8 Şubat 2012 Çarşamba

Davutoğlu: MİT görevini yapıyor

Davutoğlu: MİT görevini yapıyor

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, NTV canlı yayınında MİT soruşturmasından Suriye'deki gerginliğe kadar birçok soruya yanıt verdi.

ntvmsnbc

ANKARA - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, NTV Ankara Temsilcisi Nilgün Balkaç’ın sorularını yanıtladı.

Ahmet Davutoğlu, KCK savcılarının Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'i ifade vermeye çağırmasıyla ilgili ilk soruya, teşkilat ve PKK arasında yapılan görüşmelerin siyasi talimatlarla yapıldığı sözleriyle yanıt verdi.
Hukuki süreç bağlamında ortada netleşmemiş bir tablo bulunduğunu, bu nedenle bağlayıcı bir yorumda bulunmanın doğru olmayacağını söyleyen Davutoğlu, ancak hukuki süreçten bağımsız olarak iki hususun altını çizmek istediğini söyleyerek şunları kaydetti:
"Birincisi her kurumun vazifesini yürütürken, devlete hizmet ederken yürüttüğü vazifenin özelliklerinden kaynaklanan bazı yöntemleri, bazı üslubu, bazı söylemleri vardır. Diplomaside nasıl biz belli bir çerçeve içinde kendi vazifemizi yürütürüz ve mümkün olduğu kadar açık bir dille, mümkün olan en fazla kitleye en fazla siyasi elit ve kadroya ulaşmaya çalışırız, MİT de devlete hizmet ederken yürüttüğü istihbarat görevinde, onun da aldığı kendi aldıkları siyasi talimatlar doğrultusunda yürütülen ve mahremiyet de içeren, kendi özel üslubu ve yöntemi vardır. Dolayısıyla bunu bir kere dikkate almak lazım. İstihbarat teşkilatları dünyanın her yerinde belli bir hedefi gerçekleştirmek, bilgi toplamak için en geniş davranış biçimlerini benimseyerek bunu yürütürler ki nihai hedefe ulaşılabilsin. Vazifesinin doğası gereği bu böyle. İkincisi de Sayın Müsteşarımız Hakan Fidan ve ekibi gerçekten dış istihbarat bağlamında da, günbegün beraber çalıştığım için, içerdeki çalışmaları da takip etiğim için, görevlerinin hakkını yapan, verilen talimatlar doğrultusunda son derece etkin, başarılı bir şekilde bu görevlerin yerine getiren bir ekiptir.
Bu konuda da Sayın Fidan ve ekibinin yürüttüğü çalışmaların da başarıya ulaşmasının, biz devletimizin içerde ve dışarda istihbari güvenliği bağlamında çok önemli olduğunu düşünüyoruz. O bakımdan ben hukuki süreci dediğim gibi tablo netleşmediği için o bağlamda değerlendirmekle birlikte, bu iki hususun yani kurumsal özelliğin ve Fidan ve ekibinin yürüttüğü son derece başarılı çalışmaların bu süreçten bağımsız olarak göz önünde bulundurulmasının elzem olduğu kanaatindeyim. Bu ekibe bu anlamda destek vermemiz önemli çünkü küresel rol oynayan, küresel iddia taşıyan, bölgesel anlamda bu kadar çetin mücadele sathından geçtiğimiz bir süreçte bizim çok kuvvetli ve donanımlı istihbarat teşkilatımızın faaliyetinin yürütülmesi devletimizin bekası açısından büyük önem taşıyor.
Bunun hukuki çerçevede değerlendirmesini benim yapmam doğru olmaz ama o görüşmeler basına yansıdığı zaman da söyledim şimdi de söylemek isterim. İstihbarat teşkilatları devletin ve halkın güvenliği için gerekli bütün yöntemleri kullanarak istihbari faaliyet toplamak ve bu süreci yönetmekle görevlidir. Dolayısıyla o zaman basına yansıyan görüşmeler bağlamında da Sayın Fidan ve o dönem bu görevi yürüten ekibi doğru bir çalışma yapmışlardı. Bunun dışarıya yansıtılmış olması yanlıştı. Bu çalışmalar her gün yürütülmesi gereken çalışmalardır. Tek bir bağlamda değil bütün dünyada bu çalışmalar belli bir gizlilik içinde, herkesle temas edilerek yürütülür ki o ülke mümkün olan en doğrudan bilgiyi ve yöntemi elde edebilsin ve doğru değerlendirme yapabilsin."
SURİYE'DE YAŞANANLARSuriye'de yaşananlar ve BM'deki Suriye oylamasıyla ilgili soruyla ise Esad yönetimiyle yürütülen görüşmeleri anlatarak yanıtladı:

"Suriye’yle 9 ay ikili temaslar sürdürdük. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’a verilen sözler bize de verildi, 'iki ay sabredin' dendi. Sözler hep karşılıksız kaldı. Sözlerin hiçbirisi tutulmadı. İkili temaslar olmayınca bölgesel girişim başlattık. Türkiye ve Arap Ligi biraraya geldi. Yaklaşık 5 ay da Arap Ligi’yle birlikte uğraştık. Arap Ligi BM’ye taşıdı. Tasarıya Rusya ve Çin veto uyguladı. Veto anlaşılmaz bir tutum olmuştur. Suriye’de tıkanma var diye seyirci kalmayız. Suriye'yi kendi kaderine terk etmeyiz. Türkiye ve kaygı duyan ülkeler buna bir çözüm bulmak durumundayız. Başbakan Erdoğan, Ruysa Devlet Başkanı Medvedev'le görüşecek."
'ZAMAN KAZANMA TAKTİĞİYLE KAN DÖKTÜRMEYİZ'Esad'ın görüşmelerde Türkiye'ye sözler verdiğini anlatan Davutoğlu, bir süre sonra Suriye Lideri'nin sözlerinin değerini yitirdiğini ifade etti:
"Ağustos’ta ben konuştum, referandumun bir ayda, seçimin ise aralık ayına kadar yapılacağını söylemişti. Şubat ayına kadar seçim yapacağını söyledi. Halkına baskı uygularken seçim takvimini öteye atıyor. Zaman kazanma taktiğiyle halkın kanının dökülmesini kabul etmeyiz.
2004-2005 yılında Sayın Başbakanımız ‘Halkınla barış' dedi. 'Hama’dan kaçanları ülkene davet et. İzolasyon çalışmalarına karşı Suriye’yi birleştiren bir lider ol’ dedi. 5 yıl Suriye’yle temaslarımız oldu. 'Bir gün demokrasiye geçmeyi düşünüyorsanız muhalefetin oluşmasına izin verin' denildi. Muhalefetin Türkiye’de bir araya gelmesini isteriz. Sizin de Türkiye’de görüşme yapmanızı sağlarız dedik. O zaman reddediklerini şimdi nasıl kabul edecekler? Nisan ayında Suriye halkı Esad’a git demiyordu, reform istiyordu. Biz her türlü çabayı gösteririz ama kararı Suriye halkı verir. Esad'ın Suriye halkının güvenini kazanması gerekir."

'PKK KARTINI KULLANAMAZ'
Askeri harekat konusundaki senaryoların hatırlatıldığı Dışişleri Bakanı, bu konuda şunları söyledi: "Askeri operasyon konusunu konuşmak istemeyiz. Umut ederiz ki bu sefer Suriye gittikçe yalnızlaştığını, Kuzey Kore’den daha izole duruma geleceğini görür. Uluslararası platformda hem Esad yönetimi hem Suriye halkı, hem de destek veren ülkeler ders alsın.
Muhatabımız liderler değil, insanlığın genel vicdanı ve bölgenin vicdanıdır. İnsanlığın ve bölgenin vicdanından kopmamalıyız. Vicdanımızın rahat olduğunu söylüyorum, elimizden her geleni yaptık.
Biz Libya konusunda benzer tartışmalar yapıyorduk. Bizi Kaddafi için suçluyorlardı. Kaddafi sözümüzü dinlemediği için halkın yanında olduk.
Suriye’nin PKK kartını kullanması gücünün çok ötesindedir. Zabadani bölgesini kontol edemeyen bir ülkenin terör örgütü üzerinden hesap yapmasına izin vermeyiz. Böyle bir şeye sessiz kalmayız. Kamu otoritesine sağlayamayan bir yönetimin böyle bir kart oynaması mümkün değil.
Gönül ister ki askeri müdahaleye gerek kalmasın. Humus’ta insanların yiyecek ekmeği yok, ekonomi durmuş, sosyal yaşam durmuş. Bizde olan bilgilere göre Suriye’de bir insanlık trajedisi yaşanıyor.
'BÜYÜKELÇİLİĞİMİZİN ÇALIŞMASINI İSTERİZ'Şam'daki Büyükelçiliğimiz için tedbir alınması gerekiyorsa onu değerlendiririz. Büyükelçiliğimizin çalışmasını tercih ederiz. Daha önce de büyükelçiliklerimiz, diplomatlarımız çok zor şartlarda çalışmıştır. Ümit ederiz ki, elçiliğimizi kapatma durumunda kalmayız.
'ZULÜMDEN KAÇANA KAPIMIZ AÇIK'İnsani yardım konusunda her senaryoyu değerlendiririz. Böyle bir zulümden kaçana kapımız açıktır. Uluslararası bir kriz haline dönüştüğünü herkesin görmesi gerekir. Birinci tarafı Suriye halkı, ikincisi Arap ülkeleri ve Türkiye tarafıdır. Üçüncü tarafı ise diğer ülkelerdir. Irak’ta bizim dışımızda alınan kararların bedelini biz ödedik."
ABD ZİYARETİBugün yapacağı ABD ziyaretiyle ilgili bir soruyu yanıtlayan Bakan Davutoğlu, "Washington ziyaretim Suriye bağlantılı bir ziyaret değil. Suriye’yle ilgili kararlar alınacağı bir ziyaret değil. NATO’dan Kıbrıs’a kadar birçok konuyu ele alacağız. Suriye konusunu da görüşeceğiz" diye konuştu.
11 İRANLI TÜRKİYE'DESuriye'deki 11 İranlı'nın Türkiye'ye getirildiğini belirten Davutoğlu, "Suriye’de tutulan 11 İranlı tarafımıza teslim edildi. Bunu İran halkına bir mesaj olarak iletilmesini isterim. Şu anda Türkiye’deler" dedi.
'İSVİÇRE'NİN TAVRI FARKLI'Davutoğlu, İsviçre'de Bakan Egemen Bağış için başlatılan soruşturmayla ilgili olarak ise şunları söyledi:

"Ön soruşturma başlatılması konusunda İsviçre Büyükelçisi'nden izahat istedik. Hemen başlatılan bir süreç olmadığı anlaşılıyor. En net kurumu sergileriz. Fransa’da 2001 yılında çıkmış bir kanun var. Cezalandırımasıyla ilgili yeni kanun var. Sarkozy yönetimi her ikisinin yanında yer aldı, mesafe koymadı. İsviçre’de ise alınmış bir karar var, kanun değil. 2006 yılında alınan çıkartılan bir kanun var. İsviçre yönetimi karara karşı çıktığını söyledi ve mesafe koydu. Bir mahkeme yorum yaptı, Perinçek davası başladı. 2011 yılında İsviçre Parlamentosu’na sunuldu, reddedildi. Benzer bir kanun için İsviçre’ye karşı da net tavrı ortaya koyarız. Sayın Bağış’la ilgili olan süreci yakından takip edeceğiz. Gerekli tepkiyi gösteririz. Benzer tartışma İsviçre’de de sürüyor yorumu doğru değil. Fransa’daki yasa iptal edilirse, bu Avrupa’da örnek teşkil edecektir."

0 yorum:

Yorum Gönder

En Çok Okunan Haberler

Google Arama