Resmi ziyaret için Londra’da bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gazeetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Rumların AB Dönem Başkanlığına “Sefil Avrupa’ya yarım başkan geliyor” sözleriyle tepki verdi. Resmi ziyaret için Londra’da bulunan Cumhurbaşkanı Gül, beraberindeki gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı.
Katıldığınız programlarda Türkiye'ye yoğun ilgi olduğu gözüküyordu....
Heybemiz dolu olunca burada da rahat oluyorsunuz. Toplantıya girmeden önce organizasyonu yapan yöneticilerle konuştuk. Herkes sizin konuşmanızı bekliyor, dediler. Gittiğim yerlerde herkes Suriye'yi soruyor. Beşşar Esed'in Sunday Times'taki röportajı vardı. Suriye'nin en yakın komşusunun Cumhurbaşkanı burada olunca tabii en çok sorulan sorular bu konuda oldu. Guardian yazı işleri toplantısına girdik, onlar da aynı şeyleri sordular. Bizim hiçbir gizli gündemimiz yok Suriye ile ilgili. Güvenlik olsun, ekonomik istikrar olsun, refah olsun istiyoruz. Bizim bütün arzumuz bu.
Türk hacılar dönüş yolunda saldırıya uğradı.
Ben hemen bilgi aldım. Söylenen, otobüs biraz da yanlış istikamete girmiş orada, biraz problem çıkmış, çok büyütülecek bir konu değil, dediler. Bunların olmaması gerekir.
Türkiye'nin bir askeri operasyonu arzulamadığını söylediniz. Fakat uluslararası basında ve Suriye muhalefetinde 'bir operasyon yapılacaksa Türkiye öncülüğünde olmalı' görüşü dillendiriliyor. En kötümser senaryo olursa bir rol üstlenmesi olabilir mi?
Tabii ki bir devlet hemen yanı başında çok büyük önemli olaylar oluyorsa, en iyi senaryodan en kötü senaryoya kadar kendini hazırlar. Bu en kötü senaryoyu arzu etmek, görmek için değil aslında. Ama devlet dediğin budur.
Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarı ile özellikle krizdeki Avrupa tarafından yakından izleniyor. Hatta imreniliyor. Ama bunu gölgeleyen PKK terörü var. Avrupa'da da uzantıları var örgütün. Burada yaptığınız görüşmelerde gündeme geliyor mu PKK?
Yaptığımız görüşmelerde gündeme geldi. Ben de gayet açık bir şekilde söylüyorum. Türkiye'de terörü mazur kılacak bir durum yoktur. Siyasi olarak en aykırı fikirler savunulabilir. Oturumlarda neler konuşuyorlar. Yeter ki arkasında şiddet olmasın. Ama şiddet içinde olanlara karşı da gayet kararlı, sonuna kadar mücadele de devam edecektir.
Yatırımcılarda bir endişe gözlemlediniz mi?
Görmedim. Terör her yerde olabiliyor. Ortadoğu'daki ülkelerin gündemleriyle karşılaştırınca bizim sorunlarımız kıyas bile götürmez.
Guardian toplantısında Türkiye'deki basın özgürlüğü konusunda neler soruldu?
Doğrusu sorulmadı 7-8 kişi vardı; hepsi dosyasına hakimdi. İran, Suriye ve Türkiye ekonomisiyle, AB ile Mısır'la ilgililer... İyi bir toplantı oldu.
SEFİL AVRUPA'YA YARIM BAŞKAN GELİYOR
AB'de ekonomik krizden dolayı soğuk rüzgarlar esiyor. Bizde ise AB hedefi konusunda zaten yatay pozisyon var. Fasıllar tıkandı. 'Bu durum üyelik sürecini daha da uzatacak' endişesi var mı?
Burada çok soruluyor 'Türkiye'nin gücü nereden geliyor?' diye. Türkiye'nin kazandığı 'soft power'ından geliyor. Askeri her zaman vardı. Nüfusumuz yine aynı büyüklükteydi. Ekonomisini de güçlü hale getiren aslında soft power'ıydı. AB ile ilişkilerden çok büyük katkı aldık bu soft power'ı kazanırken. Bizim için müzakere sürecinin başarıyla bitmesi çok daha önemli. Bu sürecin bitmesi demek resmen ve fiilen herhangi bir AB ülkesi sınıfına girmek demek. O sınıfa girdikten sonra AB'de kimse Türkiye'ye hayır diyemez. O gün belki Türk halkı Norveç gibi olmayı tercih edebilir. AB içinde 'Euro Zone' ve dışında olan ülkeler zaten büyük problem. Bizi de ilgilendirmiyor. Euro Zone'a girmek gibi bir niyetimiz de yok zaten. Esas o egemenlik o zaman gidiyor.
Türkiye şu anki mevcut krizi kendi yararına kullanabilir. Ama bu AB'de taktik ya da stratejik olarak rahatlığa itmiyor mu, onlar da bu fırsattan istifade müzakere performansını soğutmuş olmuyorlar mı? Türkiye de gevşetmiş gibi...
Kesinlikle haklısınız. Ama biz bütün AB üyesi ülkelerle yaptığımız görüşmelerde 'bu bizim stratejik tercihimizdir, ayrıca sizin de namus borcunuz' deriz. Neredeyse şu anda hiçbir fasıl açılamaz hale geldi. Bunun AB için en büyük itibarsızlık olduğunu söylüyoruz. 2012'nin ilk yarısında en büyük itibarsızlık yaşanabilir. Düşünebiliyor musunuz? Rum kesimi AB'nin tüm ilkelerini çiğneyerek AB'ye katıldı. Bu ailenin standartlarını çiğneme örneğiydi. Şimdi de bu yarım ülke, eksik ülke AB'ye başkanlık yapacak. Böyle 'miserable' (sefil) bir birliğe böyle yarım bir başkanlık olacak. Bu ifadeyi aynen AB yöneticilerine de söyledim.
SURİYE'NİN TERÖR ÖRGÜTÜ PKK'YA KUCAK AÇMAK GİBİ BİR HATA YAPACAĞINI SANMIYORUM
Suriye'den Türkiye'ye yönelik askeri tehdit olursa NATO'dan 5. maddenin işletilmesini isteme ihtimalimiz var mı?
Her türlü senaryoya çalışırız. Söylediğiniz tehdit başka bir yerden de olursa cevabımız gayet açık olur. Terör örgütünün aynı Kandil gibi orayı da bir nevi kendisine serbest alan yapıp Türkiye'ye karşı şeyi olursa dediler. Böyle bir hatayı Suriye'yi yönetenlerin yapmayacakları kanaatindeyim. Böyle bir şeye asla tahammül etmeyiz. Kesinlikle de tolere etmeyiz.
İngiltere, IRA meselesini çözen bir ülke. Blair ve sonrasında birtakım anlaşmalarla sorun çözüldü. Anayasa sürecinde yerel özerklik, kültürel haklar, ilk üç maddenin değişmesi yoluyla eşit yurttaşlık gibi, gerçekten reformist bir çabanız olabilir mi?
Oluyor... Nihayetinde biliyorsunuz ki Cum-hurbaşkanı'nın yetki ve rolü ayrı, hükümetin ayrı. Başından beri hiçbir popülizme kaymadan gayet açık seçik söylüyorum. Ben bu koltukta otururken Türkiye ile ilgili iyi şeyleri söylemem lazım. Görev bittikten sonra paylaşmam doğru olmaz ki.
Kürt sorununun çözümünde kafanızda bir model var mı?
Memleketin en önemli konusudur da dedim. Kafamda var tabii ki. Şöyle bir şey ortaya çıkıyor: Sanki bunlar terörle, terör sayesinde oluyormuş gibi algılanıyor. Son aylardaki terörün muhakkak kırılması lazım.
Dünyayı Londra'da tanıdım
1976-77'de buradaydınız. Buckingham Palace'ın oradan geçiyordunuz. Hiç aklınızdan geçmiş miydi, Kraliçe o zamanda oradaydı...
Aslında Kraliçe ben 3 yaşındayken oturmuş...
Günün birinde devlet başkanı olarak geleceğiniz aklınıza gelir miydi?
Kader getirdi. Beni böyle bir pozisyona oturtturdu. Tabii ki çok heyecan verici, gurur verici. Bugün programlarımıza geçerken sarayın önünden gittik. Her iki taraf Türk ve İngiliz bayraklarıyla süslenmiş. Benim için ayrı bir kıvanç, onur, sorumluluk şüphesiz ki. Bu şunu gösteriyor, memleketimizde eksiklerimiz noksanlarımız var. Ama nihayet bütün kanallar öyle ya da böyle herkese açık. Ben Anadolu'dan, Kayseri'den gelen bir ailenin çocuğu olarak Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'yım. Bunlar herkese örnek olmalı. Burada krallık var, Türkiye'de ise demokratik yolla herhangi bir aile geçmişinize bakmadan seçiliyorsunuz.
O zaman kraliyet ailesine bakışınız nasıldı?
İlk yurtdışı ziyaretimdi Londra. Dünyanın ne olduğunu o zaman öğrendik. İlk siyah insanları burada gördük. Regent Park'taki büyük camide Müslümanların ne kadar renkli olduğunu yine burada gördüm. Farklı mezhepleri burada gördüm. Farklı giyinenleri burada gördüm. Ve yine o zaman büyük özgürlük mücadelelerini gördük. Dünya ne kadar çok değişti.
Sizin demokrasi anlayışınızda İngiltere'nin katkısı oldu mu?
İngiltere'de bulunduğum o iki yılın tabii ki büyük katkısı oldu. Serbest düşünme, dünyayı tanıma açısından büyük katkısı oldu. O zaman da Müslüman talebe örgütünde bulundum burada, ama hepsi çok büyük katkıydı, daha sonra 3 dört sene sonra IDB'de çalıştım. Orada da İslam dünyasını yakından tanıma fırsatı buldum. Kitaplarını, tercümelerini okuduğumuz insanlarla tanıştık. Görüp mukayese etme imkanımız oldu.
kaynak.mynet.com
0 yorum:
Yorum Gönder