7 Ocak 2012 Cumartesi

'Başbuğ'un tutuklanmasına sevinmemeliyiz'

'Başbuğ'un tutuklanmasına sevinmemeliyiz'

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasıyla ilgili olarak, ''Bütün samimiyetimle, dürüstlüğümle söylüyorum hiçbirimiz tutuklanma sebebiyle sevinmemeliyiz'' dedi.

AA

İZMİR - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti İzmir Gençlik Kongresi'ne katıldıktan sonra burada bir basın toplantısı düzenleyerek, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Gazetecilerin eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un önceki gün tutuklanmasına ilişkin soruları üzerine bu konudaki görüşlerini açıklayan Arınç, şunları kaydetti:
''Bu çok önemli bir olay. Ancak bu olay sebebiyle yani tutuklanma sebebiyle bütün samimiyetimle ve dürüstlüğümle söylüyorum hiçbirimiz sevinmemeliyiz. Bu üzüntü verici bir olaydır. Bundan gerçek anlamda üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum. Şu açıdan Genelkurmay Başkanlığı makamı Türk Silahlı Kuvvetleri içinde de Türkiye'nin bürokrasisi içinde de çok önemli bir makam. Temsil ettiği şey silahlı kuvvetlerde en yüksek komuta kademesinin başkanlığıdır. Burada görev yapmış bir sayın komutanın bugün şu veya bu iddiayla tutuklanmış olmasından sadece üzüntü duyulur. Bize düşen görev bunu bireysel olarak görmek ve bu makamın yıpratılmasına ve özellikle genelkurmay başkanlığı makamıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin itibar ve gücüne gölge düşürmemek lazım. Çünkü bu makamları işgal eden insanlar bizim gibi sizin gibi insanlardır. Hata da yapabilirler yanlış da yapabilir. Onların suçlanıyor olması o makamın gücüne itibarına kesinlikle gölge düşürmez.''
Bu konuda açılan davanın iddianamesinin ana merkezini, ''2004-2005-2006 yıllarında psikolojik harekat amaçlı bazı internet sitelerinin kurulduğu ve buradan yayın yapıldığı'' iddialarının oluşturduğunu, bu sitelerin genel amacının AK Parti hükümetini yıpratmak olduğunu belirten Arınç, siteler vasıtasıyla ''İrtica var'' denilerek belli merkezlerin harekete geçirilmek istendiğini, buna kısaca ''internet andıcı'' isminin takıldığını hatırlattı.
Arınç, bu yargı sürecinde, tutuklu bulunan ve serbest pek çok sanığın bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Komuta kademesinde önemli görevler yapmış olan birileri, ''andıç' denilen belgede, '(Sayın Komutan'a arz) ibaresinin, o dönemin komutanı İlker Başbuğ'u kastettiğini, dolayısıyla suçlanması gereken birisi varsa, asıl onun suçlanması gerektiğini' ifade etmişler. Doğru veya yanlıştır. Ben ceza avukatlığı yaptığım için başıma gelen çok olaydan da bilirim; 'atfı cürüm' denilen bir şey vardır. Buna 'suç atma' derler. Mahkemeler bunu inceler. Atfı cürmün gerçek mi yoksa gerçek dışı mı olduğuna yargı kararıyla karar verirler.
Şimdi görüyoruz ki, o davanın sanıklarından bir kısmı, 'Sayın Komutan' ibaresinin İlker Başbuğ ile bağlantılı olduğunu, onun da bu suça iştirak ettiğini gösterecek bir takım beyanları esas almaktadır. Bize düşen, Türkiye gerçekten bir hukuk devleti ise ki buna inanıyoruz, en azından bu yolda çok önemli mesafeler alındığını düşünüyoruz. Hukukun ve yargı sürecinin işlediği bir yerde, yargı sürecinin süratle sonuçlanması ve beraat edecek olanların da bir an önce ortaya çıkmasıdır. Bu Sayın Komutan için de böyledir, diğer sanıklar için de böyledir.
'25 YILLIK HUKUK TECRÜBEM TUTUKLAMALARIN İSTİSNA...'
İnternet andıcı ve bunla bağlantılı diğer davalar konusunda söylenebilecek tek şey, bu iddiaların, yargılanan kişiler açısından ne kıymet ifade ettiğini bir an önce görmektir.
Tutuklanmalı mıydı, tutuklanmamalı mıydı tartışmasında, herhalde kesin kararlı olarak konuşan insanlardan birisi benim. Benim 25 yıllık hukuk tecrübem ve bugüne kadar devam eden hukuk anlayışım tutuklamaların istisna ama serbest kalmaların asıl olduğunu gösterir.
Tutuklamalar için çok ciddi sebepler ortada olmalıdır. Bu davada, 'vardır ki tutuklanmıştır' diyebilirsiniz. Ancak her şahsa, her olaya, delil durumuna göre mutlaka daha çok dikkat etmek mecburiyetindeyiz. Umarım ki, Sayın Başbuğ'un tutukluluk süresi en kısa zamanda, bir yargı sürecinin sonucu olarak karşımıza çıkar. Biz insanların tutuklanmasından memnuniyet duyan değil, tahliye edilmelerinden sevinç duyan bir anlayışa sahibiz.
Ama bu, hiçbir şekilde kişisel değil. Kişisel olsaydı, kanaatlerimiz farklı farklı olurdu. Ben hukukun evrensel prensibi olarak bunu düşünüyorum ve eminim ki, adli süreç bir an önce tamamlanır ve tüm davalardan yargılanan insanlar bir mahkeme ilamıyla kendi kişiliklerini ve kimliklerini temsil etme imkanına kavuşurlar.
'TARAFIM, AMA ONU SÖYLEMEYECEĞİM'Arınç, bir basın mensubunun, ''eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Yüce Divan'da yargılanması talebinde bulunduğunu'' hatırlatması üzerine, 12 Eylül 2010'da yapılan Anayasa değişikliği referandumunu hatırlatarak, şunları kaydetti:
''Anayasa referandumu yapıldığında 'hayır' diyenlerin aksine biz 'evet' diyenlerdendik. 'Evet' diyenler şuna karar verdiler; Genelkurmay Başkanları, Cumhurbaşkanları, kuvvet komutanları da şöyle bir özel yargılama yargılama usulüne tabi olsunlar. Bunların yargılanacak yerleri belli değildi. Orası da Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi'dir.
Şimdi Sayın Başbuğ'un yargılanması gereken yer, Yüce Divan mıdır, yoksa sivil mahkemeler midir, bu hukuki bir tartışma. Ben bunun bir tarafındayım, ama onu söylemeyeceğim. Siz sorunuzun içinde Sayın Başbuğ'un 'Aslında benim şurada yargılanmam gerekir dediğini' söylüyorsunuz. Bu her sanık için geçerlidir. Yetki görev itirazında bulunabilirler. Buna önce o mahkemeler karar verir. Görev ve yetki uyuşmazlığı olursa başka merciler karar verir. Bu itiraza karar verecek olan yer de yargıda bir yerdir. Umarım onun da en kısa sürede sonuçlandığını görürüz.''
'KİMSENİN SUÇ İŞLEME İMTİYAZI YOK'
Arınç, bir gazetecinin İzmir Büyükşehir Belediyesine yönelik operasyon kapsamında, geçtiğimiz günlerde savcıya ifade veren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu hakkında 180 yıl ceza istendiği yönündeki soru üzerine ise ''Kişilere yönelik bir değerlendirme yapmam'' karşılığını verdi.
Kocaoğlu'nu çok eskiden beri tanıdığını, kişisel ilişkilerinin çok iyi olduğunu, yaptığı görevle ilgili kendisine isnat edilen suçla ilgili hiçbir bilgiye sahip olmadığını dile getiren Arınç, şöyle devam etti:
''Türkiye'de hiç kimsenin suç işleme imtiyazı yoktur. Yargı bağımsızdır. Yargıya intikal eden her konuda bizim yargıya yön vermek yerine onun bağımsızlığını destekleyici beyanlarda bulunmamız gerekir. 'Şu da mı, bu da mı' diyerek kişilere yönelik herhangi bir değerlendirme yapmak doğru değildir. Türkiye gerçekten hukuk devleti olacaksa, herkes denetlemeye tabi olmalıdır, herkes yargıda hesap verebilir olmalıdır ve hiç kimse layüsel değildir. Yani dokunulmaz, kendisi hakkında suç iddia edilmez olmamalıdır. Görüyoruz ki, yıllar sonra Türkiye'de hukukun egemen olmaya başlaması, birileri hoşlanmasa da bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Sayın Kocaoğlu da dilerim ki, yargı sürecinin sonunda bu suçlamalardan aklanarak hizmetine devam etsin. O yüzden Ahmet mi, Mehmet mi, Hasan mı diye kişisel değerlendirme yapmayalım. Görülüyor ki Türkiye'de muvazzafıyla, emeklisiyle pek çok asker, komutan yargılanabiliyor. Türkiye'de pek çok bürokrat, siyasetçi yargılanabiliyor. Biz herkesin yargı önünde alnı açık hesap verebilmesinin yanındayız. Onlara da kolaylıklar diliyorum.''
Arınç, bir gazetecinin 'Bu noktada dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde girişiminiz olacak mı?'' sorusuna ise şu yanıtı verdi:
''Elbette olacak. O yüzden yeni anayasada sabırsızlanıyoruz. Yeni anayasayı yapacak heyet, dokunulmazlıkları da en güzel şekliyle anayasada tarif edecektir diye düşünüyorum.
İnşallah yeni anayasa bütün sorunlarımızı, umarım ki başta dokunulmazlık olmak üzere yeniden bir tarif yeniden bir sınırlandırma ve kamuoyunun bu konudaki hassasiyetini dikkate alarak yeniden düzenleme yapacaktır.''

0 yorum:

Yorum Gönder

En Çok Okunan Haberler

Google Arama