9 Şubat 2012 Perşembe

Kartla bir Yunanistan harcadık

Kartla bir Yunanistan harcadık

Kredi kartı ve banka kartlarıyla 2011 yılında yaklaşık 546 milyar liralık ticari hacim yaratıldı. Dolar bazında 314 milyar dolara denk gelen harcama tutarı Yunanistan ekonomisinden büyük.



ntvmsnbc

İSTANBUL - Bankalararası Kart Merkezi (BKM), 2011 yılı kartlı ödemelere ilişkin verileri BKM Genel Müdürü Soner Canko'nun katıldığı basın toplantısıyla açıkladı.
Verilere göre, 2011 yılında bir önceki seneye göre kredi kartlarıyla yapılan harcamalar yüzde 24, banka kartları ile yapılan harcamalar ise yüzde 54 artış gösterdi.
Kredi kartları ile yıl boyunca toplam 2 milyar 278 milyon adet işlem ile 290 milyar 634 milyon liralık harcama yapıldı. 2010 yılı ile karşılaştırıldığında işlem adedinde yüzde 11 oranında artış kaydedildi.
2011'de banka kartlarıyla yapılan işlemlerin adedi 1 milyar 69 milyon adedi bulurken, banka kartı işlemlerinin cirosu 255 milyar 80 milyon lira oldu. 2011, önceki yıl ile karşılaştırıldığında, banka kartlarının işlem adedinde yüzde 15 oranında artış görüldü.
YUNANİSTAN EKONOMİSİ KADAR
Kredi kartı ve banka kartlarıyla 2011 yılında toplamda yaklaşık 546 milyar liralık ticari hacim yaratıldı. Türkiye dolar bazında 314 milyar dolarlık harcama yaptı. 2010 yılında Yunanistan ekonomisinin büyüklüğünün 305 milyar dolar olduğu dikkate alındığında, Yunanistan ekonomisi kadar harcama yapılmış oldu.
E-TİCARETTE DAHA PAHALI ÜRÜNLER SEÇİLDİBKM 2011 yıl sonu verilerine göre, Türkiye'deki kredi kartı sayısı 51 milyon 360 bin 809 adet, banka kartı sayısı 81 milyon 879 bin 926 adet, ATM sayısı 32 bin 462 adet, POS sayısı ise 1 milyon 976 bin 843 adet oldu.
Veriler, 2011 yılı verilerinin hızlı ve kolay alışveriş olanağı sağlayan e-ticareti tercih edenlerin her geçen gün arttığını gösterdi. BKM 2011 verilerine göre, 2011 sonu itibarıyla yerli kredi kartları ile yerli ve yabancı sitelerde 135 milyon adedinde ve 22 milyar lira tutarında e-ticaret işlemi gerçekleştirildi.
2010 yılı ile 2011 yılı e-ticaret cirosu karşılaştırıldığında e-ticarette yüzde 57 oranında artış görüldü. Harcama cirosundaki artışın işlem adedinin üzerinde oluşu, bu yıl e-ticaret harcamalarında daha pahalı ürünlerin seçildiğini ortaya koyuyor.
2010 yılında işlem başına 147 lira harcanırken, 2011 yılında bu değer 164 lira olarak gerçekleşti.
Geçtiğimiz yıl internet üzerinden en fazla telekomünikasyon, havayolları ve elektronik eşya sektörlerine yönelik e-ticaret işlemi yapıldı.
EN ÇOK HARCAMA ABD'DE YAPILDIYabancı bankalara ait banka ve kredi kartı işlem hacminde, yüzde 18 oranında artış sağlandı.
BKM 2011 yılı verilerine göre, yabancı bankalara ait banka ve kredi kartlarıyla Türkiye'de yapılan işlemler sonucunda 7.8 milyar dolar döviz girdisi sağlandı. Bu tutar, 2010 yılı ile karşılaştırıldığında yüzde 18 oranında artışla Türkiye'ye giren döviz miktarının her geçen yıl arttığı gözlendi.
Yerli banka ve kredi kartları ile yurtdışında yapılan harcamalara bakıldığında, bu harcama kaleminde geçtiğimiz yıllara göre yüzde 33 oranında artış görülürken, 2011 yılında yurtdışında en çok harcama ABD'de yapıldı.
ABD'nin ardından en çok harcama yapılan diğer ülkeler sırasıyla İngiltere, İtalya, Fransa ve Almanya oldu.
EN ÇOK HEDİYE BABALAR GÜNÜ'NDE ALINDI2011 yılında kısa dönemli özel günlerde yapılan kredi kartı harcamalarına bakıldığında ise en çok hediyenin babalar için alındığı gözlendi.
BKM raporuna göre, Babalar Günü harcamaları geçtiğimiz yıl 2010'a göre yüzde 19 arttı ve 851 milyon liraya ulaşarak ilk sıraya yerleşti. Anneler Günü 790 milyon lira ile ikinci sırada yer alırken, Sevgililer Günü 713 milyon lira ile diğer günlerin arkasında kaldı.
2011 yılında BKM sistemi üzerinde en fazla işlem, ay bazında Aralık 2011'de, gün bazında ise Kurban Bayramı arifesi olan 5 Kasım 2011'de gerçekleşti.

Kızılay'dan HIV'li kan açıklaması

Kızılay'dan HIV'li kan açıklaması

Kızılay’dan alınan kanla HIV bulaşan 3 hastadan 2’si hayatını kaybetti. Kızılay Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, "Bulaşmada hiç bir eksiğimiz söz konusu değildir" dedi.

AA

ANKARA - Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, bir bağışçının verdiği kan nedeniyle HIV bulaşan iki kişinin hayatını kaybettiği olayda, kanın bağışçı tarafından vücudunda enfeksiyon etkeni olduğu halde testlerin negatif bulunduğu ''pencere döneminde'' verildiği için bu durumun ortaya çıktığını bildirdi.
Akar, düzenlediği basın toplantısında Türk Kızılayı’nın üzüntü ile karşıladığı bir olayla karşı karşıya olduklarını ifade ederek, HIV'li kan verilen ve hayatını kaybeden vatandaşların ailelerine başsağlığı dileğinde bulundu.
Bugün bazı basın ve yayın organlarında konuyla ilgili haberlerin yer aldığını dile getiren Akar, ''Öncelikle şunu belirtmek isterim ki haberlerde Kızılay kanı olarak belirtilen kan, Kızılay kanı değil toplumumuzun kanıdır. Bu kan Kızılay tarafından üretilmemiş, hastalık bulaştırılmamış sadece bir ihtiyaç sahibine ulaştırılmak için toplumumuzdan emanet alınmıştır'' dedi.
İhtiyaç sahiplerine güvenli kanın ulaştırılması için gereken tüm prosedürlerin titizlikle uygulandığını anlatan Akar, 2005 yılından itibaren başlatılan Güvenli Kan Temini Projesinin de riskleri en aza indirmek amacıyla hayata geçirildiğini söyledi. Türk Kızılayı’nın kan ve kan bileşenleri ihtiyacını etkin ve zamanında karşılamak amacıyla tamamen gönüllülük esasına dayanarak vatandaşlardan kan topladığını dile getiren Akar, şöyle konuştu:
''Bu kapsamda kan bankacılığı bilgi, yönetim sistemimize kayıtlı olan söz konusu kan bağışçısı 17 Mart 2011 tarihinde Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi tarafından organize edilen sivil ekibe gönüllü olarak ilk kan bağışında bulunmuştur. Aynı gün Kan ve Kan Ürünleri Yönetmeliğinde belirtilen zorunlu testler yapılmış, test sonuçları negatif çıkmış ve test sonuçları çerçevesinde üç kan bileşeni üretilmiştir. Bileşenlerden eritrosit süspansiyonu 18 Mart 2011'de, trombosit süspansiyonu 19 Mart 2011'de, taze donmuş plazma da 15 Nisan 2011'de hastanelerin hizmetine sunulmuştur.
Aynı bağışçı yaklaşık 6 ay sonra, 28 Eylül 2011 tarihinde de ikinci defa kan bağışında bulunmuştur. 29 Eylül 2011 tarihinde bağışa ilişkin serolojik testlerin pozitif çıkması üzerine sırasıyla doğrulama laboratuvarında 3 Ekim 2011'de test pozitifliği doğrulanmış, alınan numune İl Sağlık Müdürlüğü Referans Laboratuvarına gönderilmiş ve pozitif sonuç 14 Ekim 2011 tarihinde kesinlik kazanmıştır. Kesinlik kazanan pozitif sonuç 24 Ekim 2011'de Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezine ulaştığında bağışçıdaki ciddi, istenmeyen olayın Sağlık Bakanlığına sunulması amacıyla bölge kan merkezi tarafından D-86 isimli raporlama formu doldurularak İl Sağlık Müdürlüğüne bildirilmiş ve bağışçı bölge kan merkezine davet edilerek durum kendisine aktarılmıştır.''
'DÜNYANIN EN MODERN TARAMA TESTLERİ KULLANILIYOR'Bağışçının ikinci kan bağışının HIV pozitif olması üzerine kan bileşenlerinin imha edildiğini aktaran Akar, ''pencere dönemi'' ihtimali nedeniyle bağışçının mart ayındaki bağışının ardından elde edilen kan bileşenlerinin nakledildiği hastaların kontrolü için hastanelere yazılı bildirimde bulunulduğunu söyledi.
Türk Kızılayı’nda kan bankacılığı alanında dünyada kullanılan en modern tarama testlerinin kullanıldığını belirten Akar, 2011 yılı içinde 49 adet HIV bulunduran kan bağışının tespit edildiğini ve bulaşma durumunun engellendiğini kaydetti. Ancak pencere dönemi nedeniyle kan bankacılığındaki laboratuvar testlerinin her zaman yüzde 100 kesinlikte sonuç veremeyeceğini ifade eden Akar, şöyle konuştu:
''Pencere dönemi kişinin virüse maruz kalması ile kanındaki virüs ve virüs belirteçlerinin henüz testlerde saptanabilir düzeye ulaşmadığı, dolayısıyla negatif bulunduğu zaman dilimidir. Kişinin vücudunda enfeksiyon etkeni olduğu halde yani bulaştırıcı olmasına karşın testlerin negatif bulunduğu dönemdir. Söz konusu bağışçının ilk bağışı sırasında HIV enfeksiyonunun pencere döneminde olduğu, bu nedenle laboratuvar testlerinin negatif bulunduğu, ancak 6 ay sonra gerçekleşen ikinci bağışına kadar HIV virüsü ve belirteçlerinin testlerde saptanabilir düzeye gelmesinden dolayı testin pozitifleştiği anlaşılmaktadır.
Pencere dönemindeki virüsün mevcut tıbbi teknolojilerle ertesi gün veya ertesi hafta tespit edilebilmesi de mümkün değildir. Bu süre bazı kaynaklarda aylarca sürebilmektedir. Bu nedenle kan bağışı öncesinde bağışçının verdiği doğru bilgilerin tüm testlerden daha çok değeri vardır. Bağış öncesi bağışçı sorgulama anketi ile riskli hastaya bulaş açısından riskli durumlar sorgulanmakta ve bu sorulara 'evet' yanıtı veren kişilerden kan bağışı kabul edilmemektedir. Eğer kan bağışçıları gerçek dışı beyanda bulunurlarsa yapılan tüm test ve işlemlere karşın hastalık bulaşma riski bulunmaktadır.''
'SAĞLIK BAKANLIĞI'NIN DA VEBALİ SÖZ KONUSU DEĞİL'
Türk Kızılayı’nın yönetmelik gereği bağışlanan kanları Hepatit B, Hepatit C, HIV ve Sifilis testlerinden geçirdiğini ifade eden Akar, bu testler yapılmadan kanların hastanelere gönderilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını kaydetti. Akar, ''Türk Kızılayı’nın bu bulaşmada hiçbir taksiratı, eksiği söz konusu değildir. Sağlık Bakanlığımızın da bu işle alakalı hiçbir eksiği, prosedürel ve diğer bakımlardan vebalı söz konusu değildir'' dedi.
Bunun Türkiye'de 4 milyon 500 bin kandan sonra ortaya çıkmış bir olay olduğunu ifade eden Akar, ''Binlerce hasta, lösemili insanlar, kan ihtiyacındaki kişiler, Türk Kızılayı’ndan kan beklemektedir. HIV, hepatit veya bulaşıcı hastalıklar ile Kızılay’ın ismini yan yana getirmek, kan bekleyen hastalarımıza ihanettir'' diye konuştu.
Akar, bir soru üzerine, kan bağışı yaparken doldurulan testte yanlış beyanda bulunmanın suç olduğunu, ''Kişiye, son zamanlarda, belli bir zaman aralığında şüpheli cinsel ilişkide bulunup bulunmadığı veya hemcinsiyle ilişkide olup olmadığı sorulmuştur. Kişinin buna yanlış cevap verdiği bellidir. Dolayısıyla suçludur, her suçlu gibi onun da cezalandırılması gerekmektedir'' şeklinde konuştu.
''Dünyaya göre Türkiyemizde veya Türk Kızılayı'nın kan toplama kampanyalarında HIV sayısı son derece azdır. Bunda hem bizim son derece titiz çalışmalarımız, 2005'ten beri tüm teknolojiyi kullanmamız, hem de Türk milletinin, halkımızın bu konuya duyarlı olması ve geleneklerinden, ananelerinden gelen hasletleri bu konuda daha az enfekte olmamızı sağlamaktadır'' diyen Akar, bir gazetecinin, ''Bağışçı ile ilgili bir cezai yaptırımdan söz ettiniz. Nedir son durum?'' sorusunu da, ''Tüm bu hadiseleri biz Sağlık Bakanlığımıza rapor ediyoruz. Bunun gereğini onlar yapacaklar'' yanıtını verdi.
Türk Kızılayı Orta Anadolu Bölge Kan Merkezi Müdürü Armağan Aksoy da pencere dönemine ilişkin bir soru üzerine, hayatını kaybeden hastaların ölüm raporu hakkında bilgilerinin olmadığını belirterek, ''Ancak olayların HIV ile direkt ilgisi olmadığı kanaatimdeyim. Ancak tabii ki bulaşma söz konusu olduğu anlaşılıyor. HIV için bu sürenin 15 günler civarında olduğunu bilmekteyiz. Ama bazı durumlarda aylara kadar gidebilmektedir'' bilgisini verdi.

MİT Müsteşarı Fidan Çankaya Köşkü'nde

MİT Müsteşarı Fidan Çankaya Köşkü'nde

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yapacağı olağan haftalık görüşme için bugün Çankaya Köşkü'ne çıkacak.

ntvmsnbc

Özel yetkili savcı, KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşar Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş'i ifadeye çağırdı. MİT'çilerin ifadeye çağrılması Ankara'da hareketli saatlerin yaşanmasına neden oldu.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Başbakanlık'ta Başbakan Erdoğan ile görüşüyor. MİT Müsteşarı Fidan ise saat 14:00’te Çankaya köşküne çıktı.
MİT müsteşarı Hakan Fidan ve diğer MİT yöneticilerinin ifadeye çağrılmasının ardından, savcının MİT mensuplarına ne soracağı da gündeme geldi. MİT mensuplarının KCK yapılanmasının faaliyetlerinde ve eylemlerinde rolü olduğu iddia ediliyor.
BAŞBAKAN'IN İZNİNE BAĞLIAncak MİT müsteşarı Hakan Fidan'ın ifade vermeye gitme olasılığının düşük olduğu belirtiliyor. MİT kanununa göre Fidan'ın ifade vermesi Başbakan’ın iznine bağlı. Eğer Fidan bu yönde bir talepte bulunursa, talebi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından incelenecek ve evrakın içeriğine bakılarak değerlendirme yapılacak.
SAVCININ YETKİSİ VAR MI?Ankara ise, savcıların MİT müsteşarını ifadeye çağırma yetkisinin olup olmadığına yoğunlaşmış durumda. Çünkü CMK 250 ve 251. maddeler özel yetkili cumhuriyet savcılarına geniş yetki tanıyor. CMK'nın 250. maddesinin üçüncü fıkrasına göre; şüpheli, görev ve sıfatı ne olursa olsun özel yetkili cumhuriyet savcısı tarafından ifadeye çağrılabiliyor. 251. maddenin birinci fıkrasına göre de savcıların doğrudan soruşturma yapma yetkisi var. Yani savcıların MİT müsteşarını çağırmasında hukuken bir engel görülmüyor.
YASAL FORMÜL ARANIYORİşte bu iki madde için şimdi Ankara’da bazı formüller üzerinde çalışılıyor. Yargının hızlandırılmasına yönelik olarak hazırlanan ve komisyon aşamasında olan yasal düzenleme paketine, bu durumun bir daha yaşanmamasını sağlayacak maddelerin eklenmesi bekleniyor.
SAVCI MİT BÖLGE MÜDÜRÜNÜ TUTUKLAMIŞTIMİT müsteşarının terör soruşturması kapsamında ifadeye çağrılması bir ilk ancak daha önce benzer bir durum yaşanmıştı. Erzincan'daki Ergenekon yapılanmasına ilişkin soruşturma kapsamında, Özel Yetkiyi Savcı Osman Şanal MİT Bölge Müdürünü ifadeye çağırmıştı. Dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner'in olumsuz görüşüne rağmen Savcı Şanal CMK 250 ve 251. maddeyi dayanak göstererek ifadeyi almış hatta Erzincan Bölge Müdürünü tutuklamıştı.
NE SORULACAK?KCK soruşturması kapsamında savcılığın ifadelerini talep ettiği MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş'e sorulacak soruların çerçevesi tartışılıyor.
İddia, MİT mensuplarının KCK yapılanmasının faaliyetlerinde ve eylemlerinde rolü olduğu yönünde.
Hatta MİT heyetinin, Öcalan ile PKK'nın Avrupa ve kırsal kadroları arasındaki iletişimini kuryelik yaparak sağladığı iddia ediliyor.
MİT'in PKK ve KCK'nın eylemlerine göz yumduğu da önemli iddialardan biri.
İddiaya göre MİT, gerek doğrudan temaslarında, gerekse örgüt içindeki ajanlarıyla saldırı ve eylem talimatlarına ulaştı, ancak önlenmesine yönelik harekete geçmedi. Aksine eylem talimatlarının, Kandil ve kırsal kadrolara iletilmesine aracı oldu.
Bir başka iddia ise Diyarbakır’daki KCK operasyonlarında, Oslo'da yapılan PKK-MİT görüşmelerini tamamlayıcı nitelikteki toplantılara ait 12 ses kaydı ve Abdullah Öcalan’ın KCK yönetimine gönderdiği 19 mektup bulunduğu. Bu mektupların içeriği de sorulacak sorular arasında.

En Çok Okunan Haberler

Google Arama