinde cevap veren Facebook, "Salman Rüşdi" hesabının yeniden açılmasına onay verdi.

'YENİDEN SALMAN RÜŞDİ'YİM' 
Salman Rüşdi, Facebook'ta hesabına yeniden kavuştuğunu şu mesajıyla dile getirdi: "Facebook boyun eğdi! Yeniden Salman Rüşdi oldum. Kendimi şimdi çok daha iyi hissediyorum. Benim yaşımda birinin kimlik bunalımına girmesi hiç hoş bir durum değil" sözleriyle tepkisin dile getirdi.

Sırlarıyla Gömüldü

Kaşif Kozinoğlu son yolculuğuna uğurlandı

Kaşif Kozinoğlu son yolculuğuna uğurlandı

Odatv soruşturması kapsamında tutuklu bulunduğu cezaevinde hayatını kaybeden MİT Başmüşaviri Kaşif Kozinoğlu, son yolculuğuna uğurlandı.


Kaşif Kozinoğlu için cenaze namazının ardından askeri tören de düzenlendi.


Odatv Soruşturması kapsamında 10 Mart 2011’de tutuklanarak Silivri Cezaevine konulan 56 yaşındaki Kaşif Kozinoğlu, iki gün önce uzun süreli ve ağır spor yaptıktan sonra geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Silivri Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitiren Kaşif Kozinoğlu’nun cesedi, Cumhuriyet Savcısı’nın talimatıyla Yenibosna’da bulunan Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Otopsisi tamamlanan Kaşif Kozinoğlu’nun cenazesi, İstanbul Merkez Komutanlığı’ndan gelen bir inzibat ekibi tarafından teslim alınarak Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Morgu’na götürüldü.

Kozinoğlu’nun cenazesi için Selimiye Camii’nde düzenlenen cenaze törenine Kaşif Kozinoğlu’nun annesi Belgin Kozinoğlu, eşi Yeşim Kozinoğlu, oğlu Özel Kozinoğlu, kızkardeşi Figen Bıçakçı’nın yanı sıra emekli MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, 1’inci Ordu eski komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan ile askeri yetkililer de katıldı.

"ÜLKE BİR KAHRAMANINI KAYBETTİ"

Yoğun yağışa rağmen oğlunun cenazesinin peşinden yürülen anne Belgin Kozinoğlu, basın mensuplarına dönerek, "Ülke bir kahramanını kaybetti" diye bağırdı. Kaşif Kozinoğlu’nun naaşını taşıyan arabanın geçişi sırasında yakınları gözyaşlarını tutamadı. Törene katılanlar Kozinoğlu’nu son yolculuğuna alkışlarla uğurladı.

Cenaze Ümraniye Kocatepe Mezarlığı’na defnedildi. Kozinoğlu, 22 Kasım Salı günü Odatv Davası’nın ilk duruşmasında hâkim karşısına çıkacaktı.
GÜLE GÜLE KAHRAMAN OĞLUM

Kaşif Kozinoğlu’nun acılı annesi Belgin Kozinoğlu, oğlunun Türk Bayrağına sarılı tabutuna sarılarak gözyaşı döktü. Acılı annenin sık sık "Güle Güle kahraman oğlum" dediği duyuldu. Taziye bölümüne alınmak istenen acılı anne, "oğlumu ayakta uğurlayacağım" diyerek cenazenin başından uzaklaşmak istemedi.

GENELKURMAY VE MİT’TEN ÇELENK

Emekli Binbaşı olan Kozinoğlu için düzenlenen askeri törene başta Genelkurmay Başkanlığı, MİT Müsteşarlığı ve çok sayıda üst düzey komutan çelenk gönderdi.
kaynak.mynet.com

Demirtaş'tan 'bedelli askerlik' önerisi

Demirtaş'tan 'bedelli askerlik' önerisi

Son günlerde herkesin konuştuğu bedelli askerlikle ilgili bir öneri de Selahattin Demirtaş'tan geldi.


Grup toplantısında konuşan Selahattin Demirtaş, "İlla ’bedelliyi çıkaracağız’ diyorsanız parası olanlar bundan faydalansın ama yoksul çocuklara da ücretsiz yapın. Son bir defa vicdani ret hakkıyla ele alınmak üzere yoksul çocuklara bedelsiz faydalanma şartını getirin, çıkartalım" diye konuştu.

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, herkesin evini açıp Van halkını misafir etmesi gerektiğini söyleyerek, "Kimin nerede ne gücü varsa, boş evini, yazlığını, oturduğu evi, kim ne katkı sunabiliyorsa Van halkı ile kış koşullarını atlatmak üzere dayanışma göstermelidir" dedi.
Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Van depreminde hayatını kaybeden iki basın emekçisini saygı ve minnetle andıklarını söyledi.
İki gazetecinin, yıpranma hakları elinden alınmış, geçinmelerine bile yetmeyecek kadar maaşla haberlerini merkeze göndermek için çabaladıklarını belirten Demirtaş, Van’da hasar tespit çalışmalarının yapılmadığını, gözlem raporlarıyla yetinildiğini iddia etti. Demirtaş, gönüllü hasar tespiti yapacak teknik elemanların isimlerin Valiliğe bildirdiklerini ancak Valiliğin bunları çalıştırmayı reddettiğini savundu.



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Van’da "Burada olup bitenden niye haberim yok" diye bürokratları "fırçaladığı" haberlerinin çıktığını ve bunun tekzip edilmediğini ifade eden Demirtaş, "Biz bir aydır neyi anlatıyoruz? İlla Valinin, bürokratın mı söyleyecek? Muhalefet niye var? Niye bizi dinlemediniz? Çünkü bize muhalefet partisi gözüyle değil düşman olarak bakıyor" dedi.
Demirtaş, şunları kaydetti: "Dünyanın en büyük 17. ekonomisiyiz diye sevineceksiniz ama konteyner satın almakta geçici konut inşa etmekte bir aydır gıkınız çıkmayacak. Üstelik gidip orada ’ağustosa kadar dayanın, Allah büyüktür’ diyeceksiniz. Deniz bebek dayanamadı. Dayanamayacak çok sayıda bebek var, ne olacak? Sen emir buyurmuşsun ama çocuklar dayanamıyor. Senin emrinle Van ısınmıyor, ne yapacağız? Bu düşman bakış açısını terk edeceksin. Biz kardeşlikten söz ederken, Van’da siyaseti bırakalım çağrısına karşı bugün bile grup toplantısında BDP ile uğraşıyor. Hadi biz başarısızız, sen ne yaptın? 200 milyon para toplamış fonda. Nereye harcadın? Kasada duruyor. Niye konteyner almıyorsun? Dünyanın her ülkesinden satın al bir hafta içerisinde Van konteynerlerle geçici konutlarla dolsun. Libya’ya bavul içerisinde para getirmeyi biliyorsun. Van’a niye bavullarla para getirmiyorsun? Kimse neden bunun hesabını sormuyor. Kendisine ’milliyetçiyim’ diyenler neden bunun hesabını sormuyor? Irkçılar çünkü."
-"Bütün çivileri hükümet çakmak zorunda"-
Başbakan’ın "Ne olduğunu bilmeden Afet bölgesi ilan edilmesini istiyormuşuz. Afet bölgesi ilan edilirse kimse tek çivi bile çakamazmış" dediğini aktaran Demirtaş, "Cümlenin tamamını söyle. Çivi çakamaz doğru, çünkü bütün o çivileri hükümet çakmak zorundadır. Bunu niye söylemiyorsun? Bunların bazıları yalan söyleyecek kadar zeki doğru söyleyecek kadar dürüst değil. Öyle Arafta bir yerde kalmışlar" dedi.
Demirtaş, vatandaşların katkılarını ve dayanışmaları esirgememelerini istedi ve buna her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunu söyledi.
Van halkının göç etmeyi aklından çıkarması gerektiğini dile getiren Demirtaş, "Herkes evini açıp Van halkını misafir etmelidir. Kimin nerede ne gücü varsa, boş evini, yazlığını, oturduğu evi, kim ne katkı sunabiliyorsa Van halkı ile kış koşullarını atlatmak üzere dayanışma göstermelidir. Çocuklar zatürreden donarak ölmeden bu katkıyı vermeliyiz" diye konuştu.
Demirtaş, "Toplum olarak yaraları sarmasını biliriz. Edirne’nin yarası da acısı da Van yarası gibidir, Van’ın yarası İzmir yarası gibidir, Trabzon’un yarası Hakkari’nin yarası gibidir. Türkiye böyle bir toplumdur. Biz bu duyguya güveniyoruz, inanıyoruz, hükümetin politikası değil. Hükümetlere kalsa elli defa bölünmüştük, elli defa birbirimi boğazlamıştık" dedi.
BEDELLİ ASKERLİK
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin vicdani ret ile ilgili düzenlemenin yapılması için Türkiye’ye aralık ayına kadar zaman verdiğini belirten Demirtaş, "Hükümet vicdani ret düzenlemesini yapmak zorunda. Fakat uyanıklığa bakın ki vicdani ret kanunundan önce bedelli askerlik kanunu çıkarmaya çalışıyorlar. Arada ne kadar toplarsak... Böyle bir şey olabilir mi? Bu nasıl bir tüccar, müteahhit mantığıdır. Memleket şirket kendileri CEO, nereden ne kadar kazanırız bunun hesabı içerisindeler. Bütün meselelere böyle bakıyorlar. İnşaat ya Resulallah, sloganları bu olmuş" dedi.
Bedelli askerliğin eşitsizlik yarattığını iddia eden Demirtaş, bedelli askerlik yerine vicdani ret hakkının tanınması gerektiğini, başka türlü adaletin sağlayamayacağını savundu.
Demirtaş, "İlla ’bedelliyi çıkaracağız’ diyorsanız parası olanlar bundan faydalansın ama yoksul çocuklara da ücretsiz yapın. Son bir defa vicdani ret hakkıyla ele alınmak üzere yoksul çocuklara bedelsiz faydalanma şartını getirin, çıkartalım" diye konuştu.
Selahattin Demirtaş, bedelli askerlikte yaş sınırın 25 olması gerektiğini savundu ve "Bedel yüksek tutulmamalıdır" dedi.
-Kartepe Feribotunun kaçırılması-
Bugüne kadar sivillere dönük tek eyleme sessiz kalmadıklarını, tavırlarını ortaya koyduklarını ifade eden Demirtaş, "Feribot kaçırma olayında neler yaşandığını medya ortaya koyabildi mi? Ne oldu ne bitti feribotta bilen var mı?" diye sordu.
Demirtaş, gemi mürettebatı ve yolculara neden konuşma yasağı getirildiğinin de açıklanmasını istedi.
-Tuncel’e Şeyma Güzel sorusu-
Bu arada, BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, gazetecilerin, Şeyma Güzel’in tutuklanmasına ilişkin sorusuna, "Şeyma Güzel, BDP’nin gençlik merkezi çalışanıdır. Diyarbakır’a gittiği sırada ben hava alanına bıraktım. Gözaltına alındı ben de ’niye’ diye sordum. İşlem yapacaklarını söylediler ve avukatına haber verdik. Durum budur. Burada başka bir yargısız infaz yapılmaya çalışılıyor" karşılığını verdi.
kaynak.mynet.com

En Çok Okunan Haberler

Google Arama