6 Mayıs 2011 Cuma

YA MÜZAKERE YA KIYAMET



Öcalan: 15 Haziran’dan sonra...

Abdullah Öcalan seçim sonrası süreç hakkındaki görüşünü “15 Haziran’dan sonra ya müzakere ya kıyamet” sözleriyle özetledi.


İmralı’da çarptırıldığı ömür boyu hapis cezasını çeken PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan, "15 Haziran son tarihtir. 15 Haziran’dan sonra ya anlamlı bir müzakere dönemi başlar ya da büyük bir savaş başlar, kıyamet kopar" diye tehditte bulundu.


İmralı’da avukatlarıyla görüşmesinde Abdullah Öcalan’ın söyledikleri belirtilen sözler, PKK’ya yakınlığıyla bilinen internet sitelerinde yer aldı. Buna göre Öcalan, Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) bir çatı olarak mücadeleye öncülük edebileceğini belirterek, "Kendi kararlarını vermeleri lazım. Kendi önderlerini oluşturabilirler. Kürt siyasetçiler siyasi bir alan açamadılar. Bu konuda çok ilerleme kaydedemediler. Tasfiye ediliyorlar" dedi. İnternet sitelerindeki yazılara göre Öcalan şunları söyledi:

TUĞLUK'TAN TEHDİT: KÖTÜ ŞEYLER OLACAK
"Kürtlere yönelik büyük bir tasfiye durumu var. Kararlarını almalılar. Doğru karar vermeleri önemlidir. Bu süreç kesinlikle hata kabul etmez. Bu baskılara karşı nasıl tavır alacaklarını belirlemelidirler.
Benim burada yapabileceğim fazla bir şey yok. Önümüzde bir, 1.5 ay kaldı. Ama hükümetin mevcut tavrı sürerken benim ve heyetin yapabileceği fazla bir şey olmaz. Heyetle belki en fazla bir iki görüşme daha olabilir. Sonrasında da yapabileceğim bir şey kalmaz.
Ama siyasi alan da diğerleri de bir alan açamadılar, başarısız oldular. Demokratik siyaseti geliştiremiyorlar. Bu zayıf kişiliklerden dolayı yol katedilemiyor, ilerlenemiyor. Demokratik siyaset anlaşılmıyor ve yapılamıyor. Biraz demokratik siyaset anlaşılsaydı, halkın içinde, örgütlerde çalışılırdı, yanlış durumlarla karşılaşılmazdı.
Vekil olarak onore edilmek istenenlerin de yapması gereken buydu. Yoksa atama usulüyle vekil olunmaz. Bu anlamda dillere destan bir küçük burjuvalık söz konusudur. Demokratik siyasetin kanallarını sonuna kadar açtığımız halde bu durum halk için değerlendirilemiyor,"


YA MÜZAKERE YA KIYAMET KOPAR
Öcalan, İmralı’ya deveti temsilen geldiğini ileri sürdüğü heyetle görüşmeler yaptığını belirttikten sonra bununla ilgilii şunları söyledi:
"Biz heyetle görüşmelere başlarken ölümler, tutuklanmalar olmayacak diye anlaşmıştık. Ölüm de olmayacaktı, operasyonlar, tutuklanmalar da olmayacaktı, taş da atılmayacaktı. Ancak bunlara uyulmadı. Hükümet bu kadar gözaltı, operasyonlar yapıyor. Hükümet bunun açıklamasını yapmak zorundadır.
15 Haziran son tarihtir. 15 Haziran’dan sonra ya anlamlı bir müzakere dönemi başlar ya da büyük bir savaş başlar, kıyamet kopar. Her ikisi de çok büyük olur. Müzakere olursa büyük ve anlamlı bir müzakere olur, savaş olursa da büyük bir savaş olur. Her ikisi de büyüktür, anlamlıdır ve kutsaldır.
Benim buradaki koşullarım biliniyor. Mandela ‘ben özgür olmadan bir tek sağlam adım atamam’ demişti. Mandela’nın bu tavrı doğruydu. Ama ben bazı şeyleri yapmasam bu işi çözebilecek, yapabilecek kimse yok. Devlet kimseyi dikkate almıyor. 2005-2006’da ben çekilecektim ancak halkın ve siyasetçilerin talepleri, diyalog kurma talepleri oldu. Ben de dikkate aldım. Ancak kimse üstüne düşeni yapamıyor, benim burada söylediklerim de uygulanmıyor. Ortada bir kafa karışıklığı var, bu nedenle devlet de onları ciddiye almıyor, bastırma yoluna gidiyor."
-“KÜÇÜK BURJUVALAR”-
“Kürtlere yönelik büyük bir tasfiye durumu var. Kararlarını almalılar. Doğru karar vermeleri önemlidir. Bu süreç kesinlikle hata kabul etmez. Bu baskılara karşı nasıl tavır alacaklarını belirlemelidirler. Benim burada yapabileceğim fazla bir şey yok. Önümüzde bir, bir buçuk ay kaldı. Ama Hükümetin mevcut tavrı sürerken benim ve heyetin yapabileceği fazla bir şey olmaz. Heyetle belki en fazla bir iki görüşme daha olabilir. Sonrasında da yapabileceğim bir şey kalmaz.
Ama siyasi alan da diğerleri de bir alan açamadılar, başarısız oldular. Demokratik siyaseti geliştiremiyorlar. Bu zayıf kişiliklerden dolayı yol katedilemiyor, ilerlenemiyor. Demokratik siyaset anlaşılmıyor ve yapılamıyor. Biraz demokratik siyaset anlaşılsaydı, halkın içinde, örgütlerde çalışılırdı, yanlış durumlarla karşılaşılmazdı. Vekil olarak onore edilmek istenenlerin de yapması gereken buydu. Yoksa atama usulüyle vekil olunmaz. Bu anlamda dillere destan bir küçük burjuvalık söz konusudur. Demokratik siyasetin kanallarını sonuna kadar açtığımız halde bu durum halk için değerlendirilemiyor.
Mücadele bir sürü olanak yarattığı, demokratik siyasetin kanallarını sonuna kadar açtığı halde bu kanalda yürümeyi bilmiyorlar. Demokratik siyaset nasıl yapılır bilmiyorlar. AKP gece gündüz çalışıyor, kendini bütünüyle bu işe veriyor. CHP bile artık bir şeyler yapmaya başlamış, kendine bir alan açmaya çalışıyor... Seçim sonrasında bu konularda geniş açıklamalarda bulunacağım.

-BAĞIMSIZLARA ÖNEMLİ GÖREV DÜŞÜYOR-
Batı'da Türkiye kamuoyundaki çalışmaların yapılması, geliştirilmesinin önemli olduğunu söyleyen Öcalan’ın, “Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü ve diğerlerine bu konuda önemli sorumluluklar düşüyor. Bunun farkında olarak çalışmalarını genişletebilir, birliği sağlayabilirler. Bu tarihi sorumluluktur. Bu onlar için de iyi bir fırsattır, tarihi rollerini oynayabilirler” dediği belirtildi.

-MUAVİYE-
Güneydoğu’da din tartışması dahil Öcalan’ın diğer iddialarından bazıları şöyle:
-Diyanet İşleri bölgeye iki yüz kadın vaiz atamış. Dini kullanma politikalarını daha fazla devreye koymuşlar, daha önce vardı, derinleştiriyorlar. Daha da artırabilirler. AKP burada dini kullanarak politika yürütüyor. Bunların yaptıkları Muaviye dinidir, Ladin dinidir, sonunu da gördük. Bunların yaptıkları Muhammedi din değildir. Bunların amacı Kürtleri kendi politikalarına ikna etmektir. Dünya tv, TRT-6 bunların hepsi onların politikalarının bir parçası. Bunların dini Muaviye'nin dinidir, Ladin'in dinidir, iktidara bulaşmıştır, iktidar dinidir. Gerçek dinle, Muhammedi dinle hiçbir alakaları yoktur. Bunların yaptıkları, bunların politikaları tekçi-faşisttir. Halkın sivil cuma namazları İslam'ın ta kendisidir.
-Biz heyetle görüşmelere başlarken ‘ölümler, tutuklanmalar olmayacak’ diye anlaşmıştık. Ölüm de olmayacaktı, operasyonlar, tutuklanmalar da olmayacaktı, taş da atılmayacaktı. Ancak bunlara uyulmadı. Hükümet bu kadar gözaltı, operasyonlar yapıyor. Hükümet bunun açıklamasını yapmak zorundadır.
-15 Haziran son tarihtir. 15 Haziran'dan sonra ya anlamlı bir müzakere dönemi başlar ya da büyük bir savaş başlar, kıyamet kopar. Her ikisi de çok büyük olur. Müzakere olursa büyük ve anlamlı bir müzakere olur, savaş olursa da büyük bir savaş olur. Her ikisi de büyüktür, anlamlıdır ve kutsaldır.”

-TUNUS ÖRNEĞİ-
“Tunus'ta bir kişi kendini yaktı, hükümet devrildi. Kürtlerde de bu işi ciddiyetle ele alan olursa sonuç alınabilir” diyen Öcalan, Suriye’de demokratik zeminde bir uzlaşma olabileceğini savundu.

kaynak.mynet.com

0 yorum:

Yorum Gönder

En Çok Okunan Haberler

Google Arama