8 Aralık 2011 Perşembe

MİT’in kara kutusu 'duvar'ı sarstı

MİT’in kara kutusu 'duvar'ı sarstı

Eski MİT’çi Mehmet Eymür, faili meçhul cinayetlerle ilgili savcılığa verdiği ifadesinde bilinmeyenleri anlattı. Eymür’ün ifadesi Ağar’ın “Bir tuğlayı çekersem duvar çöker” dediği, siyasetçi, istihbaratçı, askerler ve mafyadan oluşan yapıyı sarstı.

ntvmsnbc

1990’lı yılların kara kutusu olarak nitelenen dönemin MİT Kontr-Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür’ün faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturmada geçen hafta Ankara’da özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı’na verdiği ifadesi açığa çıktı. Taraf gazetesinde yayımlanan 9 sayfalık ifadede, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’den eşi Özer Uçuran Çiller’e, Mehmet Ağar’dan Alaattin Çakıcı’ya kadar birçok isimle ilgili ilginç detaylar var. Vatan gazetesinin haberine göre Eymür’ün ifadelerinde dönemin tartışılan isimleri şöyle geçiyor:
‘ÇİLLER MOSSAD TOPLANTISINDAN ÇIKARTI’Devlet tecrübesinin az olması ve bunu bilen Mehmet Ağar ve ekibi, Tansu Çiller’in eşi Özer Çiller’e bazı yanlışlıklar yaptırmış olabilir. Mehmet Ağar, Özer Çiller’i ve Başbakan Tansu Çiller’i fazlasıyla etkiledi. Biz Başbakan’la birlikte İsrail’e gitmiştik, İsrail’de MOSSAD Başkanı ve heyetiyle görüştüğümüz sırada muhtemelen Mehmet Ağar’ın talebi ve Başbakan’ın direktifi ile söz konusu toplantıdan Sönmez Köksal ve ben çıkartıldık. İçeride sadece Başbakan Çiller, Ağar ve İsrailli istihbaratçılarla kaldı. Ne konuştuklarını bilmiyorum, ancak bu uygun bir davranış değildi. Başbakan Çiller’in terör konusunda en güvendiği isim Mehmet Ağar olarak gözükmekteydi. O dönemde Tansu Çiller için güvenlik işleriyle uğraşanların “Cesur kararlar alıyor, erkek gibi kadın” şeklinde sözleri Çiller üzerinde etkili oldu. Bu yüzden bazı şeylerin kendi inisiyatifi dışında yapılmasına ses çıkarmamıştı. Ben Başbakan Tansu Çiller’in iyi niyetli olarak terör politikasına destek verdiğini biliyorum, hiçbir zaman da “Şunu öldürün bunun parasını alın” diye de söylediğini zannetmiyorum.
‘SİZE MİT’TE GÖREV VERMEYİ DÜŞÜNÜYORUZ’Tansu Çiller’in gayri resmi danışmanı olan bir arkadaşım beni ona methetmiş. Çiller’in eşi Özer Çiller beni Ankara’ya çağırttı. Yüz yüze görüştük, bu görüşmede Özer Çiller bana ‘Size MİT’te görev vermeyi düşünüyoruz’ dedi. Hiçbir resmi sıfatı olmayan birinin bana bunları söylemesi garibime gitmişti. Özer Çiller ile görüşmelerimiz devam etti. Bazen lüzumsuzluklar yapıyordu. Zeynep Özal’a Jaguar hediye eden, ismini hatırlamadığım şahısla samimiydi. Mehmet Ağar’ın Özer Çiller ile çok samimi ilişkiler içerisine girmesini görmem üzerine kendisini bu konuda uyarmıştım. Özer Çiller’in hiçbir hukuki sıfatı bulunmadığı halde belirli bürokratlarla iş ilişkilerine girmesini biraz yadırgıyordum. Bunu Tansu Çiller, devlet yapısını iyi bilmediği için ve erkeklerle irtibat kurmakta biraz sıkıntı çektiğinden eşi Özer Çiller’i bir danışman gibi kullanıyordu.
‘AĞAR’IN TALİMATIYLA İNFAZ İŞLERİNDE KULLANILDI’Tarık Ümit yapı itibarıyla kontrol edilmesi zor bir kişiydi. MİT Başkanlığı’na hem de daha sonradan Ağar’ın talimatıyla emniyet adına çalışmaya başladı. Emniyet adına çalıştığı sırada kendisine yeşil pasaportlar, sahte kimlik kartları ve sahte araba plakaları verilmiş ve birtakım infaz işlerinde kullanılmış. Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım cinayetinde bizzat görev aldığını kendisinden öğrendim. Savaş Buldan’ın üzerinde çıkan paraları almışlar, yanında bulunan özel harekâtçılarla birlikte Ağar’a getirmişler, getirdikten sonra da bu parayı paylaşmışlar.
Göreve döndüğüm ilk günlerde Tarık Ümit’in İstanbul’daki evinde görüştüm. ‘40 kişilik ölüm listesi’ var dedi ve bana verdi. Behçet Cantürk ismi de çizilenler arasındaydı. Durumu MİT Müsteşarlığı’na rapor ettim. MİT Müsteşarlığı olarak faili meçhul olaylarla ilgilenmeye başladık, ayrıca Tarık Ümit’i de tekrar kullanmaya başladık. Tarık Ümit ölüm listesini bana verdiğinin öğrenilmesi üzerine öldürülmüştür.
‘KAÇAKÇILARIN ARADIĞI NUMARA AĞAR’IN ÇIKTI’Mehmet Ağar ile çok eskiden beri tanışıklığı olan bir insanım. Kendisiyle önceleri çok samimiyetim vardı. Bekar olduğum zaman Ağar, İstanbul’dan Ankara’ya geldiğinde evimde kalırdı. Ağar’ı ilk kez İstanbul Asayiş 2. Şube Müdür muavini iken tanıdım. İstanbul’da meşhur bir kadın vardı; Ağar’ın elbiselerini alıyordu. Bunu şüpheli gördüm. İlişkileri çok geniş biriydi. Dostları arasında çeşitli kaçakçılar, mafyavari adamlar bulunuyordu. Hatta o dönemde kaçakçılığa baktığım için İnterpol aracılığıyla gelen bazı yazılarda yurtdışından bazı kaçakçıların İstanbul Emniyeti’ni aradığı, bu numaranın da kime ait olduğunu araştırdığımda Ağar’ın makamının telefonu olduğunu gördüm.
‘YEŞİL’İ GÖZALTINA ALIP DÖVMÜŞLER’Yeşil isimli şahıs ilk Elazığ’da MİT adına çalışıyormuş, daha sonra kontrolden çıkınca bizimkiler bunu bırakmışlar. Bunun üzerine JİTEM’e çalışmış. Kendisine resmi kimlikler verilmiş. Kendisinde hem Jandarma kartı hem de Başbakanlık kartı vardı. Ancak kontrol edilemeyince bölgedeki komutan tarafından Güneydoğu’dan çıkarılmış ve Ankara’ya taşınmış. Sonra bana tavsiye edildi. Ben de görevim öncelikle yurtdışı olduğu için ve birinci önceliğimizde Abdullah Öcalan’ın yakalanması olması sebebiyle bu şahsın yöreyi iyi bilmesi, Kürtçe konuşması, çevresinin geniş olması düşünülerek bizimle çalışıp çalışmayacağını sordum. Yeşil de kabul etti. Birçok faili meçhul işine karıştığını sonradan öğrendim. Elinde yirmi yeri aynı anda patlatacak bir sistem vardı, daha sonradan bu sistemin Cem Ersever’den alınan sistem olduğunu gazetelerden ve Hanefi Avcı’nın beyanlarından öğrendim. Bir ara bir olaya karıştığından gözaltına alındı. Gözaltına alınma sebebi Lazem Esmaeli, Asger Simitko isimli iki İranlının öldürülmesi olayıyla ilgiliydi. Emniyette Yeşil’i kendi ifadesine göre iyice bir dövmüşler.
‘ALADDİN ÇAKICI KORKAK BİR İNSANDIR’Kendisini bizzat İstanbul Bölge tavsiye etmiştir. Yapı itibarıyla korkak bir insandır, ürkektir. Kendisini ve ekibini yurtdışında kullanmak amacıyla Korkut Eken kendilerini eğitti. Bu arada Eken, Çakıcı’nın etkisinde kaldı. Biraz mafyavari hareketlere ve babalığa özendi. Benim duymamdan Eken rahatsız oluyordu. Ancak Çakıcı’yı öyle iddia edildiği gibi çok mühim iş ve eylemlerde kullanmadık. Ben ikinci kez MİT’e döndüğümde ise kendisi ile hiçbir şekilde irtibat kurmadım. Yalnız benim ilk MİT’ten ayrıldıktan sonra Yavuz Ataç’la çok samimi olmuş, hatta ona araba hediye etmiş. Ancak ben MİT’e geri döndükten sonra yardımcım Yavuz Ataç’a, Alaattin Çakıcı’yla irtibatını kesmesini söyledim. Yavuz Ataç, Çakıcı’ya bildirmiş, bu yüzden o da bana düşman oldu.
‘HANEFİ AVCI SUSURLUKÇULARI SAKLADI’Avcı’nın karanlık işler yaptığını biliyorum. PKK terör örgütünde bulunup da Pişmanlık Yasası’ndan yararlanan şahısları İstanbul’a getirdiğini ve kullandığını biliyorum. Her ne kadar Avcı Susurluk Komisyonu’ndaki ifadesinde söz konusu oluşumu deşifre eden açıklamalar yapmış olsa da, söz konusu ifadeleri ayrıntılı incelendiğinde Avcı, Ağar’dan bir kez bahsetti, sanki olayın bir tek sorumlusunun Yeşil gibi gösterdiği, ama bu olayı asıl yapan ve yaptıranları sakladığı görülecektir. Abdullah Çatlı’yı Abdullah Çatlı olarak biliyordu. Hatta Abdullah Çatlı’nın evinde bildiğim kadarıyla o tarihte aramada yapmıştı. Hiç bir şekilde Abdullah Çatlı’ya dokunmadı. Yine söz konusu faili meçhulleri yapanları bulmaya yönelik çalışmalar yapılmadı.
‘BUCAK 6 MİLYON DOLAR İÇİN ÖLDÜRTTÜ’Lütfü Topal cinayetini, Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz isimli özel harekât polislerinin gerçekleştirdiğini hem olay öncesindeki duyumlardan hem olay sonrasında Duran Fırat isimli yanımda çalışan astsubay kökenli memurun yaptığı araştırmalardan tespit ettim. Duran Fırat MİT’te göreve başlamadan önce Özel Harp Dairesi’nde görevli astsubaydı. Yukarıda isimleri geçen özel harekâtçılara hocalık yapmıştı. Sedat Bucak’ın akrabası olan Fatih Mehmet Bucak da MİT’te görevli bir arkadaşımız tarafından alınan bir beyanında bu cinayetin özel harekâtçı polisler ve Sedat Bucak tarafından 6 milyon dolar için yapıldığını söyledi. Bu beyan Fatih Mehmet Bucak tarafından inkâr edilse de buna ilişkin rapor ve tutanak eğer imha edilmediyse halen MİT Başkanlığı’ndadır.

0 yorum:

Yorum Gönder

En Çok Okunan Haberler

Google Arama